Muazzez İlmiye Çığ’ın; ‘Karanlıkta Yaşadı, karanlığa gömüldü’

CIA ve derin devletin maşalarında HZI Vakfı (“HZİ”, Hatice Zahit İtil’in, Hatice Zahit Hanım, Prof. Dr. Turan İtil ve Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın annelerinin isminin baş harflerinde alınma.) Resmi olarak Vakıf “Nöropsikiyatri” alanında faaliyet gösteriyordu. Bu karanlık Vakfın kurucularında Muazzez İlmiye Çığ’ın öldü. Ülke tarihinde “mengene” lakabıyla isim edinen Turhan İtil ile kardeş olan Muazzez İlmiye Çığ’ın ülke tarihinde ve devrimcilerin hafızasında birer suçlu olarak hep canlı kaldılar. Ülkenin karanlıklara gömülmeye çalışıldığı ABD emperyalizminin üşağı faşist 12 Eylül cuntasıyla devrimci tutsaklar üzerinde deneyim yapmaya çalışan bu halk düşmanları yaşadıkları sürece karanlık bir hayat yaşadılar ve kendi karanlıklarına gömüldüler. 

Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ, 110 yaşında karanlık yaşamı gibi yaşamını yitirerek karanlığa gömüldü. Çığ’ın kardeşi Nörolog psikiyatrist Prof. Dr. Turhan İtil Kamuoyu ve hafızalarda ile 12 Eylül Cuntasının “Türk-İslam sentezi” fikrinin kuramcılarından psikiyatrist Prof. Dr. Ayhan Songar ile 12 Eylül faşist cuntasının tutsak aldığı devrimciler üzerinde yaptığı ilaç deneyleriyle biliniyordu.

Vakfın Kurucularında kardeş Turhan İtil, 1985’te Nokta Dergisi’ne verdiği bir röportajında, siyasi tutuklu ve/veya hükümlüleri “terörist” olarak nitelendirerek; “Bunlar buluttan nem kapan insanlar. Kendileri de bilmiyorlar. Kontrol edilemeyen bir kızgınlıkları var. Terörist olmasalardı da katil olurlardı. Türkiye’nin çeşitli hapishanelerindeki teröristlerle görüştük. En iyi ilaç yaştır. Kimse 40 yaşından sonra terörist olmaz. 40 yaşına kadar içeride tutulmaları gerekir” dedi. İtil ile Songar; 1983’te Harbiye Orduevi’nde “Uluslararası Terörün Çağdaş Yönleri” adlı bir seminer düzenledi. İkili 1985’te “Türkiye’de Teröristlerin Rehabilitasyonu” başlıklı bir panel düzenlemişlerdi. Katılımcılar arasında İtil ile yakın dostluğu olduğu bilinen CIA İstasyon şefi Paul Henze, Orgeneral Necdet Öztorun, dönemin İstanbul Valisi Nevzat Ayaz katılmıştı.

Milli Güvenlik Konseyi emriyle cezaevlerinde yürütülen bu çalışmalara katılan bir isim daha vardı. 12 Eylül cuntasına yakınlığı ile meşhur Prof. Dr. Ayhan Songar hem bağımsız olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümünde, hem de HZİ Vakfı bünyesindeki çalışmalara katılıyordu. Hep birlikte “insanlardaki komünist eğilimlerin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu” ispatlamaya çalışıyorlardı. 

HZİ Vakıf’ını 1990’da Devrimci Sol savaşçılarınca basılarak içerende çalışanlar dışarı çıkarılarak bombalandı. Yapılan açıklamada; ““Devrimci Sol-Silahlı Devrimci Birlikler” imzalı bildiride “Amerikan ilaç tekellerinin hizmetinde çalışan ve CIA tarafından finanse edilen HZİ Vakfı, örgütümüz tarafından basıldı ve tahrip edildi. Sözde devrimciler psikopat kişiliğe sahip insanlar oldukları ispatlanacak ve nasıl ‘rehabilite’ edilecekleri ‘bilimsel’ olarak ortaya konacaktı. İtil, bu konuda 12 Eylül cuntasına akıl hocalığı yaptı. HZİ Vakfı, emperyalist tekeller hesabına çalışan halk düşmanı bir kuruluştur. İnsanlarımı kobay gibi kullanmıştır” denildi. (Açıklamanın tamamı ekte)

Bu devrimci eylemden sonra iyice teşhir olan bu karanlık vakfın sahibi Prof. Turan İtil vakfın kapısına kilit vurup ABD’nin yolunu tuttu. O gidince cezaevlerine yönelik çalışmaları Ayhan Songar yürüttü. Amerikan menşeli birtakım ilaçlar tutsakların üzerinde deneyerek, elektro-fizyolojik çalışmalara dahil ederek birtakım deneyler yoluyla beyinde komünistliğe neden olan bir hastalık odağı aradılar. Ancak tüm bu çabalarının sonucu kendilerinin hastalıklı kafa yapıları ve karanlık ruhları dışında bir bulgu bulamadılar. Bu kavram; “Komünizmi bir hastalık” olarak gören psikiyatrik yaklaşımı Naziler geliştirmişti. Naziler bu “hastalığı” tedavi etmek için itlaf ve kısırlaştırma yöntemlerini denediler. Bu yöntemler yetersiz kalınca lobotomi yoluyla deneklerden uysal hayvanlar yaratmaya giriştiler. Savaşta Hitler faşizmi yenilgiye uğratılınca bu kez bu sapkın “araştırmayı” genişleterek ABD emperyalist haydutları devam ettirdi ve CIA bünyesinde özel bolümler kuruldu.

