Nehirden Denize, Filistin Özgür Olacak! -Filistin Deklarasyonu-

Dünya Anti Emperyalist Platformu’nun çağrısı ile bir araya gelen sosyalist, komünist partiler ve oluşumlar, “Filistin Deklarasyonu” yayınladılar. 29 parti ve örgütün 22 Kasım günü yayınladığı Deklarasyonu aşağıda paylaşıyoruz.

Filistin’in 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından, İngiliz emperyalizminin hazırladığı bir plana göre ve yerel halka danışılmadan bölünmesinin, Orta Doğu’da anlamlı bir barışın sağlanması için kabul edilmesi ve sonuçlarının ele alınması gereken tarihi bir adaletsizlik olduğu anlayışındayız.

İsrail devletinin kuruluşunun resmi ‘gerekçesi’ olan Siyonizm, İngiliz ve daha sonra ABD emperyalizmi tarafından büyütülüp geliştirilen, Yahudilerin kendilerini dini bir grubun parçası olarak değil, (yanlış bir şekilde) bir ‘ulus’ olarak görmeleri için kafalarını karıştırmaya çalışan zararlı bir ideolojidir. Ve bu ulusun üyeleri, yeryüzündeki insanlar arasında tek başlarına, ayrı bir ‘Yahudi vatanı’ dışında hiçbir yerde asla barış içinde yaşayamayacaklardır.

İsrail’in siyonist liderlerinin, tarihi Filistin topraklarının tamamının ve daha fazlasının (Suriye’deki Golan gibi) tam kontrolünden daha azına razı olmak gibi bir niyetlerinin asla olmadığını söz ve eylemleriyle sürekli olarak açıkça ortaya koydular.

Yahudilerin Tanrı’nın ‘seçilmiş halkı’ olduğunu savunan Siyonizm, Filistin halkına karşı her türlü barbarlığı, onların ‘bizim gibi’ tam insan olmadıkları temelinde meşrulaştıran ırkçı, üstünlükçü bir ideolojidir. Bu bağlamda pek çok dindar Yahudi’nin Siyonizme ve Filistin’in işgaline karşı olduğunu belirtmek isteriz.

Siyonizmin Avrupa’daki Yahudiler arasında yükselişinin korkunç trajedisi, 1930’lar ve 1940’larda Avrupa’da faşist zulmün kurbanı olanların, savaş sonrası Ortadoğu’da aynı derecede faşizan ve soykırımcı bir girişimin faillerine dönüşmesidir.

Geçiş yasaları, gettoları, ayrıştırılmış altyapısı, kontrol noktaları ve hapishane kompleksleri, Filistinlilerin işgal etmesi için ‘özgür’ kalan küçük toprak parçalarını dikenli tellerle çevrili, tanklar ve savaş uçakları tarafından denetlenen toplama kamplarına dönüştürmesi ve yerli halka karşı uyguladığı günlük şiddet ve aşağılama rutini ile Siyonizm, Nazi Almanyası, yerleşimci-sömürgeci İngiliz Kenya’sı ve apartheid Güney Afrika’sı gibi barbar ve insanlık dışı rejimlerin mirasçısı ve devamcısıdır.

Siyonist İsrail, Anglo-Amerikan emperyalizmi için yerine getirdiği özel işlev nedeniyle korkunç suçlarını engelsiz bir şekilde işleyebilmiştir. Yani temel rolü ‘Yahudi halkını korumak’ değil, İngiliz ve ABD petrol tekelleri için Orta Doğu petrolünün kontrolünü elinde tutmak olan emperyalizmin silahlı bir ileri karakolu olarak hareket etmektedir.

İsrail’in modern emperyalizm için hayati önemi, petrolün modern ekonomi için merkezi öneminden kaynaklanmaktadır. Çünkü petrol sadece sanayi için değil aynı zamanda emperyalist savaş makinesi için de en önemli enerji kaynağı olmaya devam etmektedir.

Bu önem, emperyalist egemen sınıfların Britanya, Avrupa Birliği ve ABD’deki her kariyer sahibi politikacının Siyonizm’e tam sadakat göstermesi gerektiği yönündeki ısrarına da yansımaktadır ki, bu da Britanya ve ABD’nin emperyalist çıkarlarına tam sadakati ifade etmenin bir başka yoludur.

Bu önem, aynı zamanda İsrail’e emperyalistlerin hakimiyetindeki ‘uluslararası toplum’ tarafından tekrarlanan suçları için sürekli olarak dokunulmazlık tanınmasının ve emperyalist medyanın yukarıdaki tüm bağlamı düşürmek ve inkar etmek için bu kadar çok çalışmasının, bunun yerine görünüşte ‘çözümsüz’ bir ‘savaştaki iki taraf’ anlatısı sunmasının, direnişin herhangi bir şiddetinin affedilemez doğasını vurgularken, ezenlerin çok daha aşırı şiddetini haklı çıkarmak için geriye doğru eğilmesinin gerçek nedenidir.

