Türkiye’nin IŞİD’le yani DAİŞ’le olan ilişkisi ve içiçeliği tüm dünya tarafından bilinmektedir. IŞİD’in geri çekilme alanı olarak Türkiye’yi kullandığını da herkes tarafından bilinmektedir. Sözde Suriye Muhalefetine gönderiliyor denilip IŞİD ve El Nusra canilerine binlerce MİT TIR’larıyla askeri mühimmat gönderildiğini de bütün dünya gördü ve biliyor. Bütün dünyanın gözünde AKP=IŞİD, ama hâlâ Türkiye bunu görmemekte ve anlamamakta ısrar ediyor. Türkiye’nin IŞİD’le olan mücadelesi göstermelik ve formalitedir. IŞİD AKP’nin silahlı gücü haline gelmiştir. AKP ve Erdoğan IŞİD’i bazı çevreler veya güçlere mesaj vermek için kullanmaktadır. Türkiye’deki IŞİD’li teröristler sanıldığı ve söylendiği gibi izlenmemektedir. Çok rahat bir şekilde hareket etmekteler. Kendilerini en güvende hissettikleri yer Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’de MİT tarafından korunmakta tüm kontrol noktalarını rahatlıkla geçmekteler. Ama eğer Suriye veya Irak’ta olsalar Rus ve Koalisyon uçakları tarafından vurulmakta YPG ve bölgesel güçler tarafından vurulmatalar. Ama Türkiye onlar için en güvenli yer durumundadır. Askeri mühimmat, erzak, ilaç, eleman kazanma gibi bir çok ihtiyacı rahatlıkla Türkiye’den temin etmektediler. Türkiye’nin IŞİD’e karşı bir mücadelesi yok, tam tersine bir ittifak var. Bütün dünya bu gerçeği biliyor ve gorüyor ama hâlâ AKP ve Havuz Medyası Türkiye toplumunu kandırmaya devam ediyor. Acaba niye Türkiye Azaz ve Cerablus’a bu kadar sıkı sıkı bel bağlamış. Türkiye’deki kanlı eylemleri IŞİD yapmadımı? Cerablus ve Azaz IŞİD’in elinde olduğu müddetçe bu saldırılar devam edecek. Türkiye neden Rus uçaklarının Azaz ve Cerablus’u vurmasına karşı çıkıyor. Ankara, Sultanahmet, Atatürk Havalimanı’na saldıranlar oradaki çeteler değimliydi? Ama AKP’nin IŞİD’le ilişkisi taktik değil ideolojiktir. AKP ve IŞİD aynı zihneyet ve ideolojiye sahipler. Biri diğerinden farksız ve birinin kazanması diğerinin kazanımıymış gibi görülür.
-
Ankara, Sultanahmet, Amed (Diyarbakır), Suruç, Havaalanı saldırısının sorumlusu AKP ve Erdoğan’dır
Bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin katili de AKP ve Erdoğan’dır. Türkiye toplumu tarafından verilen vergiler kutulara saklanılıp TIR’lara doldurulup IŞİD’e gönderiliyor ve o silahlarla Türkiye halkları ve masum insanlar katlediliyor. Suriye, Irak veya Rojava’da yapılan katliamlardan Türkiye sorumludur. Buna sessiz kaldıkça Türk halkı sorumludur. Türkiye’de şuan binlerce IŞİD canileri bir Türkiye vatandaşından daha rahat dolaşmaktadırlar. Onları MİT koruyor ve istedikleri yerlere güvenlik sorunu yaşamadan giriyorlar. Türkiye halkı oturup kendi kendine düşünmeli, Havaalanında metal dedektörler her türlü metali bulabiliyor, bir kadının tokasındaki veya erkeğin kemerindeki metali bile çıkarmadan içeri giremezken, onlarca kiloluk patlayıcı ve kaleşnikoflar oraya nasıl girdi? Bu dedektörler bunları bulamadımı? Veya bozuklar mı? En son bir senaryo kalıyor, bunlar dedektörlerden geçmemişler. Bilindiği gibi güvenlik ve ulusal güvenlik konularında, yada ulusal güvenlik personelleri ve bürokraklar güvenlikten geçmezler, eğerki kamera önünden geçseler bile şov veya gösteriş için geçerler. Örneğin bir havaalanı personeli kalkıp Erdoğan’ın çantasını arayamaz. MİT ulusal güvenlik veya ulusal gizlilik adı altında değil onlarca kiloluk patlayıcı ve kaleşnikofu IŞİD MİT’in yardımıyla havaalanını yerle yeksan edebilicek kadar patlayıcıyı bile oraya sokar.
