Sakarya’ları önleyecek faşizme karşı mücadeledir

Bu tokat ezen sömürgeci ulusun, faşist iktidarın Kürde, emekçilere tüm muhalifleredir. Sömürgeci faşist rejimin kendi varlığını sürdürmek için körüklediği ve karakterinin en belirgin özeliğidir ırkçılık. Yoksa sorun hasta kafaların veya ırkçılığı kendine misyon edinmişlerin kendisi değil, onu yaratan besleyen sistemdir.

Bu faşist ırkçı saldırılar ne ilk nede son olacaktır. Bugüne kadar onlarcası, yüzlercesi daha insanlık dışı şekillerde yaşandı ve buna karşı tepkiler ne hikmetse 2 günde söndü. Bir, iki, bağırdım, sustum, bitti… Bağırdında nereye bağırdın, kim duydu seni? Bu neyi değiştirdi?

Sakarya saldırısı ne ilk ne son. Son olması bize bağlı, devamı da bizim suçumuz olacak. Boş boş kendi kendine sosyal medyada bağırmalar ne işe yarıyor? “Bende Kürdüm” ee sonra?? Onlarda biliyor bunu. Ya sonra? Boş bir istikrardan öteye gitmiyor bunlar. Bende Kürdüm heyyy aç sosyal medyanı kocaman yaz. İstersen küfret iyi gelir belki… Hatta aç pencereni bağır bağırabildiğin kadar. Ama bak önce etrafta kimse yoksa bağır. Şimdi rahatladın mı? Ne oldu? Kime neyi anlatıyorsun?

Yanlışın öğretildiği bir çocuğu dövmek kadar yanlış. Yanlışa bir başka yanlışla cevap ve-re-me-mek kadar yanlış. İstikrar yanlış-ta devam ettiği sürece bu zerre kazanım olmaz, aksine ciddiyetsizleşir, basitleşir ve çürür…  Sonra bakarsın kaç kişi kalmış, ee hani bağırmıştın o kadar ne oldu? Tepki gösterilen nokta bile yanlış. İnsanlar doğarken faşist doğmuyor. Böyle yetiştirilmiştir. Ve bunda ısrar ediyor. Aynı Sakarya saldırısından daha birkaç gün önce yine Sakarya’da 12 yaşındaki bir çocuğa cinsel saldırıda bulunan Fatih Nurullah adındaki sapık Uşşakki tarikatının liderine sessiz kalmanın öğretildiği gibi… Sen doğruyu anlatabildiğin noktada vazgeçer bundan.

Bu bana biraz liberal kesimin tarzını hatırlattı… Barış naraları atan kesim… Savaşarak ölenlere indirek-direk saygısızlık eden kesim… Yıllardır bu mücadele için varını yoğunu emeğini canını vermiş insanlara akıl hocalığı yapmaya yeltenen kesim… Onlar barış naraları attıkça hergün faşizmin daha ağır katliamlarını yaşıyoruz. Henüz Özyönetim direnişinin yaraları sarılmadı, henüz içimiz soğumadı… Liberaller ise barış naraları atmaya devam ediyor. Onlar kendini çok iyi biliyor…

Bize gittikçe daha çok zarardan başka bir şey vermeyen, aman kendi koltuğu, şanı, popülaritesi gitmesin elden… O küfretse bile pohpohlansın. Sonrada insanlar linç edilince “kınama” mesajları versinler. Ve bitti! Ve bu yine Kürtleri, Ermenileri, Arapları, Süryanileri, Alevileri, emekçileri, kadınları, çocukları, ezilen, ötekileştirilen tüm kesimleri zora sokmaktan başka bir işe yaramasın ama kendi isimleri gündemde olmuş olsun…

İşte bunlar nasıl faşist dediğimiz kesim yanlış yönlendiriliyorsa, bir faşist yaratılıyorsa, liberaller sayesinde de pasif bir toplum yaratılıyor. Bunu daha çokça uzatabiliriz. İnanıyorum ve biliyorum, halk istese dünyayı faşistlerin başına yıkar. Ama hangi faşistin? Faşist devletin! Salt sosyal medyaya sıkışıp kalmakla, sadece orda o gün saldıran faşisti sadece “sözlerle” dövmekle olmayacak bu. Sokak ayağını yeniden oluşturmaya cüret edilmeli. İçte biriken öfke artık eyleme dönüşmeli. Tek kurtuluşumuz budur. Yoksa hergün yeni yeni Sakaryalar yaşatılmaya devam edilecek.

Sömürgeci faşist devletin kendisi var oldukça, tüm bu saldırılarda var olacaktır. Hedefimize direkte bu sömürgeci faşist iktidardan hesap soran olmadıkça bu ırkçı faşist saldırılar da devam edecek.

5 Eylül 2020

Önceki İçerikGerçek Barış ancak mücadeleyle elde edilir
Sonraki İçerikDevrimci şiddet ve doğru eylem çizgisi