BM genel kurulunda yetmiş yıl boyunca alınan çok sayıda BM kararında uluslararası toplumun Filistin sorununa adil bir çözüm bulma arzusu dile getirilmiş, Siyonistlerin sayısız suçuna (apartheid ve etnik temizlik dahil) itiraz edilmiş ve hatta Filistinlilerin silah zoru da dahil olmak üzere her türlü araçla direnme hakkı açıkça vurgulanmıştır.

-ABD’nin BM Güvenlik Konseyi üzerindeki kontrolünün, bu organ aracılığıyla anlamlı bir çözüm arayışına yönelik tüm seçenekleri esasen etkisiz hale getirdiğini.

-Siyonist devletin soykırımcı doğası, direniş güçleri tarafından başlatılan El-Aksa Tufanı savaşına verdiği son yanıtla her zamankinden daha açık hale gelmiştir. Bu yanıt şunları içermektedir:

1-Mülteci kolonları ve hastanelere, okullara ve BM tesislerine sığınanlar da dahil olmak üzere, yarısı çocuk on binden fazla sivilin ayrım gözetmeksizin katledilmesi;

2-İsrailli liderlerin “Gazze’yi haritadan silme” yönündeki açık çağrıları ve Gazze’nin 2,3 milyonluk nüfusunun tamamını Mısır çöllerine nakletme planını uygulama girişimleri;

3-Direnişin “bebeklerin kafasını kestiğini” ve “sivilleri katlettiğini” iddia eden sahte vahşet propagandası, bunların hepsi çürütüldü, ancak İsrailli ve emperyalist politikacılar ve medya tarafından referans gösterilmeye devam ediyor

4-İsrail ordusu, direnişin ‘barbarlığı’ söylemini desteklemek ve Gazze’ye esir götürülme ihtimalini ortadan kaldırmak için İsrailli sivilleri öldürüyor.

Biz aşağıda imzası bulunan parti ve örgütler olarak ilan ediyoruz:

*Filistin halkının, yasadışı işgalleri, apartheid sistemi, üstünlükçü siyonist ideolojisi ve soykırım politikası ile emperyalist destekli yerleşimci-sömürgeci İsrail devletine karşı mücadelesi, emperyalizme karşı dünya mücadelesinin ön saflarında yer almaktadır.

*Filistin halkının 1993 yılında Oslo Anlaşmalarına imza atarak barış arayışında büyük fedakârlıklar yaptığını, tarihi vatanının yüzde 78’inden vazgeçtiğini ve karşılığında geriye kalan yüzde 22’lik topraklarda yaşayabilir bir Filistin devleti vaat ettiğini.

*Tıpkı emperyalist destekli Ukrayna cuntasının Donbass’taki savaşın barışçıl bir şekilde çözülmesi olasılığını defalarca baltalaması gibi (önce Minsk anlaşmalarını kasıtlı olarak baltalayarak ve ardından İstanbul’da üzerinde anlaştıkları barış anlaşmasını yırtarak), Oslo’da üzerinde anlaşmaya varılan iki devletli çözüm planının uygulanma olasılığını esasen baltalayan emperyalist destekli İsrail uzlaşmazlığı ve ikiyüzlülüğüdür.

*İsrail’in Oslo şartlarını alenen ihlal etmesinin hesabını sormadaki başarısızlığı ve liderlerinin bu şartlara bağlı kalmaya niyetleri olmadığına dair defalarca yaptıkları açıklamalar göz önüne alındığında, hiç kimsenin Filistinlilerin de Oslo şartlarına bağlı kalmaya devam etmesini beklemeye hakkı yoktur.

*Filistin halkının, uluslararası hukuk tarafından tanınan, özgürlüğü için silahlı güç kullanımı da dahil olmak üzere gerekli her türlü yolla mücadele etmeye hem ahlaki hem de yasal hakkı vardır.

Acımasız bir işgal rejimi tarafından kullanılan güç ile kurtuluşları için mücadele edenlerin kullandığı güç arasında hiçbir ilişki kabul etmeyeceğiz: Siyonistler ABD emperyalizmi adına faşizan, soykırımcı, haksız bir fetih ve ulusal baskı savaşı yürütürken, Filistinliler ulusal kurtuluş ve öz savunma için haklı bir savaş vermektedir.

Bu gerçekler ışığında, tüm ilerici, anti-emperyalist ve sosyalist güçler, kararlılıkla ve koşulsuz olarak Filistin halkının yanında yer almak ve onlara maddi dayanışma sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yapmakla yükümlüdür.

