Kayıtlara göre dünyada “başkanlık Sistemiyle” yönetilen 46 ülke var.
Yarı başkanlıkla yönetilen Fransa eklenirse, 47 ülkede farklı yönetim uygulanıyor…
Yani; ABD ve Fransa dışında, diğer tüm ülkelerde demokrasi, hak ve özgürlüklerin ve tarafsız yargının bulunmadığı, kısaca halkın kendi adına yönetemediği bir düzen sergileniyor!
Genellikle bu ülkeler, emperyalistler tarafından insanları ve kaynakları sömürülen, bağımsızlığını kaybetmiş, mülkiyetleri ellerinden alınmış, yaşamları karartılmış, yoksul ve cahil bırakılmış insan topluluğuna dönüştürülmüştür…
Devlet yoktur. Devleti ele geçiren ya bir parti ya da despotluğuyla ün salmış bir kişidir…
Sistemin doğası gereği ülke yönetimi ele geçirenler, göstermelik hukuk uygulamaları, yönetimi dengeleyen yapay kurumlar aracılıyla demokrasi ve özgürlükleri yok sayan dikta düzenini sergiler…
∗∗∗
Şayet devleti parti ele geçirmişse, partililer devletin tüm kaynaklarını kendilerine yönlendirir…
Partinin başı da rantı dağıtan konumunda olur. Tabii en büyük payı kendi alır. Saraylarda yaşar. Halkın yoksulluğuyla ilgilenmez. Onun sorumlu olduğu kendi yandaşlarıdır…
Şayet devleti bir kişi zorla ya da bir dış güç operasyonuyla ele geçirmişse, o artık
“Tek adamdır” ve kendi yandaşı olmayanları ezer…
Bu “Tek adamlar” bir zaman sonra diktatör haline dönüşürler…
Meşreplerine göre ya gaddar ya da yumuşak görünümlü ama sadist olurlar…
Yargı sopası, polis baskısı, hapishane korkutmasıyla halkın hak ve özgürlüklerini elinde alırlar…
Yasa yaparlar, işine gelmeyince değiştirirler, yargıcı kendine bağlayarak, istediğini yapmayınca görevden atarak, etrafında binlerce koruma besleyerek, ülke kaynaklarını öncelikle kendi ve ailesinin güvenliği ve geleceği için vicdansızca tüketerek, usulsüzce bir yönetim anlayışı sergilerler…
Vatandaşa bir şey bırakmaz, hesap da vermezler…
Onların “biat etmesini isterler.”
Karşı çıkanlara yaşam hakkı bile tanımazlar…
O ülkede muhaliflere suikastlar yapılır, faili belli cinayetler çoğalır…
Bombalar patlar!
Terör azar. Herkes terörist ilan edilir…
“Beyaz Toroslar” ortaya çıkar…
Ve “Başkanlık sistemi” hikayeleri de uzaaar gider…
∗∗∗
Eğer halkımız gözünü açmazsa Türkiye benzeri hikayelere gebe…
16 Nisan 2017’de yapılan hileli referandum sonrası Türkiye Cumhuriyeti amorf bir rejimle yönetilmeye başladı.
2018’den beri de demokrasi, hak ve özgürlüklerin adım adım kısıtlandığına şahit olduk…
Devlet, halk adına var olmaktan çıktı…
AKP, devleti adeta işgal etti.
Kurum ve kuruluşların içeriği değişti…
Anayasada var olan” Laik demokratik sosyal hukuk devleti” ilkesi askıya alındı.
Şeffaf devlet ortadan kalktı…
Yolsuzluk usulsüzlük her yanı sardı…
Adeta devlet çökertildi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlığı yok edildi…
Dünyada en borçlu ülke haline getirildik…
Toprakların altı da, üstü de satıldı… Halka ait hiçbir şey kalmadı.
Yurttaşın can ve mal güvencesi de yok oldu…
∗∗∗
Ulusal bayramların anlam ve önemi kaybettirildi.
Yeni ve yapay bayramlar icat edildi.
Modern Türkiye’nin kurtarıcı ve kurucusu Mustafa kemal Atatürk’e olan düşmanlık had safhaya ulaştı.
Liboşlar sayesinde aydınlanma devrimleri yok edilmeye çalışıldı…
“Yetmez ama evet’ci” o liboşlar sonra bir kâğıt gibi buruşturup atıldı…
Şimdi toplum içine çıkamıyorlar…
∗∗∗
Eğitim, bilim yerine dine dayandırıldı…
Çağdaş eğitim/öğrenimden vazgeçildi, geleceğimiz olan çocuklarımız tarikatların eline bırakıldı…
Öyle ki, kendi dilinden yazılan ve konuşulanı anlamayan, dilin kurallarını yok sayan bir cehalet yaratıldı…
Kalitesi düşürülen ve bilim yuvası olmaktan çıkarılan üniversite ve yüksek okul mezunu milyonlarca genç, hem yetersiz eğitim aldılar, hem de işsiz kaldılar…
∗∗∗
Bir ülkenin sömürüye açık olması için yurttaşı cahil ve yoksul bırakılmalı…
Ve ne yazık ki ülkemiz içinde bu kural geçerli kılındı…
AKP, 22 yılda Türkiye’nin ekonomisi bilinçli olarak çökertti…
Üretmeyen dışa bağımlı bir noktaya bilinçli olarak getirdi…
Defalarca yazdım, 3 Trakya büyüklüğünde toprağımız” tarım dışı” bırakıldı…
Şimdi, 129 ülkeden döviz vererek 159 çeşit tarım ürünü alıyoruz.
Gıda enflasyonu dünyada gerilerken Türkiye’de %70,5’la rekor kırıyor…
Yani, artık aç bıraktırılan bir ülkede yaşıyoruz…
∗∗∗
Memlekette hal böyleyken, AKP şimdi yeni bir oyunun peşinde!
Adalet Bakanlığının Meclis’e sunmayı planladığı 9. Yargı paketinde yer alan “etki ajanlığı” düzenlemesi.!!!..
Türk Ceza Kanunu’nun “devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma suçunu” düzenleyen 339. Maddesine ek olarak “yeni tip ajanlık faaliyeti” başlığı altında zorlama bir suç yaratılıyor…
Bu taslak; “düşünen, direnen ve yurttaşları bilgilendirmek için çaba gösteren her yurtseverleri casus yapacaktır…
Bu kadar vicdansızca bir suç olamaz…
Şeffaflıktan çıkarılan devleti, alenen soymaya çalışanları ifşa etmenin casusluk olarak kabul edilmesi, dikta rejimine geçmenin yumuşak adımıdır…
Bu maddeye dayanılarak iktidara muhalefet yapan, yolsuzluk ve usulsüzlükleri ortaya koyan siyasetçi, gazeteci, vb’leri, her kimse, iktidar tarafından “casus” damgasıyla yaftalanarak susturulacaktır!!!
Böyle bir anlayışın demokrasi de yeri yoktur.
Olsa olsa Faşist düzenin görülen ahlaksız yüzüdür…
KY; Fikri Sağlar B.Gün Gazetesi