Irak için kirli senaryo

Yer Afganistan, yakın tarih. Taliban liderlerinden Haqqani’nin ailesi ABD dronlarının bombardımanı ile öldürülüyor. Haqqani, İslamabad’da Saul isimli CIA elamanını esir alarak misilleme yapıyor.

Ve müzakereler başlıyor.

Saul kurtarılıyor ama Haqqani, ABD’nin İslamabad elçiliğine baskın yapıyor, görevliler ölüyor. Haqqani, baskından yaralanarak kurtuluyor.

Sahadaki CIA elemanları Haqqani’nin kaldığı evi tespit ederek kuşatmaya alıyor. Kuşatmaya, Haqqani’nin taraftarları evin çevresinde toplanarak protesto ile karşılık veriyor. Haqqani, kendisini destekleyenlerden aldığı güçle arabasına biniyor ve korumaları ile birlikte, sokakta gövde gösterisi yapıyor. Tam bu sırada CIA elemanlarından biri Haqqani’nin arabasına ateş açmak üzere iken, Pakistanlı istihbaratçı ateş açmasına engel oluyor.

Çünkü, tetiği çekmek üzere iken engellenen CIA elemanı, Pakistanlı istihbaratçının bildiği bir gerçeği bilmemektedir. Haqqani gövde gösterisi yaptığı sırada yanında oturan şahıs CIA direktörüdür.

Anlatılanlar, CIA’nın Ortadoğu’daki operasyonlarının anlatıldığı, Netflix’de gösterilen Homeland isimli diziden…

Dünyaya hükmedenler, önce senaryoyu yazıyor sonra da filmini çekiyor ve uygulamaya geçiriyorlar.

Koronavirüs salgınını çok önceden haber veren birden fazla film yapılmış.

Aldous Huxley’in 1932’de yazdığı “Cesur Yeni Dünya” ve George Orwell’in 1949’da yazdığı “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” de, “çok önceden gören” ve “herkesten önce bilen” kehanet kitapları.

Orwell, “Büyük Birader”in bilgiyi ve gerçekleri insanlardan saklayarak toplumları bilgisiz bırakacağından söz eder. Huxley ise bilgiye ulaşma sorunu kalmayacağı gibi şiddetli ve kesintisiz bir enformasyon yağmurundan bahseder. Orwell, gerçeklerin toplumdan gizlenmesinden, Huxley ise hakikatin ilgisizlik ve umursamazlıkla karşılanmasından korkmaktadır.

Günümüzde Orwell ve Huxley’in korku ve kaygılarının ikisi birden gerçekleşiyor.

Hakikat şu ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti, devletlerin egemenlik ilkesini ve uluslararası hukuku hiçe sayarak Irak ve Suriye topraklarını ve hava sahasını dilediği gibi kullanmaktadır. Herkesin gözü önünde ve herkesin göreceği şekilde…

Bu ihlali kendi siyasi ve askeri gücüne dayanarak değil; BM, ABD, Rusya, AB, Irak ve Güney Kürdistan hükümetlerinin izni ve onayı ile gerçekleştirmektedir.

Türkiye’nin saldırılarının tek hedefi Kürt halkı ve Kürt gerillalarıdır. İkinci bir hedefi ve amacı yoktur. Bombardımanlar sonucunda, Güney Kürdistan’da yüzlerce köy boşaltıldığı ve yüzlerce sivil katledildiği halde, Türkiye “terörle mücadele” yalanına dayanmakta, onu destekleyenler de “Türkiye’nin güvenlik hassasiyetleri” yalanı ile saldırılara destek sunmaktadır.

Ancak önceki gün yapılan saldırı yeni bir aşamaya geçildiğinin işaretiydi. Türk devleti bu kez doğrudan Irak hükümetinin görevlendirdiği sınır muhafız komutanlarını hedef aldı. Türkiye’ye ait silahlı insansız hava araçları, Güney Kürdistan’ın Kelaşin bölgesinde Irak Sınır Güvenlik Güçleri’ne ait bir aracı bombaladı. Saldırıda 2.Tugay komutanı Mihemed Reşid ve 3. Tugay komutanı Zübeyr Halil ölürken, ismi öğrenilemeyen bir sivil de yaralandı.

Sidekan Belediye Başkanı İhsan Çelebi ve iki Iraklı güvenlik yetkilisi, Associated Press’e yaptıkları açıklamada, sınır muhafızı komutanların PKK’liler ile görüşme hâlindeyken vurulduğunu söyledi.

Senaryo ve tezgahlanan oyun açıktır: İki Iraklı komutanın öldürülmesi, Irak-Türkiye ilişkilerinde bir gerilime neden olacaktır. Ancak öngörülen bu organize gerilime ABD müdahale edecek; daha evvel dillendirdikleri; “terör sorununa karşı Irak-Türkiye ve Güney Kürdistan hükümetinin müzakere etmesi” bu kez daha yüksek sesle dillendirilecektir. Böylece saldırgan ve tecavüzkar olan değil; saldırılara maruz kalanlar suçlanacak; Türkiye’nin saldırılarına “meşruiyet” zemini yaratılmak istenecektir.

Kürdistan gerillalarına ve KCK yöneticilerine yönelik saldırılar için Türk devleti her türlü yolu ve yöntemi denemekte; bu konuda ABD’den de her türlü desteği almaktadır. Irak sınır muhafızlarının PKK’lilerle görüşme halinde iken saldırıya uğramaları ve öldürülmeleri, Netflix’de gösterilen Homeland isimli diziyi hatırlatmaktadır.

Kelaşin saldırısı ABD yönetiminin sahadaki temsilcilerinin bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleşmiştir. Türk savaş uçakları ile İHA ve SİHA’ların, Irak hava sahasındaki uçuşları ve faaliyetleri ABD’nin izni ve onayı ile mümkün olmakta; bu uçuşlar için önceden ABD üslerine başvuru yapılarak uçuş onayı alınmaktadır.

Önceki gün Kelaşin’de gerçekleşen saldırı gösterdi ki, bundan sonraki süreçte, Kürt siyasetçiler ve yöneticiler Irak, Suriye veya ABD’li yetkililerle görüşme yaparken dahi, ciddi tehlike ve tehdit altında olacaktır.

Öyle ki, yeri, zamanı ve muhatapları önceden bilinen bu görüşmelerde, PKK yöneticilerinin tasfiye edilmesi amacıyla ABD, “büyük amaç” için, kendi elemanlarının imha olmasını da göze alabilir.

Homeland’ın senaryo yazarı, operasyon bölgesine Pakistanlı istihbaratçıyı yerleştirmeseydi eğer, Haqqani ile birlikte CIA direktörü de çoktan ölmüş olacaktı.

Ferda ÇETİN yazdı

 12 Ağustos 2020

Yeni Özgür Politika

Önceki İçerikGeorge Floyd için belgesel çekildi: Nefes Alamıyorum
Sonraki İçerikMurat Karayılan: ”Bu savaş, Kürt halkının ve halkların iradeleşme savaşıdır”