Faşist çetenin başı R. Tayyip Erdoğan; 9. Avrasya İslam Şurası’nın açılışında “Stratejimiz bundan sonra bu olmayacak. Daha farklı bir stratejiyle terörle mücadele üzerine gideceğiz” sözleriyle yeni dönemin ayrıntılarına ilişkin Yeni şafakta bir haber yayımladı. Bu haberde detayları ifade denilen bu yeni dönem özetle şöyle:
“Milli güç unsurları devreye sokulacak” (kontur gerilla ve pare militarist güçler) muhalif belediyelerin, iş adamlarının, demokratik kitle örgütlerinin, sivil halkın ve komşu ülkelerin “terörle mücadele” adı altında hedef alınacağı ve iktidar yanlısı gayri resmi unsurların da operasyonel bir güç olarak kullanılacağı yeni bir saldırı dönemini içeriyor. Yeni Şafak’ın haberiyle duyurulan 5 maddelik yeni strateji şöyle:
1. Sivil toplum içine yuvalanmış unsurlarla mücadele.
2. Halkın içine gizlenmiş, örgüte lojistik ve istihbari destek veren kripto unsurlarla mücadele.
3. Belediyeler ve kamu kurumları içine sızmış unsurlarla mücadele.
4. Teröre, hangi sebeple olursa olsun ekonomik destek verenlerle mücadele.
5. Terör örgütlerine karşı sınır ötesi mücadele.
Bizde diyoruz ki, Çete Reisi ve yandaşları sunu iyi bilin:
Bu topraklar, bu halklar nice Hızır paşalar gördü bugüne kadar. Her gelende bir öncekinden daha vahşi, eli kanlıydı. Ama tarih onları hep eli kanlı katiler olarak yazdı. Ama onlar karşısında diz çökmeyen, boyun eğmeyen zulümleri karşısında direnmeyi, mücadele etmeyi tercih eden halklar, onun öncüsü devrimciler birer insan abidesi olarak altın harflerle yerlerini aldılar tarihin sayfalarında.
Bizler çok iyi biliyoruz ki devrim mücadelesi uzun solukludur. Devrimcilik bir yaşam tarzıdır. Devrimcilik fedakarlık, cesaret, mücadele, paylaşım ve inançtır. Devrimcilik her koşul altında mücadeleyi sahiplenmektir. Faşizm karşısında yılgınlık ve teslimiyete yer yoktur. Halklarımızın bağrından ortaya çıkan devrimciler saldırılara, tehditlere ve diktatörlerin zulmüne karşı sessiz kalmak, göz yummak kabullenilemez, boyun eğmezler. Bunlara karşı koyuş zorunlu bir görevdir, devrimciliğin olmasa olmazıdır.
Bugüne bu kavgada en yiğitlerimiz, en cesurlarımız, en önde düştü toprağa. Ama düşürmediler daha önce düşenlerden devraldıkları emekçilerin orak çekiçli bayrağını, özgürlük tutkularını. Son görevlerini yerine getirdiler ve geride kalanlara ulaştırıp ant oldular.
Yiğit olan, mert olan, savaştığı düşman da mert olsun ister. Ama Çete başı ve onun yandaşları kalleşsiniz, “Utanıyor insan böyle alçak, kalleşe düşman olmaktan” dedirtecek denli kalleşsiniz. Ama biz senin gibisini çok gördük, Somoza’ları, Hitler’leri, Musolini’leri Pinochet’leri kıskandıracak vahşet örnekleri sergiledi senden öncekilerde. 12 Eylül’de kapkara bulutlar ülkemizin üstüne çökertenlerin, işkence tezgahları katliamlar tüm zulümleri yetmedi özgürlük ateşini söndürmeye.
