DÜŞMAN TESPİTİ YADA DÜŞMANI İYİ TANIMAK

Bir tanımlama yada tespit yapıyorsak söylemimiz, eylemimiz, duruşumuz da ona uygun tutarlı olmalı ki yaşamda karşılık bulsun.

Çöküntü içinde olan Türkiye oligarşisi ve onun tekçilik, inkar üzerine oluşan devleti iflas noktasında. Bundan kurtulmak, kendisini yeniden yapılandırma çabası içinde.  Bu yeniden yapılanmayı ne yazık ki tekçilik ve inkar, ırkçılık üzerinden yapma çabasında.

Sürekli faşizmle yönetilen varlığını baskı, zulüm, inkârcılık üzerinden yürüten oligarşik sistem bugüne kadar kendi iç çelişkileri ve çatışmalarının yanı sıra sınıf mücadelesinin ve toplumsal muhalefetin  yükseldiği  süreçlerde açık faşizme baş vurarak hem kendi iç çelişkilerini giderme hemde gelişen toplumsal muhalefeti bastırmak için dönem dönem göstermelik demokrasicilik oyunundan vazgeçip artık faşizme baş vurmuştur. 12 Mart ve 12 Eylül gibi…

Faşizmin sürekliliği ve emperyalizmin içsel olgu haline geldiği bizim gibi sömürge ve yeni sömürge ülkelerde bu ikisi (acık faşizmin bu göstermelik demokrasi) dönem dönem yer değiştirerek gelmiştir ve 12 Eylül’le birlikte faşizm iyice kurumlaştırılmıştır.

12 Eylül’ün yetiştirmesi olan RTE ve şukrası da dünyada soğuk savaşın bitmesi Real Sosyalizmin dağılmasıyla TC o güne kadar soğuk savaşın bir ileri karakolu, ırkçı, inkarcı, faşist yapısının yanıt olma şansı olmadığı gibi kendisini bu sürece uygun yeniden yapılandırma dinamik ve gücünden yoksundu.

Yeni döneme çare, yeniden yapılandırma ve kuklası olduğu ABD emperyalizmin dünya ve özelliklede ortadoğu’ya yönelik yeni yönelimleri açısından var olan klasik siyasal yapıların yanıt olma şansı yoktu. Bunun içinde bizzat ABD’nin eliyle RTE Türkiye siyasetine ve ortadoğu’ya yeni bir figüran olarak sunuldu…

Ancak evdeki hesaplar hiçte planladıkları gibi çarşıya uymadı. Türk egemen sınıfları kendi içinde yaşadıkları çelişki, endişe ve uzun yıllardır süren Kürt özgürlük mücadelesi karşısındaki tıkanıklık RTE süreci çok iyi değerlendirip kendisini, ördü, geliştirdi.

Özgürlük, demokrasi, insan hakları vb. söylemlerle, Kürtlere bir oyalama sürecine soktu. Sol liberalleri, Kürt liberallerinin çoğunu yanına çekti. Hatırlayalım ‘’yetmez ama evet’’çileri yada ‘’RTE iyi şeyler yapıyor’’ naraları hala kulaklarımızda. Bugün bu aktörler verdikleri desteği unutmuş olabilir yada öyle olmasını istiyorlar, yada hafıza sorunu yasayanlar hatırlamıyor olabilir. Ama tarih ve bizler unutmadık…

RTE süreci iyi değerlendirdi. İttifakı ve efendisinin kendisine sunduğu FETÖ vasıtasıyla destekle kendini iyice ördü. Ardında Ergenekon vb. diğer kesimleri sindirip uzantısı haline getirdi. Bu noktada artık ‘’yeni osmanlıcılık’’ hayallerine yöneldi. Bir anlamıyla bugün yaşanan süreç birinci paylaşım savaşı dönemindeki osmanlının yaşadığı sürece bir çok yönüyle benziyor. O dönem dağılmayla yüz yüze gelen osmanlı var olduğu haliyle kendisini devam ettirmesi mümkün değildi. İtaat Terakkiciler var olan osmanlıyı koruma derdindeyken bunun imkansızlığını gören Mustafa Kemal tayfası bugünkü TC sınırları çerçevesinde kendini yeniden var etmeyi tercih etti. Bugün de var olan haliyle faşist TC’nin kendini yaşatma şansı bu haliyle kalmadığından yeni osmanlıcılık haliyle o dönemin sınırlarına dönme hayal ve söylemleri RTE’nin ağzından düşmüyor. Bunun için Ergenekoncularla uzlaşıp FETÖ’yü tasfiyeye yöneldi. Aynı zamanda efendisi, kendini iktidar yapan ABD emperyalizme kendini dayattı.