İşte ülkemizde de CIA HZİ Vakfı’nın ve kurucusu Turan İtil, Türkiye’de görevlendirildi. Beş bin kişi üzerinde “araştırma” yapan Prof. Dr. Turan İtil de vaktiyle bir dergide derin bulgularını şöyle anlatmıştı: “Bunların elinde olmayan bir şey var, içgüdüleri var, bunu anlayabilmek için iki tanesini görmeniz kâfi, üç taneye gerek yok. Öyle bir şey ki bunlar, buluttan nem kapan insanlar, kendileri de bilmiyorlar, kontrol edilemeyen bir kızgınlıkları var. Terörist olmasalardı da katil olurlardı… Biz bunların bilgisayar programcısı yapılmasını önerdik. Bir de en iyi ilaç yaştır. Kimse 40 yaşından sonra terörist olmaz. O halde kırka kadar beklemek gerek. 40 yaşına kadar içeride tutulmaları gerekir. Pahalı bir yöntem ama idamdan daha iyi.”

Kuşkusuz ki Sosyalizm, Komünizm bizim en güzel “hastalığımız” olmaya devam ettiği gibi yeniden dünya ezilenlerin, halkların en güzel bir “hastalıklı” umudu olmaya devam ederken 40 çokta aşmış nice genç yürekliler “sevdamız komünist” şiarıyla mücadeleni her alanında komünistliğe devam ediyor.

Eylemden Sonra Devrimci Sol’un Yaptığı Açıklama:

AMERİKAN İLAÇ TEKELLERİNİN HİZMETİNDE ÇALIŞAN VE CIA TARAFINDAN FİNANSE EDİLEN HZİ VAKFI ÖRGÜTÜMÜZ TARAFINDAN BASILDI VE TAHRİP EDİLDİ

HZİ Vakfı, 1971 yılında CIA beslemesi, tescilli Amerikan uşağı Prof Dr. Turhan İTİL tarafından kuruldu. Görevi, uluslararası ilaç tekellerinin ürettiği yeni PSİKITROP ilaçların insanlar üzerinde denenmesini içeren projeleri ülkemizde uygulamaktı. Başka ülkelerde de gündeme gelen bu projeleri CIA finanse ediyordu.

HZİ Vakfı ülkemiz insanlarını kobay olarak kullandı. Vakfın hizmetindeki doktorlar, zorla ya da parayla kandırarak pek çok insana sağlığa zararlı ilaç verdi, onların üzerinde deneyler yaptı. Mengele artığı bu doktorların yönetiminde çalışan HZİ Vakfı, ülkemiz insanının sağlığına hiçbir değer vermediği gibi, birçok insanın aldığı ilaçların etkisiyle sağlığını yitirmesine, sakat kalmasına neden oldu.

12 Eylül sonrası, cunta generalleriyle anlaşarak aynı deneyleri siyasi tutuklular üzerinde de uyguladılar. Metris, Mamak, Sultanahmet, Erzurum vb. cezaevlerinde tutuklulara zorla iğne yapma, hap içirme gibi yollara başvurdular. Sözde, devrimcilerin psikopat kişiliğe sahip insanlar oldukları ispatlanacak ve nasıl “rehabilite” edilecekleri “bilimsel” olarak ortaya konacaktı.

TURHAN İTİL, bu konuda 12 Eylül cuntasına akıl hocalığı yaptı. Önerdiği “rehabilitasyon” yöntemleriyle binlerce tutsağın yeni baskı ve yaptırımlarla yüzyüze gelmesini sağladı. Başkanı olduğu vakfın öncülüğünde düzenlenen ” Teröristlerin Rehabilitasyonu” sempozyumuna cezaevleri müdürleri ve üst düzey görevlilerini çağırdı ve onlara tutsakları sindirme taktikleri konusunda yol gösterdi, CIA’nın deneylerini aktardı. Bu sempozyuma CIA istasyon şefi Paul HENZE de katıldı. HZİ Vakfı emperyalist tekeller hesabına çalışan halk düşmanı bir kuruluştur. İnsanlarımızı kobay gibi kullanmış, 12 Eylül cuntasıyla işbirliği yaparak devrimci tutsaklara yönelik baskı ve sindirme planlarının akıl hocalığını yapmıştır. HZİ Vakfı, Mengele artıkları doktorların halka karşı oluşturduğu bir suç örgütüdür. Devrimci tutsaklara karşı “rehabilitasyon programı” denilen baskı ve sindirme taktiklerinden doğrudan sorumludur.

İnsana saygı duymayan ve kendi çıkarları için onu rahatlıkla bir kobay gibi kullanabilen, emperyalist tekellerin uzantısı ve işbirlikçisi bu suç örgütü, örgütümüzün kararıyla militanlarımız tarafından basılmış ve tahrip edilmiştir.

HALK DÜŞMANI KURULUŞLARI CEZALANDIRACAĞIZ

DEVRİMCİLER TEKELLERİN KOBAYI DEĞİLDİR

Haziran 1990

DEVRİMCİ SOL Silahlı Devrimci Birlikler

Önceki İçerik“YAPAY ZEK”, “SOSYAL MEDYA”, “KONTROL” VD’LERİ![*]
Sonraki İçerik25 Kasım’da Jin jiyan azadî parolasıyla alanlara, öfkemizi haykırmaya