KINAYANLARI KINIYORUZ !!!

Katil mi arıyorsunuz? Kınayacak birilerini mi arıyorsunuz? Fotoğraflara iyi bakın!!!

 

„Burjuvazi,

Kavgaya davet etti bizi

Davetleri kabulümüzdür…“Karl  Marx“

 

Bu devlet neler yapmadı? İnsanlarımızın insanca yaşamı dışında her türlü katliam ve vahşeti yaptı. Şehirleri içindeki insanlarla birlikte çoluk çocuk demeden katletti, şehirleri ortada kaldırdı. Bodrumlarda diri diri insanları yaktı. Barış için Anakaraya akın eden insanları bombalarla parçaladı. İnsanları çırılçıplak soyup panzerlerin arkasından sürükledi, özel timlerinizin Kürdistan’daki vahşetleri daha dün gibi aklımızda.

Köyler boşaltıldı, insanlar çocuklarının gözü önünde çırılçıplak soyulup dayaklardan geçirildi. İnsanı insanım demekten utandıracak her türlü vahşet uygulandı, uygulanıyor. Sadece bir halkın ‘bende varım, dilimi konuşmak istiyorum, kültürümü yaşamak istiyorum’ dediği için.

 

 Ya Gezide ne oldu, polisin uyguladığı terörü ve katlettiği gençlerimizi de unutmadık. Çocukların ekmek almaya gidişlerini kana bulayanların, Berkin Elvan’ın katledişlerini de unutmadık. Emekçilerin, ezilenlerin, yok sayılanların en ufak hak taleplerine karşı polisin uyguladığı vahşeti de unutmadık. Bunları sayfalarca uzatmak mümkün. Peki ne yapmalı tüm bu zulüm, katliam karşısında susmak yada basın açıklamalarıyla mi yetinmek gerekiyor?

 

 Zalimin zulmü yanına mı kalacak, yada zalimin zulmünün önünde baş mi egeceğiz?

 

 Kınayanlar neyi niçin kınıyor?

 

 Her gün çocuklar katledilirken niye kınamıyorsunuz, nerdesiniz, insanlarımız hunharca katledilirken nerdesiniz. Yada demokrasi mücadelesi derken kınayanlar neyi kınıyorsunuz? Diğer kınayanları anlıyoruz, onların safi belli, Erdoğan’a karisiyiz diyorlar ama bu sistemin varlığı ve devamından yanayız diyorlar. Ya siz? Ülkemizde çok açık bir savaş yaşanıyor ve bu ismi üzerinde savaş. Mutlaka ki bizim savaş ahlakimiz faşist çetelerinkiyle ayni değil, olamazda. Ama bu kadar net bir hedefi kınamak ne oluyor? Sizin dediğiniz gibi olsaydı kitle stattan çıkarken yapılırdı, ama hayır kitle dağılıyor polisler otobüslere binerken yapılıyor. Tamamıyla hedef onlar…

 

 Biz söyleyelim; sisteme karşıyım adi altında kaçak dövüşmektir, düşmanla açık yüz yüze gelmekten kaçınmaktır. Mücadeleden yana olmamaktır.

 

 BUNU MU KINIYORSUNUZ?

 

 Kınayanlar Takın açıklamasını iyi anlamalı:

10 Aralık 2016 tarihinde saat 22:30’da İstanbul Vodafone Arena Stadyumu ve Maçka’daki eş zamanlı eylemi Ş. Tirej İntikam Timimiz gerçekleştirmiştir. 100’e yakın polis öldürüldüğü, yüzlercesinin de yaralandığı bu eylemde 2 fedai yoldaşımız kahramanca şehid olmuşlardır. Bu yoldaşların bilgilerini önümüzdeki günlerde paylaşacağız.