Bu süreci  sayfalarca yada bir kaç  yönüyle ele almak mümkün, gerekli de. Ancak bu yazının amaç ve çerçevesini aşmakta. Bundan dolayı böylesi kısa bir giriş sanırım yeterli.

Asıl konumuza gelecek olursak;

RTE’nin amaç ve yönelimi baştan beri belli ve net aslında. Sadece bunu görmek istemeyenler görmedi. Görenler ise RTE ve RTE’nin politikalarında beklenti içinde olanların saldırı kampanyası karşısında kuşatmayı yaramadı. RTE’nin politikalarını kavrayamayanlar ’’hendek olmasaydı savaş olmazdı’’ vb.söylemler ve propagandalarla direniş cephesini zayıflatıp bir anlamıyla RTE’nin önünü düzlemiş oldular.

Bugün Türkiye oligarşisi RTE vasıtasıyla kendini yeniden yapılandırırken bunun karşısında direnmek, tekçilik, inkârcılık üzerinden bir yapılanmaya karşı çıkmak özgür Kürdistan, demokratik Türkiye şiarı için direnmek, mücadele etmek için her türlü araç, yöntem meşru ve gereklidir. Ancak bunu yapmadan önce sürecin bu noktaya gelmesinde kendimize eleştirel yaklaşmak süreci bu noktada gelmesindeki yetersiz ve yanlış yönlerimize vurgu yapmak, özeleştirel davranmak zorundayız.

Bugün hepimiz yaşadığımız coğrafyada Suriye eksenli bir üçündü dünya savaşının yaşandığı, tüm emperyalist güçlerin kendi çelişki ve çatışmalarını bu coğrafyada çözmeye çalıştıkları konusunda hemen hemen hemfikiriz. Bu ortamdan faydalanarak çıkmaz, çöküntü içine giren faşist TC ve onun temsilcisi RTE vasıtasıyla haklarımızı topyekûn bu savaşa sokarak kendini yeniden yapılandırmak ve uluslararası güçlere kabul ettirmek çabasında.

Bunu yaparken kırk yıldır süren Kürt özgürlük mücadelesi ve bu savaşta bu dinamiğin halklar nezdinde farklı bir alternatif olması alanda bir güç olması nedeniyle RTE bunun kendi yeni osmanlıcılık ve tekçilik üzerindeki yeni inşa süreci açısından en büyük tehlike olarak görmektedir. Bunun içindir ki tüm politikalarını Kürt düşmanlığı ve Kürt karşıtlığı üzerinden şekillendirmektedir.

Bu sürecin tersine çevrilmesi RTE’nin yıkılması fırsatı 7 Haziran 2016 seçimleriyle bir fırsat olarak bizlerin ve sivil siyasetin önüne çıkmıştı. Ancak başta da belirttiğimiz gibi düşman tespiti yada yapılan düşman tespitine denk bir davranış ortaya konmadığı noktada yaşamda bir karşılık bulmamaktadır, 7 Haziranda da  yaşanan buydu. RTE iktidarı kaybetmiş ve darbe yoluyla yanına aldığı MHP ve CHP’nin desteğiyle de seçim sonuçlarını boşa çıkarmış, kendine yeniden örme zeminini hazırlamıştır. HDP bugün meclis çalışmalarına katılmama tutumunu o gün de ifade etmiştik bu sayfalarda alması gerekiyordu. RTE’nin seçim oyunlarına ortak olmama onun kurduğu göstermelik hükümete bakan vererek bu seçim oyununa destek olmuş, meşruluk sağlamıştır. Bugün de bu hataların yanlış politikaların sonuçlarını ağır olarak yaşıyoruz.

