Ülkemizde olağanüstü şeyler yaşanıyor. 15 Temmuz‘u 16‘ya baglayan gece gerçekleşen darbe girişimi, bir darbe midir, değil midir tartışmaları bir yana ki çokça darbe görmüş bir halk olarak darbeden çok bir mizansa benzeyen bir girişim. Tüm bu tartışmalardan uzak yaşanan darbecilerin darbecilere darbesi demek mümkün. Asıl darbeyi 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP-RTE‘nin ordu ve MHP, CHP‘yi de yanına alarak yaptı.
Cemaatle kolkola yürüyen, halklarımıza ve devrimcilere karşı her türlü katliam, komployu birlikte tezgahlayan, uygulayan AKP-RTE, yaşadığı sıkışıklığı ve bölgedeki gelişmeler doğrultusunda geleceği için Cemaatle yollarını ayırıp asıl devlet denen kontrgerilla, derin develtle uzlaşarak tercihini ondan yana yaptı.
Kobanê düştü düşecek derken o süreçte bugüne tepe aşağı düşüşe başlayan AKP-RTE bunun karşısında bir yana Suriye‘deki turdevi DAİŞ çetesiyle amaçlarını gerçekleştirmek, baş aşağı gidişi tersine çevirmek için yeni senaryolara, katliamlara yöneldi. Kürt halkına karşı korkunç bir savaş başlattı. Şehirler içindeki insanlarla birlikte tanklar, toplar, uçaklarla vurularak yerle bir edildi, bodrumlarda canlı canlı insanlarımız yakılıp katlediledi. DAİŞ cetesi vasıtasıyla da ülkede katliamlar düzenleyip halklarımızı korku kıskacına alarak teslim alan sindirme hamlelerini geliştirdi. Bununla da yetinmedi Brüksel, Fransa vb patlamaları ve katliamlarında bundan bağımsız olduğunu düşünmemek gerekir.
Giderek dünyada teşhir ve tecrit olurken, ülke içinde de giderek çıkmaza sürüklenen faşist iktidar bir yanında DAİŞ çeteleriyle kendisini madur pozisyonuna sokamaya çalışırken, diğer yanda özellikle Kürdistan‘da da savaşı iyice tırmandırdı. Adeta Kürdistanı insansızlaştırma hamlelerini yoğunlaştırıldı.
Tüm bunlara rağmen baş aşağı gidişini önleyemedi, çıkmazına çare olamadı. İşte tam da bu noktada kendi geleceği için her türlü çılgınlığı göze almış bu faşist halk düşmanı, iktidarın yeni kahramanlık ve mağduriyetlere ihtiyacı vardı. Kendisini kurtaracak olan ancak böylesi bir gelişme olabilirdi.
İnsanlık düşmanı, demokrasi ve özgürlüklerin düşmanı faşist AKP-RTE birden ‘demokrasi kahramanı‘ kesildi. Kendi çetelerini sokaklara döktü. Bir yandan teslim aldığı borazancı medyası, camiler vb her türlü iletişim aracını devreye sokarak ‘demokrasiye sahip çıkma‘ adına cihatçılarını sokaklara döktü. Darbe girişiminde bulunanlara karşı bu halk dediği cihatçıları tam da Suriye‘deki görüntüleri aratmayacak DAİŞ çetelerinin görüntülerini sergiledi.
Sokağa çıkan halklarımıza değil bu it dalaşında, halkların bir çıkarı ve gelecegi söz konusu olmaz. Tarih boyunca darbeler her zaman halklara daha çok zulüm, kan, gözyaşı getirmiştir. İşte bugünde sokağa çıkan o ‘zor tutuyorum‘ dediği çeteleri ve cihatçılarıdır.
Artık Türkiye‘de yeni bir sürecin başladığından bahsetmek mümkün; bu da şeriatçı faşist güruhunun giderek daha pervasız ve sokağa müdahaleci olacağıdır.
Bu gelişmeyle AKP-RTE faşist sistemin başkanlık ve diktatörlüğünü pekiştirmektedir. Çünkü ülkede seçilmiş , halkın iradesini temsil eden bir hükümet söz konusu değildir. AKP-IŞİD faşizminin kendini meşrulaştırma ve hakimiyetini kurma adımlarının devamıdır.
Bir darbe‘den çok naklen yayınlarla adeta bir AKP-RTE çetesinin cihatçı şovu, naklen olarak baştan beri sürüyor. Bu şovla kedisine hedef seçtiği Cemaati tamamıyla ezmek için zemini güçlendirmiştir, yargı, ordu vb kurumlar içinde temizliğini meşruiyetini yaratarak Başkanlığını ilan etmesinin yasal kılıflarını yaratırken, toplumsal muhalefetin direniş gücünü kırma, moral üstünlüğünü iyice ele almaktır.
Sistem içinde yaşanan bu it dalaşının ve yapmak istedikleri faşist uygulamalarını pekiştirme vb girişimlerin halklarımıza zulümden başka bir şey getirmeyecektir. Tüm demokrasi safsatalarının altındaki tek gerçek budur. Bu faşist senaryolar ve yaşanalar karşısında umutsuzluğa, karamsarlığa kapılmak değil, tam tersine sokaktaki inisiyatifi bu cihatçı faşist çetelere terk etmek değil, mücadeleyi yükseltmektir. Katledilen, baskı, zulüm altında tutulan, yok edilen biz halklarız ve karartılmak istenen bizlerin geleceğidir. Susmak, seyirci konumuna geçmek, beklemek bu insanlık düşmanı faşist güruhun geleceğimizi teslim almasına yardım etmek olur.
Tüm demokrasicilik oyunları, senaryoların bizlere kazandıracağı hiç bir şey yoktur. Bizlerin geleceğini yaratacak olan, özgür, eşit, insanca bir yaşam için tek yol vardır önümüzde o da DEVRİMDİR…
Halklarımıza karşı başlatılan savaşın tırmandırılması ve cihatçı çetelerin meşrulaştırılıp sokağa hakim hale getirilmesi, ülkemizin Suriye‘leştirilmesi, işçilerin, gençlerin, kadınların, Kürtlerin ve tüm azınlık ve inançların teslim alınması, sindirilmesi hamlesi demokrasicilik safsatasıyla yutturulmaya çalışılıyor. Buna hiç kimse aldanmamalı, kanmamalıdır.
Gün bu it dalaşında taraf olma günü değil, gün mücadeleyi yükseltmek ve gömülmek istenen geleceğimize sahip çıkmak, mücadeleyi yükseltme günüdür. Gün TEK YOL DEVRİM sloganını daha güçlü haykırmak ve Demokratik Türkiye ve özgür Kürdistan hedefine kilitlenme günüdür.