Faşist türk devletinin rehin tuttuğu Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’nın hayatına ilişkin ortaya atılan iddalar kaşısında dünyanın her tarafında Kürt halkı ve dostları sokaklarda.
Uzun süredir tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’nın avukat, aile her türlü görüşmenin yasak olduğu, kendisinden hiç bir haberin alınamadığı bu koşularda faşist türk medyasının bu tür haberler yayması karşısında sessiz kalmak mümkün değildir.
Saldırganlıkta, vahşette hiç bir sınır tanımayan faşist türk devleti kendi çöküşünü engellemek için ve Kürt halkının dört parçada her hangi bir statü elde etmemesi için her türlü saldırganlığa başvurduğu bilinmekte. Bu tür asparagas haberleri sadece kitleleri kışkırtmak temelinde bakmak büyük hata olur. Bu tür haberler karşısında gerekli tepki ortaya konmadığı noktada bu zihniyet Kürt Halk Önderi’ni katletmektende geri kalmaz. Bunun için bu tür haberleri küçümsemek, dudak bükmek yerine en sert şekilde tepki ortaya konmalı.
Şu çok iyi bilinen bir gerçektir, bugün bölgede yaşanan savaş ve çatışma ortamında ezilen halkları, sömürülen, yok sayılan mazlumların temsilcisi Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin olusturduğu hattır. Bugün Kürtlere karşı ’’sirin gözükenler’’ dün bu komplonun mimari ve uygulayıcılarıydı. Bugün çıkarları gereği bu ’’sirin gözükmeler’’ bundan dolayıdır.
Ama bizler çok iyi biliyoruz, Kürt Halkı ve Özgürlük Mücadelesi bugün bölgede oynadığı rol ve üstlendiği sorumluluğa rağmen Önderliğin zarar görmesi, ya da tutsak olması karşısında bir de ağır tecritin uygulanması sorunları çözücü bir noktaya değil, daha içinden çıkılmaz bir mecraya sürüklemeye açıktır. Bu anlamıyla Kürt Halk Önderi’nin özgürlüğü bölgenin ve halkların özgür, demokratik yaşamından ayrı değildir.
Bu temelde, bugün meydanları eylem alanına çeviren, Kürt halkıyla birlikte olmak bizim devrimci görev ve sorumluluğumuzdur. Bunu yerine getirmek doğrultusunda bulunduğumuz her alanda salt destekcisi değil, bu tür etkinliklerin aktiv katılımcısı ve örgütleyicisi olma konusunda herkes üzerine düçeni fazlasıyla yerine getirme çabası içinde olmalı.
Dün, 15 Ekim 2017 akşamı Kürt halkı İsviçre’nin bir çok alanında eylemlikler gerçekleştirdi. Bunun devamı olarak bugün (16 Ekim) Zürih Rathausbrücke de İsviçre Merkezli yürüyüş düzenlendi. Rathausbrücke de başlayan yürüyüş türk konsolosluğun önünde yapılan konuşmalarla sonlandı. Ardından kitle toplu şekilde Zürih Merkez istasyonuna yürüyerek burada oturma eylemi düzenledi. Devrimci Komünarlar Partisi (DKP) taraftarları olarak flamalarımız ve Öcalan’nın özgürlüğüne dair hazırladığımız dövizlerimizle eylemde yerimizi aldık. Bu konuda düzenlenecek tüm ektinliklerde de aktif olarak yer almaya, Kürt Halk Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması ve özgürlüğünün sağlanması kendi mücadelemizden bağımsız ve ayrı görmüyoruz.
Gerek yürüyüş boyunca, gerekse konsolosluk önünde ve Zürih merkez istasyonda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a sahip çıkılacağını, Öcalan’sız bir yaşamı da, barışın da asla kabul edilmeyeceği vurgulandı. Kürt Halk Önderi Öcalan’la ailesi, ya da avukatları görüşene kadar eylemliklerin devam edileceği vurgulandı.
Faşist türk devletinin Kürt Halk Önderi üzerinde sürekli böyle oyunlara basvurması karşısında artık talep sadece Öcalan’nın sağlığını ve iletişim sağlanması olmaktan çıkıp, gerçekten barış ve sorunların çözümü isteniyorsa herkes çok iyi bilmeli ki, bu ancak Öcalan’nın özgür olmasıyla mümkündür. Uluslararası güçler nasıl komployla Öcalan’nın tutsak edilmesini sağladıysa, bölgede barış istiyorlarsa bunun da ancak Öcalan’nın özgürlüğüyle olabileceğini iyi bilmelidirler.
Zürih, 16 Ekim 2017