İşçi sınıfı ve emekçi yoksul halkların daha fazla köleleştirilmeleri için, günden güne şiddetini artıran sömürü ve baskı politikaları, emperyalizmi ve işbirlikçi uşaklarını hak ettikleri yere, tarihin çöplüğüne gönderme potansiyelini çoğaltıyor, güçlendiriyor. Dünya halklarının ezici çoğunluğunun her gün daha çok yoksullaşması, hak gasplarının yoğunlaşması, baskı ve katliam politikalarından bir an bile geri durulmaması ve emekçilerin umutlarının dahi yok edildiği bir yaşama mahkûm edilmeleri bunun işaretleridir. Sömürü düzenine karşı, işçisi, köylüsü, memuru, öğrencisi, Kadını, küçük esnafıyla içten içe artan bir biçimde tepki duymayan, isyanını bir biçimiyle ifade etmeyen neredeyse tek bir insana rastlanmıyorsa, nedeni bu yolsuzluk, gasp ve talan düzenidir.
Faşizmin tüm güç gösterilerine, tehditlerine, medyayı sonuna kadar kullanarak çizmeye çalıştığı “her şey yolunda” tablosuna rağmen böyledir bu.
Ardımızda bıraktığımız yüzyılda, bir halklar hapishanesi olan Rusya’ da Ekim Devrimi’yle birlikte kurtuluşun, özgürlüğün ve kardeşliğin kıvılcımını yakan meşale, yeni yüzyılın devrimlerini de tutuşturmak üzere aynı kızıllıkta yanmaya devam ediyor. Dünyanın mazlum halklarının kaderini elinde tutmak için zorbalıkta sınır tanımayan, yoksul halkın çocuklarını katletmeye devam eden emperyalist terör var oldukça da bu kızıl meşale Ekim kıvılcımını dünyanın dört bir yanında yaymaya, halkların içini ısıtmaya devam edecektir.
Ekim Devrimi öğretmendir. Onun en büyük öğretisi; Parti emekçi sınıfların yarınıdır, umududur. Parti halkın en güzel değerlerinin bir araya geldiği büyük bir ailedir. Parti onların gücü, beyni ve yüreğidir…
“Bu öncünün gücü, onların sayısını on kat, yüz kat ve daha fazlasıyla aşar. Örgüt güçlerini on katına çıkarır.
Öncünün bilinçliliği, başka noktalar yanında, onun örgütlenmeyi bilmesinde en çok kendisini gösterir. Öncü̈ örgütlenerek, TEK BİR İRADE elde eder ve ilerici binlerin, yüzbinlerin, milyonların bu bütün halindeki iradesi sınıfın iradesi haline gelir.” (LENİN)
Rusya halkları böyle bir parti ile zafere ulaştı. Milyonların tepesinde bir zulüm makinesi olan Çarlık otokrasisi böyle bir parti öncülüğünde parçalandı.
Ekim devrimi sosyalizme inancın, bu ülkeye olan bağlılığın, kararlılığın zaferidir. Ekim devrimi Bolşevik Parti anlayışının, bu anlayışı sonuna kadar savunanların zaferidir.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde, emperyalizme-kapitalizme karşı ortaya konulan tepkiler, eylemlilikler, gittikçe kabaran anti-emperyalist, anti-kapitalist öfke önemli göstergelerdir. Bunlar, başta ABD olmak üzere emperyalist efendilerin ve işbirlikçi uşaklarının dikensiz gül bahçesi yaratma çabaları karşısında, bu yoğun sömürü ve zorbalık karşısında ezilen halkların eli kolu bağlı, çaresiz kalmayacağının belirtileridir. Marksist-Leninist öğretinin gerekleri politik-pratik bir bütünlükte kavrandıkça, devrimci güçlerin sübjektif durumlarına bağlı olarak öncülük misyonlarını yeterince yerine getirememeleri sorunu aşılacak ve ufukları yeniden büyük kazanımlara doğru genişletecek dinamizm kazanılacaktır.
Aynı zamanda, mücadele zemininin kızgınlaşması ve safların netleşmesini sağlayacak gelişmelerle birlikte, yenilgi dönemlerinde sunulan yaşama alanı ve çizilen çerçeveyle ilgili olarak nispeten palazlanan oportünist-reformist sapma akımların gerçek renkleri ve mecralarına kavuşmaları, kavuşturulmaları kaçınılmazdır. Bunun kendiliğinden olması beklenemeyeceğine göre, politik-örgütsel-taktik açılımların buna uygun yapılması gereklidir.
Sorun, mücadelenin görevlerine sahip çıkılması yoluyla yenilgi süreçlerinde silikleşen ve bulanıklaşan çizgilerin netleştirilmesidir.