Bizler çokça yaşadık, darağaçları kurup “Birkaçını sallandırırsak ortalık süt liman olur.” İnfazlarınızı, gözaltında kayıplarınızı, içte dışta diyerek katlettiğiniz devrimcileri, Sakineleri de unutmadık, unutmayacağız. Bu katliamın faillide sizsiniz. Daha yeni, Suruç, Diyarbakır, Sur, Cizre, Şırnak, Ankara… vb hangisini sayalım. Sizden öncekilerin sonu ortada; “Kökünü kazıyacağız” diyenler bugün nerede? Onlar yanıldılar, şiddetle yanıldılar. Bir kez daha sen yanılacaksın ve yenileceksin. Ve boşuna heveslenme, bekleme, eli kanlı faşist Erdoğan, bir tek yüreğin bile titrediğini göremeyeceksin, bir tek yakarış duymayacaksın dillerden, bir tek el aman da. Hani diyordun ya; „Ya baş eğecek, ya baş vereceksiniz“ gördün mü baş eğenimizi? Çünkü bizimkilerin yaşama sevdaları öylesine coşkun ki, dün olduğu gibi bugün de ölümü güzelleştirmeyi, özgürlük sevdası içi ölüme koşmayı hep seçtiler. Ama senin seçilmiş halkın iradesini yok sayıp atadığın Kayyumlara hafif bir yönelimle kendi çevrende panik ve korkuyu görüyor, yaşıyorsun, korkunda, telaşında bundan aslında.
Sen tüm zayıflığınla, içine girdiğin şaşkın, çaresizliğin içindesin ve bundan tüm saldırganlığın, tehditlerin. Sende çok iyi biliyorsun ki, bizler eğer koyu karanlıklar içinde ufacık bir ışık arayanlara bir güneş olunacaksa, eğer bir yaprak kıpırtısının hasretle beklendiği yerde bilinçleri sarsan bir fırtına olunacaksa, severek, isteyerek kucaklarız ölümü. Daha dün Cizre, Sur vb sen bunları fazlasıyla gördün, tanık oldun. Diri diri yaktın, şehirlerle birlikte, yok ettin insanlarımızı; ne diye haykırdılar yüzüne bodrumlarda canlı canlı yaktıkların; “boyun eğmeyeceğiz bizimle gurur duyun” bu işte seni korkutan, saldırgan yapan, bu yenilmez, yok edilemez yüreklerdir.
Sende kendi sonunla bir kez daha göreceksin ki, direnenler kazanacak, inanç kazanacak, katlettiğin yerlerde katliamına rağmen sen değil katlettiklerin kazandığı gibi. Coşku kazandı, cesetler kazandı sonuçta, bizimkiler kazandı, kazanacak yine.
Senin anlamadığın, özsu yürümüş bir kez dallara, ağır sancılarla patlayacaktı karanlıklar. Öfke sarsacak her yanı. Kabardıkça kabaracak dalga, coşkun çırpınışlarla dövecek senin zulmün kalelerini. Binler olup akacak yeniden alanlara. Alçaksın yaptığın zülmün her zerresinin karşılığını, kurşunla, taşlarla, sopalarla, halklarımızın hırçın öfkesiyle alacaksın.
Evet, kanla yazılıyor tarih, ezilen halkların, zalimlere karşı mücadele tarihi hep kanla yazılmıştır. Ezilenlerin tarihi en ağır bedellerle yazılıyor. Ama Sen istediğin kadar bu tarihi yalanlarla, demagojiyle doldurmaya çalış tarih sayfalarını, Halkların özgürlük mücadelesi, ödedikleri bedelleri seni o tarih sayfalarının çöp bölümüne gömecektir.
Şu yalın bir gerçek ki, delicesine korkuyorsunuz ezilenlerden, çıldırasıya ürküyorsunuz. İyi biliyorsunuz ki, bugün şehitlerimizin tabutlarını örten orak çekiçli kızıl bayrak bir gün burçlarınızda dalgalanacak. İyi biliyorsunuz ki, tarihin çöplüğüne gömüleceksiniz bir gün, ömrünüzü uzatmak için çırpının çırpına bildiğiniz kadar.
İşte bizim bundandır gücümüz, geleceğe inancımız bundandır. Tarihin durdurulmaz akışının sosyalizme everildiğindendir haklılığımız. Sen Çete başı ve egemen sınıfların çanak yalayıcıları istediğiniz kadar, tehditler, yeni planlar devreye sokun, ama unutmayın ki hiç bir faşist rejim ve onun eli kanlı katileri halkların özgürlük arayışını, mücadelesini tahttı ve katliamlarla durduramamıştır.
Ezilen, sömürülen, zulüm altındaki halklar ve devrimciler olarak hodri meydan diyoruz…
Şemdin Şimşir
17 Ekim 2016