-
Türkiye bu saldırılarla bu mesajı dünyaya vermek istiyor.
Gördüğünüz gibi ben IŞİD’le aktif mücadele ediyorum, onlarda bana saldırıyor. Bu tamamen bir düzmecedir, Türkiye’nin IŞİD’le olan mücadelesi gibi. IŞİD’e karşı yapılan mücadele de kendi başına bir yalan dolandır. Türkiye İŞİD’i vurmuyor tam aksine kolluyor. Havuz medyasından “Türkiye hava saldırısında IŞİD mevzilerini hedef aldı yüzlerce çete öldürüldü” manşetlerini görüyoruz. Bir saldırı yapıldığında belgesi olmaz mı? Örneğin Havuz Medyasında yüzlerce çete etkisiz hale getirildi deniliyor, hani cenazeler? Hani vurulma anı nerde? Yok, sadece birkaç askerin füze atarken görüntüleri var. Ama bu bile Türkiye toplumunu kandırmaya yetiyor. Türkiye IŞİD’e şimdiye kadar bir sinek kadar bile zarar vermemiştir. Tam aksine Türkiye’nin IŞİD’e yaptığı yardımları herkes biliyor. Tüm Türkiye halkı kendi kendine sormalı bence; IŞİD’in elindeki, Arap, Kürt, Amerikalı, Japon, Rus vb… rehineler hunharca katledilirken Musul’daki Türk rehineler nasıl oluyorda burunları bile kanamadan teslim ediliyor. IŞİD’in en çok kullandığı sınır hangisidir veya başka bir deyişle, Türkiye’nin Suriye’ye olan hangi kapıları açık, hangi kapıları kapalı. Açık kapılardan ne geçiyor, kime kamyonlarla TIR’larla yardım gidiyor, niye açık sınır kapıları basına kapalı? Türkiye halkı kendini kandırmasın, AKP IŞİD’e karşı mücadele etmiyor, sadece sizi kandırıyor, çünkü başka kimse inanmıyor.
-
Peki neden IŞİD Türkiye’ye saldırıyor veya kanlı eylemler yapıyor???
AKP ve Erdoğan IŞİD konusunda köşeye sıkıştırılınca bu eylemler gündeme geliyor. Yada muhalifleri susturmak için veya bazı yerlerden taviz almak için bunu yapıyor. Ve en önemlisi mazlumu oynamak için bu eylemleri yaptırıyor. AKP Suruç, Ankara ve Diyarbakır saldırılarında Kürtlere ve demokratik sol çevrelere mesaj vermek istedi. Saldırıların zamanı ve mekanı da önemlidir. Suruç’ta toplanan kitle Kobanê’li çocuklara oyuncak, ilaç götürmek istiyorlardı ve saldırı yapıldı. Diyarbakır ve Ankara saldırılarında da demokratik çevrelerin Kürtlerle birliğini hedef aldılar. Diyarbakır saldırısı seçime çeyrek kala gerçekleştirildi. Ankara’daki mitingte Kürtler ve demokrat devrimcilerin birliği hedef alındı. Sultanahmet ve Taksim’deki saldırılarda da Avrupa’ya mülteci krizi üzerinden daha çok pay istedi. Sultanahmet saldırısında hayatını kaybedenlerin çoğu Alman turistlerdi. Havaalanı saldırısında da yine aynı senaryolar iş başındaydı. Dünyaya ben masumum mesajı vermek istedi. Ayrıca AKP ve Erdoğan bu saldırılardan kendilerine prim devşirmek istiyorlar. Peki neden bu IŞİD bir kez bile AKP mitinglerini hedef almaz, hep mazlumları hedef alıyor. Acaba Kürt ve demokratik çevlerelerin mitingleri yeterince korunmuyor mu? Yada neden saldırılardan sonra olay yerine ambulanslardan önce çevik kuvvet ve polisler gidiyor. Neden yaralı haldeki insanlara gaz bombası, plastik mermi ve joplarla saldırılıyor. Neden saldırılardan hemen sonra yayın yasağı getiriliyor? Çünkü bu saldırıların hepsi bir masada planlanıyor ve aşama aşama hayata geçiriliyor.