Platform olarak, kitlelerin Filistin halkının cesur mücadelesine maddi destek gösterme yönündeki artan arzusunu not ediyoruz. Kendimizi, mevcut her somut dayanışma örneğini teşvik etmeye ve bu kampanyayı dünyanın her köşesine yaymaya, işçilerin zafere giden yolda Filistinli kardeşlerimize ancak bu şekilde yardımcı olabileceğimizi anlamalarına yardımcı olmaya adıyoruz:

İmalat işçilerini İsrail’in kullanımına yönelik mühimmat ya da diğer malzemeleri üretmemeye çağırıyoruz;

-Nakliye işçilerini İsrail’e gidecek mühimmat, asker ya da diğer malzemeleri taşımamaya çağırıyoruz;

-Tüm liman işçilerini İsrail’e silah ve diğer malzemelerin sevkiyatını engellemeye çağırıyoruz;

-Tüm gazetecileri, saldırgan savaş suçlarını meşrulaştıran gazeteciliğin Nürnberg Mahkemelerinde başlı başına bir savaş suçu olarak sınıflandırıldığını hatırlayarak, Siyonistlerin suçlarını meşrulaştıran ya da aklayan veya sahte anlatılarını güçlendiren bilgileri yazmayı ya da yayınlamayı reddetmeye çağırıyoruz;

-Tüm medya ve iletişim teknisyenlerini bu tür yalanları basmayı ya da yayınlamayı reddetmeye çağırıyoruz;

-Tüm süpermarket çalışanlarını İsrail ürünlerini ya da Siyonistleri destekleyen gazete ve dergileri mağazalarının raflarına koymayı reddetmeye çağırıyoruz;

-Tüm işçileri, hükümetlerini İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmeye zorlamaya çağırıyoruz. Soykırımın normalleşmesi olmamalıdır;

-Ve her yerdeki işçileri aynı işbirliği karşıtı tutumu, Ortadoğu’daki vekillerini destekleyen ve onların yardımına koşan NATO emperyalist savaş makinesinin her parçasına uygulamaya çağırıyoruz.

Tüm ilerici insanlıkla birlikte şunu talep ediyoruz:

*İsrail’e yönelik Batılı emperyalist askeri, mali, diplomatik ve medya desteğinin sona erdirilmesi;

*Siyonistlerin uluslararası yasaklı beyaz fosfor ve diğer beyan edilmemiş kimyasal ve uranyum uçlu silahları kullanması da dahil olmak üzere, İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımcı bombardımanının ve silahlı saldırılarının derhal sona erdirilmesi;

*Filistinlilerin anavatanlarına serbestçe girip çıkabilmeleri için sınırların derhal açılması;

*İsrail hapishanelerindeki tüm siyasi tutuklu ve mahkumların serbest bırakılması;

*İsrail askeri güçlerinin geri çekilmesi, ayrım duvarlarının ve askeri kontrol noktalarının yıkılması, yasadışı yerleşimlerin sökülmesi ve Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde ayrıştırılmış altyapının kaldırılması da dahil olmak üzere 1967 Filistin işgalinin sona ermesi;

*Filistin halkının 1948 Filistin’inin tamamında anlamlı bir barış anlaşmasına yönelik görüşmelerde kendilerini temsil edecek kendi temsilcilerini seçme özgürlüğü;

*Tüm ABD askerlerinin ve üslerinin Orta Doğu’dan çekilmesi.

Filistin’de adil bir barış ancak aşağıdaki koşullar yerine getirildiğinde sağlanacaktır:

-Filistin topraklarında ırkçı, üstünlükçü bir etnik devletin varlığına son verilmesi, bu da apartheid ayrımcılığının tüm yasal ve fiziksel yapılarının ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir;

-Etnik veya dini kökenleri ne olursa olsun herkesin eşitlik ve kardeşlik koşullarında yaşayabileceği laik, demokratik bir devletin kurulması;

-1948’den bu yana topraklarından ve evlerinden zorla çıkarılan tüm Filistinli mültecilerin evrensel olarak tanınan geri dönüş hakkının garanti altına alınması ve uygulanması;

-Orta Doğu’daki tüm ülkelerin içişlerine emperyalist müdahaleye son verilmesi!


Suçlu Siyonist Savaş Makinesiyle İşbirliğine Hayır!

Emperyalizme Ve Onun Ortadoğu’daki Faşist Siyonist Yardakçısı Rejime Ölüm!

Nehirden Denize, Filistin Özgür Olacak!

Savra Savra Hatta Nasr! (Zafere Kadar Devrim!)

Deklarasyona imza atan parti ve örgütleri görmek için tıklayınız.

Çeviri Kolektifi

Mücadele Birliği

Önceki İçerikHo Chi Minh’in Son Vasiyeti *
Sonraki İçerikSiyonist İsrail’e ile Filistin Gazze’de ateşkes