ASİ AKAN FIRAT’IN ÖKSÜZ ÇOCUĞU: RAKKA (REQA)

Mezra BOTAN – Şehit Ferhat Kurtay Akademisi – Mahmur Kampı

Fırat Kürdistan’ın hırçın mı hırçın, asi ve başı dik çocuğudur. Fırat anasının bağrından kopup Kürdistan’ı baştan başa bereket saçarak akar gider. Fırat Kürdistana ve bölgeye neler vermediki. Hele onun gibi hırçın bir kardeşi var Dicle adında demeyin. Bu iki hırçın ve asi kardeşler Mezopotamya’ya bereket saçtılar. İkisinin baş uçlarında tarih yeşerdi. Tarihi bu iki kardeşi olgunlaştırdı. Ama kahpe felek bu iki kardeşe sırt çevirip, onları ötekileştirdi. Onları yok saymak istedi. Fırat ve Dicle bu topraklara hayat-can verirken, bu topraklarda yetişen krallar onları yok saydılar. Fırat ve Dicle kenarında kimler yetişmediki. Kimler Fırat’ın tatlı suyundan içmediki, kimler Fırat’ı kendilerine mesken bellemedilerki. Fırat saf çocuk edasıyla herkese hayat vermek istedi. Ama onun suyundan içenler hiçte öyle düşünmediler. Fırat’ın suyunu bir içen, cennette elma yemiş ve kendi farkına varmışçasına Fırata kan kustular. Suçu neydi asi akan Fırat’ın? Ehriman’ın çocukları Fırat’ın çocuklarına karşı her şeyi mübah görürken. Fırat’ın çocukları herkese kucak açmışçasına herkesi buyur ederdi. Fırat bereket saçtı Dicle kardeşi ile etrafa. Fırat etrafında filizlendi ilk buğday tanesi. Fırat’ın suyundan kana kana içti ilk evcilleştirilen hayvanlar. Fırat’ın etrafında ilk taş üstüne taş konulup kulübe-duvar vs yapıtlar, yapıldı. Fırat her şeydi dünya için. Fırat Mezopotamya’nın şahdamarıydı.

 Fırat suyu Yukarı Mezopotamya’dan başlar ve Aşağı Mezopotamya’da Basra veya Pers Körfezine akar. Fırat suyu yalnız başına dillendirildiği zaman bir şey eksik demektir. Sanki anlatılmak istenen gaye anlatılamıyor, çünkü Fırat, kardeşi Dicle’yle anlam bulmaktadır. Fırat suyunun kaynağı Kuzey Kürdistan’ın yukarı dağlık kesimlerinden gelmektedir. Başlıca iki önemli kolu vardır. Bunlardan biri Murat diğeride Avareş (Karasu) nehirleridir. Ama bir çok nehir Fırata can katar. Murat suyu Van’ın kuzeyinde bulunan dağlık araziden doğar. Karasu’da Erzurum’un yüksek rakımlı dağlarından doğar. Bu her iki nehir Elazığ’da Keban Barajı yakınlarında birleşirler ve bundan sonra Fırat olup akarlar. Fırat nehrinin uzunluğu 2.800 km’dir. Fırat nehri üç ülke sınırları içerisinde akmaktadır. Kürdistan, Suriye ve Irak’ta akan Fırat dünyanın en çok tanınan nehirleri arasındadır. Fırat ve Dicle arasında bulunan bölgeye Mezopotamya yada Mezrabotan denilmektedir. Fırat ve Dicle kıyılarında onlarca tarihi yerleşim alanları bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de günümüzde Suriye’nin orta-kuzey bölümünde bulunan Rakka şehridir.

Rakka şehri Urfa’nın güneyinde, Hesekê ve Dêrazor’un batısında Hama ve Halep’in doğusunda ve Humus şehrininde kuzeyinde yer almaktadır. Şehir Fırat’ın kuzeyinde ve kenarında kurulmuştur. Suriye’nin en büyük barajı Devrim Barajı (Sed el Sewriye) bu şehrin sınırları içinde yer almaktadır. Bu şehrin iki ilçesi ve ondan fazla beldesi bulunmaktadır. İlçeleri ise şöyledir; Tal Abyad (Beyaz Tepe-Girê Spî) ve Ath-Thawraw’dır. Nufüsu yaklaşık 1 milyondur. Yüzölçümü bakımından Suriye’nin onda biri kadardır ve yaklaşık 19.618 km2’dir. Şehrin arazisi çoğunlukla düzlük ve çöllerden oluşmaktadır. Nüfusun üçte ikisi merkezde ikamet etmektedir. Şehir nüfusunun çoğunluğu Sünni Araplardan oluşmaktadır. Ama şehirde Kürtler de yeterli bir nüfusa sahiptir. Şehirde bulunan Devrim Barajı 1970’lerin ortasında kuruldu. Bu baraj nedeniyle onbinlerce Arap köylerinden oldu. BAAS rejimi en büyük destekçisi olan bu Arapları kaybetmemek için onları en bereketli topraklar olan Rojava’nın sınırına yerleştirdi. Bundan dolayıda sınırdaki Kürtleri de yerlerinden edip Suriye metropollerine göçe maruz bıraktılar. Sınırın dört km içlerine kadar. Dêrik’ten Efrîn’e kadar ki bölgeyi Kürtlerden alıp Arapları yerleştirdiler. Kürtler bu olaya Arap Kemeri demektedir.