-
Kayıpların sayısı gizleniliyor
AKP hükümeti her saldırıdan sonra yayın yasağını getirmesinin nedeni kayıp sayılarını kendilerince vermek istemelerinden dolayıdır. Yaralı ve kayıpları götürdükleri hastanelerde sağlık çalışanları tehdit etme, dışarıya bir şey söyletmeme gibi bir çok duyumlar duyuluyor. Örneğin bir çok olayda yayın yasağından önce sayı çoktur ama yayın yasağı getirilince sayıyı düşürüyorlar. Yada bir çok ajansın verdiği bilgiler birbirini tutmuyor, birkaç sayı ortalıkta dillendiriliyor. Ama yabancı kanal ve ajanslarda verilen sayı her zaman daha çoktur. Anadolu Ajansı’nda verilen sayı her zaman daha azdır. Her kanalda ayrı rakamlar telaffuz edilmekte. AKP ve Erdoğan bu saldırıları her zaman kendileri için fırsata çevirmek istiyorlar. Atanmış ve Düşük Profilli Başbaban Binali Yıldırım’a göre, eğerki üçüncü köprü olsaydı havaalanında saldırı olmazdı. Yada bazı AKP’li kalemşörlere göre de bu saldırıların önüne geçmek için tek yol Erdoğan’ı başkan yapmaktır. Erdoğan bu saldırılar üzerinden dünyada mazlum edebiyatı yapmaktadır. Örneğin bu saldırı üzerinden Rusyayla arasını yapmak istemektedir.
-
Saldırılar yoluyla milliyetçilik ve öfke dalgası yaratılmakta
Atatürk Havaalanı saldırısı olduğu anda, eşi yaralanmış bir kadın kameralara takıldı. Saldırı henüz yapılmış, hangi örgütün yaptığı henüz belli değil, saldırganların kimlikleri belli değil, kayıp ve yaralıların sayısı belli değil, maddi ve manevi zarar belli değil ama bu kadın her şeyi çözmüş ve diyorki, “Doğu’ya gidip dağa çıkacağım ve tüm Kürtleri tarayacağım” kadın IŞİD’in yaptığı saldırıyı Kürtlere mal etmiş. Saldırı kime yapılırsa yapılsın korkunçtur. Ama ey Türk kadını, ben Cizre bodrumlarında diri diri yakılırken sen ses çıkarmayıp iyi oldu dersen, en iyi Kürt ölü Kürt’ür dersen, Rojava’da yapılan katliamlara sevinirsen kalkıp benden sana empati yapmamı bekleme. Ben Rojava’da katledilirken sen ne yaptın. Ben Cizre’de senin köpeklerin tarafından canlı bir şekilde yakılırken sen ne yaptında kalkıp benden bunu bekliyorsun. Ben acı çektiğimde sen sessiz kalıp gülersen, sen acı çektiğinde bana bakma. Bunu bilki IŞİD’in en kanlı yüzünü biz Kürtler gördük. IŞİD Kobanê ve Rojava’yı, Şengal’i işgal edip, yakarken, yağmalarken, yüzlerce Kürt’ü katlederken sen sustun. Sen izledin, benim ölümümü izledin. Kürtler Kobanê sokaklarında insanlık onurunu savunurken sen “Kobanê düştü düşecek” dedin. Senin canın yandığı zaman mı IŞİD’in barbar ve terörist olduğunu anladın. Ben o kadına söylemek isterimki, kocanı sen yaraladın, o saldırının sorumlusu sen ve senin gibi susanlardır. Senin sessizliğin yaraladı. Televizyon ekranlarında AKP MİT TIR’larıyla IŞİD’e silah gönderdiği zaman sen bana ne dedin. Sen bana dokunmayan yılan bin yaşasın dedin. Sana dokunmayan yılan şimdi sana dokundu. Senin sessizliğin eşini vurdu. AKP ve Erdoğan bunu yaparken sen hesap sormadın, hesap sormamamın bedelini ödüyorsun. IŞİD’in Türkiye’deki varlığına ses çıkarmayan siz değimliydiniz. Hatay, Antep, Kilis, Adıyaman, Urfa’yı IŞİD’in anakarargahı yapıldı, sen ne tepki verdin. Sen yılanla dost oldun yada Türkiye’nin yılanla dostluğuna ses çıkarmadın. Ama unutmaki yılandan dost olmaz bacım, yarın yılan dostunu da ısırır…
Mezra BOTAN
Şehit Ferhat Kurtay Akademisi – Mahmur Kampı