Bütün düşünsel yaratılarının merkezine insanı koyan, zengin kültürel birikimi ve etkin çalışmalarıyla Rus kültürü ve devrim tarihi içinde Çernişevski’nin özgün bir yeri vardır.
K. Marx’ın “Büyük Rus bilim insanı ve eleştirmeni” dediği N. G. Çernişevski (24 Temmuz 1828-29 Ekim 1889), edebiyat, felsefe, eleştiri, sanat, estetik, politik ekonomi gibi geniş bir alandaki düşünceleri ve derinlikli çözümlemeleriyle 19. yy. Rus entelektüel yaşantısına damgasını vurmuş bir eylem ve mücadele insanıdır. Çok yönlü kültürel birikime sahip tutarlı materyalist bir filozof olarak, dönemin Rusya’sının devrimci-demokrat ideolojisinin öncüsü kabul edilmiştir. Onun materyalist görüşlerinin en göze çarpan özelliği, bunların devrimci bir öze sahip olmalarıydı. O, felsefe ile estetiği toplumun devrimci dönüşüm hedefleriyle birleştirmiş, materyalizm ile idealizm arasındaki savaşın sosyo-politik, sınıfsal kaynaklarını görmüştü. V. İ. Lenin, ondan bir yazar ve düşünür olarak söz ederken şöyle der: “Çernişevski, gerçekten, 50’li yıllardan 88’e kadar bütüncül felsefi materyalizm düzeyinde kalmayı ve Yeni Kantçıların, Pozitivistlerin, Mahistlerin ve diğer kafa karıştırıcıların sefil saçmalıklarını bir yana atmayı başarmış biricik büyük Rus yazarıdır…”
Çocukluğundan, yetiştiği aile ortamından, çalkantılı öğrencilik yıllarından Sibirya’ya kürek mahkûmu olarak gönderilişine dek tüm yaşamı, 19. yy. Çarlık Rusya’sının karakterini göstermesi bakımından adeta bir aynadır. Onun devrimci bir ruhla yarattıkları, dünya sosyalist kültürüne yaptığı katkılar önemini hâlâ korumaktadır. Başta dergicilik olmak üzere, yayıncılık alanında gösterdiği kararlı devrimci duruş başlı başına bir ders konusu olacak niteliktedir. Süreli yayınların devrimci düşüncelerin yayılmasında, kitlelere ulaştırılmasında ne denli önemli olduğunu görmek için Çernişevski’nin bu alandaki çalışmalarına bakmak yeter. Sovremennik (Çağdaş) ve Oteçestvennıye zapiski (Anayurt Notları) gibi edebiyat dergilerinin birer ‘okul’ olma işlevi kazanmalarında önemli rol oynamasının yanı sıra, ekonomik yapısı köylü ağırlıklı bir işleyiş gösteren çarlık Rusya’sında bir köylü devriminin olanaklarını gören Çernişevski, bu noktada “köylü devriminin” ideologu olarak da öne çıkar. Çernişevski’nin serf-efendi ilişkisi temelinde şekillenen sınıfsal çelişkilere (ütopik de olsa) sosyalist bakışı, K. Marks’ın Rusya’daki ekonomik –özellikle toprak sorunu– ve toplumsal olguları çözümlerken onu önemli bir referans olarak görmesini sağlamıştır. Kölelik hukukunun 1861’de kaldırılmasının, özünde bir aldatmacadan başka bir şey olmadığının önemle altını çizer.
1848−49 devrimleri döneminde yaşanan bir dizi olay Çernişevski’nin dikkatinin odağında yer alır: Liberal reform hareketleri, devrimler, gerici nitelikteki geri tepmeler. Batı Avrupa deneyimi, Çernişevski için basit bir örnek olmaktan öte, toplumu geleceğe yönlendirme yeteneğine sahip insanların, militanların ideolojik hazırlığıydı.
