Faşist Türk devleti bir seçim arifesinden yine kan üzerine sandık kurma çabası içinde. Her dönem saldırı hedefi yaptığı Kürt halkı ve onun kazanımlarına karşı yine saldırıya başladı. Rojava’ya saldırı hazırlıkları yaparken, herkes Rojava’ya girdi girecek derken Şengal ve Irak’ta Maxmur kampını vurdu.
Tek adam diktatörlüğü üzerine şekillenen faşist diktatörlük, ekonomik, siyasi her yönüyle bir çıkmaz ve kriz içerisinde. Bu krizden çıkmanın yolunu milliyetçilik, şovenizmi kışkırtarak halk desteğini sağlamaya çalmamaktadır. İktidar sıkıştıkça bu sıkışıklıkla birlikte halkı da boğmakta, nefes alamaz hale gertirmektedir. Bunun içindir ki, halkı milletçilik, şovenizm zehriyle zehirleyerek tüm dikkatleri ülke dışına çekmekte.
İşte bunun içindir ki bu politikaları hayata geçirmek ve çıkmaz içinde olduğu sorunlar, krizin asıl sebeplerini gözardı etmek için kendisine düşman seçtiği, yok etmeyi hedef haline getirdiği Kürt halkına saldırmakta.
Irak’ta başta Barzani’nin Kürt halkının çıkarları yerine kendi aşiret çıkarları ve ihanetinin desteğiyle, Irak yönetiminin sessiz desteğiyle Irak’ta adeta kendi arka bahçesi gibi at oynatmaktadır. İşbirlikçi aşiret yapısının Kürt özgürlükçülüğü karşısındaki ihaneti kuşkusuz ki faşist Türk devletine en büyük kolaylığı sağlamaktadır.
Diger yanda Suriye üzerinde süren uluslararası güçlerin çelişki ve çatışmalarında DAİŞ çetesine karşı Kürt özgürlükçüleriyle birlikte olduğunu iddia eden uluslararası güçlerinin, kendi çıkarları açısından ittifak dediklerine nasıl ihanet ettiklerinin de somut bir örneği. Faşist TC’nin Rojava’ya yönelik saldırı ve tehditleri karşısında “kaygılarını” dillendiren bu iki yüzlü emperyalist güçlerin hiçbiri Kürt halkının yaşam hakkından bahsetmiyor. Hepsinin ortak vurgusu; “DAİŞ terörünün yeniden güçlenmesinden kaygılıyız” vb safsatalarından öte değil. Onlarda çok iyi biliyor ki, faşist TC’nin bir amacı da yok. Yok olmakla yüz yüze gelen DAİŞ çetesini kurtarma, nefes aldırma çabasıdır bu saldırılar. Çok iyi bilinmektedir ki kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarda faşist TC’ye yeşil ışık yakılmazsa asla bu tehdit ve saldırılarda bulunmayacağıdır. Bunun en somut örneği de ABD’nin denetiminde olan hava sahasını aşıp Kürt halkını vura bilmektedir. Rojava’da YPG, QSD ittifak, PKK terör örgütü denip yöneticileri hakkında tutuklama, başlarına ödül konması bunların asıl amaçlarının Kürt özgürlükçü hareketini bölüp parçalamak olduğudur.
Kendi aralarında ne kadar it dalaşı yaparlarsa yapsınlar, kamuoyuna, halklara ne mesaj verirlerse versinler bilinen bir gerçeklik var, kapalı kapılar ardında yaptıkları pazarlıklar, halkların kanı üzerine yaptıkları pazarlıklar ve pay kapma çabaları her şeyden önce gelmektedir. Ve tüm çelişki çatışmalara rağmen söz konusu halkların bağımsız, özgürlük adımları olduğunda çıkarlarının ortaklaştığı ve aralarındaki çelişki, çatışmayı bir yana yitip özgürlük istemini boğmayı esas aldıklarıdır. Daha dün Efrini nasıl peşkeş çektikleri ortada.
Tüm bunlarla birlikte her seçim döneminde sandığı kan üzerine kuran faşist AKP-MHP ittifakı seçim sonuçları ne olursa olsun, kendi politikalarını uygulamakta olduklarıdır. Yolsuzluğun, hissizliğin yetmediği yerlerde de sandıkta çıkan sonuçları yok sayabilmekte, kendi bildiğini okumaktadır. Seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanlarının bugün zindanlara dikildiği meclisin sadece adının olduğu kimse tarafından yadsınmayacak bir gerçekliktir. O zaman onların bu kan üstüne kurulu sandık oyunlarına ortak olmak, onların sandıkla meşrulaştırdıkları politikalarına daha ne kadar ortak olunacağına cevap verilmelidir.
Bugün bu kan üstüne kurulan sandık oyununu da içinde oldukları, ekonomik, siyasi krizi aşmak içinde, başta Kürt halkı olmak üzere halklara karşı savaş ve katliyam politikalarını yerle bir etmemenin biricik yolu sokak olduğudur. Biz sokak ayağını geliştirip sokakları onlara dar etmedikçe onlar bu kanlı sandıklarını daha çok kuracaklar, her fırsata savaş çığırtkanlığıyla katliamlarına devam edeceklerdir. Unutmayalım ki Ankara parçalanmadıkça ne Rojava ne de diğer alanlar özgür olmaz. Oralarda kazanımları geliştirmek, savunmak hayati olduğu kadar, kalıcı olması içinde Ankara’nın sarsılması, parçalanması şart.
Faruk Aydın
13 Aralık 2018