Sivil siyaset ve sivil siyaset de ağırlığını koyan Türk liberalleri, reformistler, Kürt liberalleri ve reformistleri kırk yıldır süren mücadeleyi kendisine rehber alma, ondan güç almak yerine klasik uzlaşmacı, sistem için çözümleri temel almıştır. Bu yaklaşım Diyarbakır patlaması, Ankara patlaması, HDP binalarının basılması, bombalanması karşısında da kendini somut ifade etmiştir. Parlamentoyu, seçim oyunlarını terk edip halka dönmek yerine kendi mitinglerini, etkinliklerini provokasyon olur gerekçeleriyle iptal ederek bir yandan kendisine destek veren, yanında olan, umut bağlayan kitleleri umutsuzluğa, kararsızlığa, yalnızlığa itmiş, faşist RTE’nin ise politikalarını uygulamasında önünün düzlenmesini sağlanmıştır. Aynı tutum RTE’nin bugün uyguladığı politikaları o gün de çok acık olmasına rağmen görmek istememesi, inanmak istememesi sistem içi çözüme kendisini kilitlenmesi sonucu özyönetim direnişleri Kürt şehirlerini içindeki insanlarla birlikte yakılması, yıkılması karşısında da takınmıştır.

Bugün yaşananlarla birlikte çok net ortada, bu ortamdan faydalanarak DAİŞ zihniyetli RTE kendini inşa edecek, tüm kendisine karşı olan kesimleri teslim alacak, sindirecek, diktatörlüğü ilan edece yada geleceğimizi yok etmek isteyen, karanlığa gömmek isteyen bu zihniyet karşısında her türlü mücadele yöntemini ve mücadele araçlarını kullanarak tüm güçlerimizi amasız fakatsız bir yaklaşımla bir araya getirecek bu zihniyeti yerle bir edeceğiz.

Bugün üçüncü bir yol hiç kimse açısından yoktur. Ne bizler açısından ne de faşist RTE diktatörlüğü açısından.  Bu bilinçle geçmiş hata ve eksikliklerimize, yetersizliklerimize ciddi dersler çıkarıp mücadeleyi yükseltmek, mevzi ve kurumlarımızı savunmak zorundayız.

Onların yasalarını, kurumlarını, parlamentolarını kısacası kendilerinin halklarımız nezdinde ezilen, sömürülen, zulüm altında olanlar için hiç bir meşruluğu yoktur. Bundandır ki o darbe edebiyatıyla OHAL vb. uygulamalarla her türlü yasadışılığı kendisine argüman ederek saldırılarını gerçekleştirirken, politikalarını hayata geçirirken, bizlerde onun hiç bir meşruiyetini kabul etmeyip belediyelere atadığı kayyumlar, tutukladığı vekiller, kapattıkları kurumlar vb. üstlendiği görev ve fonksiyonları sokaklarda, mahallelerde, yaşamın her alanında kendimiz kurup hayata geçirmeliyiz.

Bu devletin bizler açısından, ezilenler açısından, zulüm altında olan, yok sayılan, inkar edilen Kürdü, Türkü, Alevisi, Kadını, Gençliği, farklı azınlık ve inançlar hiç kimse açısından bir meşruluğu olmadığı gibi hepimizin geleceğini karartmaya çalışan, yok etmeye çalışan bir zihniyettir. Fazla uzağa gitmeye gerek yok bugün Suriye’de yaşananlar DAİŞ çetesinin orada uyguladıklarını, yaptıkları bu RTE’nin yapmak istediklerinin ta kendisidir.

Ama DAİŞ çetesi ve onun en büyük destekçisi RTE’nin Suriye’de nasıl geriletildiği her geçen gün yok etmeye yüz yüze getirildiği Kobanê düştü düşecek derken Rojava ve Kobanê’nin halklar nezdinde bu katil, tecavüzcü, insanlık düşmanı karanlık güçlerin yenilgiye uğratıldığı , geriletildiğine tanık olduk. Bunu birlikte başardık, birlikte bedel ödedik, birlikte kazandık. Şimdi o kazanımların kalıcı hale dönüşmesi ve özgür Kürdistan, demokratik Türkiye’yi kurmakta aynı şekilde bizlerin elinde, bizlerin birlik, fedakarlık ve ortaklaşmasıyla mümkündür.

 

Şemdin Şimşir

6 Kasım 2016

Önceki İçerikASİ AKAN FIRAT’IN ÖKSÜZ ÇOCUĞU: RAKKA (REQA)
Sonraki İçerikAvrupa katil Erdoğan sloganlarıyla inledi