Bunun ilk ayağı ideolojik-siyasal platformda hesaplaşma ve teşhir ise, hemen sonrasının en ivedi adımı pratik mücadele yeteneğinin geliştirilmesi ve bunun gereklerinin yerine getirilmesidir.
Ülkemizde başta işçi sınıfı olmak üzere emekçi halklarımızın yokluk ve yoksulu içinde nefes almaya çabalarken diğer yanda ise faşist sisteme yönelik tepkileri, Liberalizmin ve reformizmin tüm esnetme ve nötralize etme çabalarına karşın, henüz istenen düzeyde olmasa da giderek artma eğilimi gösteriyor.
Safların ve renklerin gittikçe daha da belirginleştiği, belirginleşeceği önemli bir sürecin öngünlerindeyiz. Emperyalizmin artan bunalımı ve buna bağlı olarak içte faşist rejimin derinleşen yapısal krizinin ve açmazlarının aktif mücadele çizgisiyle yeniden yoğunlaştırılması ve böylece taktik üstünlüğünün kırılması gerekiyor. Bunun asgari koşulu, pratik gereklerin yerine getirilmesi yoluyla emekçi kitlelerin güvenini yeniden kazanma ve belli ölçüde demokratik-devrimci duyarlılıkları olan kesimlerle buluşarak, her alanda çekirdek düzeyde bir örgütlü güce sahip olmak olarak kavranmalıdır.
Öteden beri çeşitli yol ve yöntemlerle uyuşturulmak suretiyle devrimci mücadeleye karşı duyarsızlaştırılmak istenen bir halkın yeniden mücadeleye çekilmesi her şeyden önce yoğun bir emek, sabır ve güven sorunudur. Günlük düşünme ve yaşama darlığına hapsedilen, kendisini şekillendiren sayısız yanlış alışkanlıklar ve edilgenliklerle iç içe bugüne gelen kitlelerin ufkunu yeniden devrime, kurtuluşa ve sosyalizme doğru genişletmek ve yönlendirmek ciddi bir çabayı gerektirir. Her şeye rağmen, bugünden yarına nasıl çıkacağını bilmez duruma getirilen emekçi halklarla, çözüm yollarını bilen devrimcilerin pratik buluşmasını sağlamak ümitsizliklerden ütopyaya uzanan bu zorlu yolun taşlarını döşemeye yetecektir.
Böylesine tarihsel bir sürecin görevlerinin başarılmasının zorunlu ön koşulu, kendi mevzilerini sürecin gerçekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda ideolojik, örgütsel ve pratik anlamda örme ve güçlendirme adımlarının hızlandırılmasıdır. Mevcut potansiyeli en rasyonel tarzda değerlendirmek ve süreci en iyi hazırlıkla karşılayabilmek için doğru ve ive-di adımların atılması gerekir. En zorlu zemin, eksik ve yetersizliklerin tanımlanamadığı, dolayısıyla çözüm ve alternatiflerin bilinmediği zemindir. Eğer sorunlar ve bunların aşılması için doğru çözümler konusunda bir bilinç açıklığına sahipsek, hatalarda tekrara düşmüyorsak, gelecek projesinin adım adım hayata geçirildiğini, istenilen sonuçların alındığını görmemiz mümkün demektir.
Ufukta daralmanın, bilinçte çoraklaşmanın yaşandığı yerden ileriye doğru bakılınca önündeki zeminin çit görünmesinden daha doğal bir şey olamaz. Halbuki “olmaz”ı olur kılan iradelerin sınıflar savaşımında yeni olanaklar ortaya çıkarması, ileri mevziler elde edebilmesi, yaratıcı özelliklerin geliştirilebilmesine ve bunun mücadeleye sunulmasına bağlıdır. İşçi sınıfı ve ezilen emekçi halkların bağrında emperyalist-kapitalist sistemi kül edecek ateşin yakılması, ancak giderek artan ve güncelleşen devrimci görevlerimizin başarılmasına bağlıdır.
Büyük usta Lenin’in “emperyalizm kapitalizmin çürümüş, yozlaşmış, asalaklaşmış en yüksek aşamasıdır” tahlili değerinden hiçbir şey kaybetmiş değil. Ve yine, emperyalizme karşı mücadele üzerine görüşleri bugün hala yolumuza ışık tutuyor. Emperyalizmi derinden sarsan büyük Ekim zaferinin yıldönümünde, Bolşeviklerin önderliğinde bu zaferi yaratan Sovyet halklarının “imkansız”ı nasıl başardıkları konusunda, bu destansı mücadelenin zengin deneyim ve birikimlerine, emperyalizme karşı mücadele ve devrim görevimizin gereği olarak bir kez daha ve özenle eğilmek gerekiyor.
Ekim ruhuyla yine devrim yine sosyaliz …
17 Ekim 2021