Onun bütün felsefi dünya görüşünün temel ilkesi, toplumsal hayatın, politikanın, iktidarın insan odaklı başlangıcına duyulan büyük ilgidir, antropolojidir. Felsefede Antropolijik İlke ve Ne Yapmalı?’nın yazarı, Rusya’nın manevi ve sosyal yenilenmesinin integral (bütünsel) başlangıcını insanda arar. “Akıllı egoist”, “yeni insanlar” dediği, açıkça devrimcilerden başkaları değildir. Onlar, Çernişevski’ye göre, içinde özgür ve eşit insanların gönüllü toplum hayatının olgunlaşması gereken kendi kozalarını ören insanlardır. Bu insan ilkesinin dayanağının çarlık Rusya’sında önemli ölçüde ütopik bir karakter taşıdığına şaşırmamalı. Bunun ütopik ama bir ham hayal olmadığını kurtuluş hareketinin tarihi, Rusya’da yaşanan sonraki olayların gelişimi kanıtladı.
Marksizm öncesi estetik düşünce tarihinde, estetik kategoriler sistemini felsefi materyalizmin ilkeleri çerçevesinde yaratma girişiminde bulunan ilk estetikçi Çernişevski olmuştur. Onu önemli kılan özelliklerden biri, Alman idealist estetiğinin, özellikle de dönemin dünya estetik düşüncesinin zirvesi olan Hegel estetiğinin çok yönlü eleştirel bir çözümlemesini yapmış olmasıdır.
Rus sosyal-demokrat hareketi içinde çok yönlü, mücadeleci, yılmaz bir ruha sahip bu büyük devrimcinin yaşamı, üstünde durulmayı, daha ayrıntılı bilinmeyi fazlasıyla hak eden bir yaşamdır. Türkiyeli okur Çernişevski’yi ilk olarak ünlü Nasıl Yapmalı? adlı romanıyla tanımıştır. Ancak o, sadece bir yazar değil, öncelikle bir köylü devrimi ideologu, Marksist estetiğin temelini atan en önemli adlardan biridir. Sanat kuramı, estetik ve Rus edebiyat tarihine ilişkin çok önemli çalışmaları bulunmaktadır. Üniversite bitirme tezi olan Sanatın Gerçeklikle Estetik İlişkileri devrimci sanat kuramının manifestosu niteliğindedir ve üniversitede tartışıldığında olay olmuştu. Gogol Dönemi Rus Edebiyatı, Rus edebiyat tarihi açısından çok önemli bir çalışmadır. Bütün düşünsel yaratılarının merkezine insanı koyan, zengin kültürel birikimi ve etkin çalışmalarıyla Rus kültürü ve devrim tarihi içinde Çernişevski’nin özgün bir yeri vardır.
N. G. Çernievski’nin felsefi tutumu, Alman klasik felsefesi (Hegel, Feuerbach), İngiliz politik ekonomisi (Ricardo, Mill vd.), Fransız ve İngiliz ütopik sosyalizmi (R. Owen, C. Fourier) dahil olmak üzere, ancak bütün Avrupa’nın entelektüel geleneği bağlamında anlaşılabilir. Bununla birlikte Çernişevski, her şeyden önce bir Rus düşünürüydü. Onun yaratılarında Rusya temasıyla bağlantılı içeriği Batıdan farklı, kendine özgü tarihsel bir gerçeklik olarak görmek zor değildir. Çernişevski de, önceli olan kimi Rus aydınları gibi geleceğin Rusya’sını Avrupa uygarlığının yazgısı üzerinden görmeye, Rus toplumunun geçeceği dönüşüm yollarını göstermeye çalışmıştır.
Tüm vatandaşlık haklarından yoksun bırakılarak kürek mahkûmiyetine çarptırılıp Sibirya madenlerine gönderilmesine, ömrünün yirmi yıldan fazlasını hapiste ve kürek mahkûmiyetinde geçirmesine karşın kalemi elinden bırakmamış, yaratıcı yetilerini estetikten felsefeye, eleştiriden antropolojiye, politik ekonomiden sosyalist teoriye uzanan geniş bir yazınsal düzlemde, yüreğini insan için ortaya koyarak kullanmıştır. Çernişevski, aydınlık, mutlu bir gelecek özlemini tarihsel iyimserliğiyle yoğurarak, edebiyatın, sanatın, özetle estetik yaratımın en soylu insan etkinliği olarak onu yücelteceğine, onurlu bir yaşamın öznesi kılacağına olan inancını hep canlı tutmuştur.
17 Ekim 2021
Arif Berberoğlu
Evrensel gazetesi