Faşizmin katliamlarına karşı, Birleşik Devrimci Mücadelemizi her yerde yükseltelim

 

Ocak ayı, demokratik, devrimci ve komünist hareket için olduğu kadar, çeşitli ulus ve milliyetlerden dünya, Türkiye ve Kürdistan ezilen ve sömürülenleri için de oldukça anlamlı bir tarihi ifade etmektedir.

Enternasyonal proletaryanın komünist önderi Lenin, devrimci önderler Rosa Lüksemburg ve Karl Liebnecht, TKP’nin kurucu kadro önderlerinden Mustafa Suphi’nin de içerisinde yer aldığı 15’ler, Meral Yakar, Ali Haydar Yıldız, Hrant Dink, Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan ve daha nice yoldaşımız Ocak ayında ölümsüzleştiler.

Gerici Osmanlı devletinin devamcısı Türk hâkim sınıflarının Türkiye ve Kürdistan’daki Türk- İslam(Sünni) sentezli faşist niteliği, diğer ulus ve inançlara baskı ve zulüm üzerine inşa edilmiştir. Ezilen ulus ve inançlara baskı, şiddet, katliam ve soykırım, tekçi faşist Türk devletinin egemen niteliğidir. Bu temelde üzerinde yaşadığımız topraklar, sömürücü ve ezen sınıf diktatörlüklerinin çoraklaştırdığı geniş bir coğrafyadır. Nice kadim topluluklar ve uluslar tarihten silinirken nicesi de inkâr, imha, tehcir ve soykırımlar eşliğinde tarumar edilerek çökertilmek istenmiştir. Ermeniler’ de bu uluslardan biridir ve tekçi faşist zihniyetin bir sonucu olarak 19 Ocak 2007’de Hrant Dink, İstanbul’da katledilmiştir. Ve milyonlar, ‘’Hepimiz Ermeni’yiz’’ şiarıyla haykırarak katliama ve zulme karşılık vermiştir.

İnkâr, imha, katliam ve soykırımlardan geçirilip hala aynı statükonun sürdürülerek zulüm, katliam ve kıyıma maruz bırakılan bir diğer ulus ise Kürtlerdir. Sakine Cansız ve iki yoldaşın katledilmesi de, faşist Türk devletinin aynı zihniyetinin güncellenerek devam ettiğinin somut bir göstergesidir. Ve yüzbinler şimdi de ‘’Hepimiz Kürdüz’’ şiarıyla ayakta ve mücadelesini sürdürmektedir.   

Her bir ölümün ve katliamın arka planında tarihsel nedenleriyle birlikte, komplocu kirli faşist emellerin yer aldığı ideolojik ve politik sebepler yatmaktadır. Böylece ezilen ve sömürülen on milyonların özgür yaşam geleceği, daha fazla karartılmak istenmektedir. Faşist iktidar ve sömürücü egemen sınıfların kanla beslendikleri ve diktatörlüklerini barbar katliamlar üzerinde inşa ettikleri, şimdi daha fazla bilinen bir olgudur. Ama tarih hiçbir zaman, baskı ve katliamların, halkların özgürlük ve bağımsızlık istemlerini söndürdüğüne ve tümden ortadan kaldırdığına tanıklık etmedi.

 

11 Ocak 2017

 

Önceki İçerikBÖG savaşçısı Muzaffer Kandemir IŞİD çeteleriyle girdiği çatışmada ölümsüzleşti
Sonraki İçerikDevrimcilik en özlü tanımı ile ol­maz­­ları olur kılma iradesidir…