Tarihten bu yana Rakka vilayeti her zaman büyük önem ve stratejiye sahip olmuştur. Rakka Suriye ve Türkiye’nin kesiştiği bir bölgede olduğundan dolayı her zaman dış tehditlere açık bir duruma gelmiştir. Terörist grupların yegane hedefi olmuştur. Bunun bir kaç nedenini eğer sıralarsak: 1- Şehirdeki Sünni Arap potansiyeli. 2- Şehrin dışındaki baraj. 3- Şehirdeki askeri havaalanı ve şehirdeki cephane. 4-Türkiye’den Suriyenin içine açılan bir kapı olduğundan dolayı Cihatçı ve radikal güçlerin hedefi olmuştur. İlk olarak Rakka kenti 2013’ün sonlarında Türkiye destekli çete grupları tarafından kuşatmaya alındı. Bu grupların içinde en güçlü olanlar El Nusra Cephesi, Ahrar El Şam ve DAİŞ’ti. İlk çatışmalar havaalanı etrafında yoğunlaştı. Ve en sonunda 2014’ün başlarında şehir BAAS rejiminden alındı. Şehir rejimden alındıktan sonra şehirde çete grupları arasında ganimet ve iktidar kavgası çıktı. Ve kısa sürede DAİŞ çeteleri şehri diğer çete gruplarından aldı ve Rakka’yı sözde İslam Devleti’nin başkenti olarak ilan ettiler. Rakka kentinden Rojava ve bölgeye karşı yapılan operasyonlar yönetildi. Rakka DAİŞ’ın bayrağı ve cellat suratları gibi karaya büründürüldü. Rakka’ya biçilen rol kader Cihatçı teröristlere biat etmekti. Rakka’yı yağmalayıp halklarını katleden çeteler şehirde kanlı infazlarını gerçekleştirir ve kendi nizamını kurmuştu. Resmi bir devlet gibi kendi diplomasisini kurmuş ve vali, kaymakam, belediye reislerini vb. atamışlardı. Rakka acaba böyle karalar içinde kaderine razı mı kalmalıydı. Kimse Rakka’yı ve Rakkalı halkları düşünmedi. Güya Suriye halkları için Cenevrelerde toplanıp savaşı körükleyenler Rakka ve Suriyelilere kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediler. Halkın mutluluğunu çaldılar. Halktan güzel şeyler aldılar ama hiçte güzel olmayan ölüm, gözyaşı, savaş ve katliamları verdiler. Buna dur demek gerekirdi ama çok zor ve imkansızdı. Buna dur diyen çok farklı ve hiç beklenmedik bir yerden geldi. Bu başaşağı giden gidişata Suriye’nin tamamında ve Rakka’da kimliği hiçe sayılan, kimliksiz bırakılan, ayrımcalığa maruz kalan, devletin ve Arapların sadece dışlayıcı ve ötekileştirici yüzünü gören Kürtler dur dedi.

Suriye’nin kuzeyinde ve Rojava’da ve hatta dünya genelinde sahada DAİŞ ve benzeri çetelere karşı en aktif şekilde mücadele yürüten Kürtler idi. Kürtler kendilerini Şengal, Kobanê, Serêkanî vb. yerlerde ispat etmişler ve DAİŞ çetelerinin korkulu rüyası haline gelmişlerdi. Her taraftan DAİŞ çeteleri ilerlerken ve yeni topraklar kazanırken, Kürtlerle savaştığı bölgelerde toprak kaybediyor ve geriliyordu. DAİŞ çeteleri Irak’ı başkenti Bağdat’ta, Suriye’yide başkenti Şam’da vururken ve oralara ilerlerken. Kürtler DAİŞ’in canddamarı ve başkenti olan Rakka’ya “FIRATIN GAZABI-ÖFKESİ” adı altında Rakka’yı özgürleştirme hamlesini başlattı. Kürtler Suriye’nin tüm kesimleriyle birleşerek QSD (Suriye Demokratik Güçleri) adı altında tüm kesimleri kapsayacak bir askeri yapı kurdu. Bunun içinde başta, Kürt, Arap, Suryani, Türkmen vb. etnik ve dini kesimler kendilerini kendi renkleriyle örgütleyerek düşmanla mücadele yürütüyorlar. Kuşkusuz böyle bir oluşum tüm halkların rüyasıydı. İçinde her etnik ve mezhepten savaşçı var, herkesin amacı Demokratik ve Özgür bir Suriye Federasyonu kurmaktır. Bu güçleri bütün dünya kabullenmek zorunda kaldı. Buna tahammül etmeyip bunu pasifize etmeye çalışan Türkiye ve şakşakçılarıda artık bir çok yerde itibarlarını kaybediyorlar. DAİŞ’le etkili mücadele eden Kürtleri hedef alan Türkiye, bariz bir şekilde çetelere yardımını ıspatlar oldu. Fırat’ın suyuyla yoğrulan Rakka’yı özgürleştirmeye yemin eden gençler, Rakka’yı karabasanlarla dolu rüyasından uyandırıp özgürlük rengiyle özgür yarınlara hazırlayacaklar. Bu uğurda şehit düşen gençlerin vasiyeti Rakka’yı bu DAİŞ illetinden kurtarmak ve özgürlüğünü sağlamaktır. Rakka’yı Rakka’lı Arap, Kürt, Türkmen, Süryani vb.’leri yönetmeli, eli kanlı kılıçlı cehennem zebanileri bu topraklardan sökülüp atılacaklar. Rakka Rakka’lılarındır ve Rakka’yı Rakkalılar yönetecek. Fıratın suyu artık daha özgür akacak. Fıratın Gazabı yani Rakka’yı özgürleştirme hamlesine katılan yiğitlere selam olsun…

8 Kasım 2016

 

Önceki İçerikDEVRİMCİ SAVAŞDA BİRLEŞELİM FAŞİZMİ YENELİM!
Sonraki İçerikDÜŞMAN TESPİTİ YADA DÜŞMANI İYİ TANIMAK