Kapitalizmin krizi ve giderek saldırganlaştığı bu günlerde egemen sınıfların her alanda saldırıları boyutlandırıyorlar. Yaşanan süreç önümüzde ki dönemin saldırılarının daha da boyutlanacağının her yönüyle ortaya koymaktadır. Böylesi bir süreçte zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan işçi sınıfı ve çalışanlar, geçmişin birikim ve mirası üzerinde şekillenerek bu süreci ancak karşılayabilir.
Ülkemizde sınıf mücadelesi açısından önemli bir tarihi dönüm noktası olan 15-16 Haziran başkaldırısının yıl dönümünde hâkim sınıflar kazanılmış haklarına dönük saldırıları, pandemi sürecini bahane ederek çalışan emekçileri ölüm pahasına üretime zorlaması ve bunun normalleştirmeye çalışmaktalar. Yaşanan kriz, çatışma, faşist – ırkçı saldırılar karşısında dünya genelinde giderek yayılan direniş ve bu direnişin başarıya ulaşması sistemi hedeflemesidir. Bunun içindir ki, 15-16 Haziran işçi direnişi’nin yarattığı gelenek ve bize hak arama ve hesap sorma bilincinin ne olması gerektiğinin yolunu göstermektedir. Geçmiş mücadele, deneyim ve birikimlerinden dersler çıkararak geleceğe yönelme konusunda şimdi her zamankinden daha çok önem kazanmaktadır.
15-16 Haziran işçi direnişi, işçi sınıfına hak arama yolunun egemen sınıflara karşı mücadele etmek, sokak sokak çatışmak, direnmek olduğunu göstermiştir. 15-16 Haziran, işçi sınıfına sendika bürokrasisinin teslimiyetini gösterirken, sınıfın sendika ağalarını da aşarak ve geride bırakarak mücadeleyi kuşanma yolunu göstermiştir. 15-16 Haziran bizlere sağlam örgütlülükle mücadelenin her koşulda yürütülebileceğini göstermiştir.
15-16 Haziran bir kez daha ezilen sınıfların sistemle uzlaşarak değil mücadele ederek, onunla dişe diş çatışmayla kazanımların elde edilebileceği ve sınıfın önderlik misyonunu ortaya koymanın adıdır.
Hâkim sınıfların baskı, şiddet ve sömürüyü yoğunlaştırmaları, daha çok kâr hırsları karşısında ancak Haziranlar ruhuyla karşı konulabilinir.
Bugün görev hâkim sınıflarının korkulu rüyası olan Haziranları yaratmaktır.