 

Türk Halkı TAK’ın direk hedefi değildir. Nitekim Ş. Tirej İntikam Timi büyük bir titizlikle bu eylemi gerçekleştirmiştir. Ancak Başkan Apo’nun tutsaklığı devam ederken, TC-AKP faşizmi Kürdistan’da her gün analara işkence yaparken, genç kızların cenazeleriyle oynarken, çocukları katlederken Türkiye’de rahat bir yaşamın sürdürülebileceği beklenmemelidir. Türkiye Halklarının bu faşizme artık dur demesi gerekmektedir. Çünkü bu kaostan sadece AKP faşizmi sorumludur.

 

Faşizm ya kendi eliyle ipini çekecek, ya da biz onu döktüğü kanda boğacağız. Yoldaşlarımızın dökülen her damla kanı TAK’ın fedai savaşçıları için yeni eylemlerin biricik talimatıdır. Kürt Halkı rahat olsun; bu korkunç savaşın kazananı biz olacağız!

 

Yaşasın Başkan APO!

 

Yaşasın TAK!

 

Yaşasın Kürtler ve Kürdistan!

 

Şehid Namirin!

 

Teyrêbazên Azadiya Kürdistan (TAK)

11.12.2016

Kınıyorsanız yanlış yerde, yanlış saflardasınız demek ki. Önce nerde ne taraftasınız onu netleştirin. Sözüm ona solcu bazı kurumlar işinize geldiğinde Kürt özgürlükçülerinden daha çok Kürtçü kesiliyorsunuz ama iş devletle gırtlak gırtlağa çatışmaya gelince kınıyorsunuz, kim yanlış yerde?

 

 AKP il binası vuruluyor ilk kınayan sözüm ona solcu, demokrat sendika AKP’den önce kınıyor. Faşist sistemin katil sürüsü vuruluyor ilk kınayanlar kendisine sol diyenler oluyor. Gerçekten kim yanlış yerde?

 

 Türk halkı ve bu devletin, sisteminin yalan, demagojik propagandasına kananlar, inananlar; Bu devletin ve onun kolluk kuvvetlerinin yaptığını görüyor, yaşıyorsunuz. Bu kirli savaşı ülkemizde sürdürmekte ısrar eden ve tırmandıran faşist rejim bununla da yetinmeyip ülke dışına taşımakta, Rojava ve Suriye ye taşımıştır ve daha da yayma çabasında. Ülkede parlamento yok, yasa yok, hiç bir şey kalmamış, her şey saray diktatörlüğünün iki dudağı arasında. Seçilmişler yok sayılıyor. Sizin iradeniz yok sayılıyor. Ülkeyi yasalarla, parlamentoyla değil, OHAL ve kararnamelerle diktatörlük yönetiyor. Hiç bir hak ve hukuk yok. Peki ne yapmak gerekiyor bu diktatörlüğe karşı savaşmayıp? Teslim mi olmak gerekiyor, yoksa ona karşı savaşmak mi gerekiyor.

 

 Bu eylemde hedef olan polisler kimin emriyle hareket ediyor, kime hizmet ediyor. Halkın polisi mi yoksa bir avuç azınlığın, saltanatın koruyucusu mu. Onlar değil mi en ufak bir hak arayanlara, demokratik tepkisini ifade edenlere yani sizlere azgınca saldıran? Bunun karşısında ne yapmak gerekiyor. Savaşmak dışında başka bir seçenek bırakıyor mu?

 

 Şöyle diyordu Cizre’den yüzünün yarısını kaybederek sağ kalmış genç bir insan, “bodruma 53 kişi sığındık, 9 kişi sağ çıktık. Geriye kalan tüm arkadaşlar canlıydı ve yakılarak öldürüldüler. Sağ ele geçen kadınların göğüslerini ve vücut parçlarını canlı kestiler”.

 

Buyrun hümanizm, terör edebiyatı yapanlar, kınayanlar bu genç insanla da empati yapın!!!

 

 

Faruk Aydın

11 aralık 2016

 

 

Önceki İçerikFAŞİZME KARŞI KADININ GÜCÜNÜ GÖSTERELİM
Sonraki İçerikFaşist türk devletinin yalanları…