Yeni bir Yılı karşılarken biz kazanacağız!

2021’i geride bıraktığımız son günlerinde bir yanda ölüm evlerine dönüştürülen cezaevleri ve katledilen devrimci tutsakların öfkesi yüreğimizi, bilincimizi bilemekte. Öte yanda sistemin yaşadığı kriz ve bunun sonucu olarak emekçi kitleler açısından yoksullaşmanın çığ gibi büyüdüğü gelişmeler yaşıyoruz. Döviz kurunda hızlı tırmanış, birkaç gün içinde emeğiyle geçinenlerinin alım gücünün erimesini, cebindeki paranın adeta pul olmasını ve tüm bunların toplamı olarak büyük bir yoksullaşmayı beraberinde getirdi.

Kürt halkına ve onun özgürlük mücadelesine karşı başlattığı yok etme savaşını 2021 de yanına aldığı işbirlikçi KDP ile birlikte Başur ve Rojava’da yoğunlaştıran sömürgeci faşist sistem yılın sonuna gelirken özgürlük gerilesi karşısında yaşadığı başarısızlığı kimyasal silah kullanarak üstünlüğe çevirme çabasında, özgürlük iradesi karşısında zorlanmakta, Kandile bayrak dikerek şovenizm rüzgârıyla enerji toplama hayali yerle bir olmakta. Bunun hıncıyla Şengal’a ve Rojava’ya insansız hava araçlarıyla saldırılarla korku yayama ve moral kazanma çabası peşinde. Diğer yanda devlet desteğiyle HDP İzmir İl Örgütü binasına da 17 Haziran 2021’de katlettiği Deniz Poyrazın duruşmasının başlayacağı tarihte bir gün önce İstanbul Bahçelievler HDP ilçe binasında benzer katliam girişimini tekrar ederek mesajını vermek istedi.

Faşist sistem ve onun bugünkü sürdürücüsü AKP/MHP iktidarını tüm saldırı politikalarına rağmen çıkmaz ve kriz içinde olan sistem ocak ayından itibaren daha da ağırlaşarak devam edecektir.

Bunun karşısında geride bırakmakta olduğumuz 2021 yılı, bir yanda faşist Türk hakim sınıfları açısından çatışma ve hesaplaşmanın giderek kızıştığı ve giderek keskinleştiğidir. Bu çatışmada gelecekte bu faşist sistemin hangi kliğin yöneteceği çatışmasında saflaşmaların olduğu ve kavganın da bu temelde sürdüğüdür. Bu kavgada ezilenlerin ve Kürt halkı muhaliflerinde liberaller ve reformistlerin eliyle CHP-İYİ Parti’ye yedeklenmek istediği gerçekliğidir. Sınıf emek- sermaye çelişkisi unutularak adeta AKP-MHP faşist ittifakı giderse her şey gül bahçesine dönecekmişçesine haklarımız bir kez daha aldatılmaya hakim sınıflara yedeklenmeye çalışılıyor. Bununla birlikte var olan bir gerçeklik var ki oda faşist sistemin geriye gidiş ve onun bugünkü sürdürücüsü olan AKP’nin dağılma ve çözülme sürecinin hızlı bir şekilde devam ettiğidir.

Diğer yandaysa ezilen sömürülen haklarımızın öfkesi bu faşist kan emici düzene karşı her gecen gün büyümekte.

İşçisinde memuruna, memurundan köylüsüne, köylüsünde öğrencisine, kadınında toplumun her kesiminde öfke sokağa taşımaktadır. Zindanlarda süren baskı, işkence, hak gaspları bir katliama dönüşürken, direniş zindan cephesinde daha sert bir çatışmaya dönüşüyor. 2022 zindanların sesi, soluğu olmak konusunda daha çok görev ve sorumluk almalıyız.

Kadın kıyımına karşı “kadın cinayetleri politiktir” ve “İstanbul sözleşmesi uygulansın” sloganıyla kadınlar alanları doldurmakta. Sistemin kadın kırımı politikası karşısın da her geçen gün direnişi büyütmekteler. Boğaziçi’ne atanan kayyum ve ardinda gençliğin “barınamıyoruz” çıkışıyla toplumda canlanma ve biriken öfkenin fitilinin ateşlenmesine neden olmuştur. Yaşanan ekonomik kriz ve zamlar döviz kurundaki yükseliş, askeri ücretteki artışı daha işçinin cebine girmeden yok etmiştir. Bunun karşısında sürmekte olan parçalı direnişler giderek yılın sonuna doğru “geçinemiyoruz, hükümet istifa” gösterilerine dönüşmesini beraberinde getirdi. Doğanın talan edilmesi ve katliamı karşısında, yaşama ve doğayı korumak için ülkenin her köşesinde direnişler sürmekte. Tüm katliam savaş ve kimyasallara rağmen Kürt halkının ulusal ve özgürlük talepleri yok edilmediği gibi önemli bir direniş odağı olarak sistemin korkulu rüyası olmaya devam ediyor.

Kısaca özetlemeye çalıştığımız bu durum karşısında devrimci güçlerin mücadeleyi örme, kitlelerin sistemde umutlarını kestikleri bir noktada bunu sistem karşısında örgütleyip devrime yönlendirmesi olması gerekendir. Ancak bizim ülkemizin devrimci hareketinin kendine ve gücüne güvensizliği ve hep başka güçlerde medet umma tutumu ne yazık ki bu süreçte de kendisin bir kez daha ortaya koydu. Olup olmayacağı beli olmayan bir seçim gündemi ile kitlelerin umut ve beklentilerini yeniden “ahır” denen parlamentoya yöneltiyor. Burjuva muhalefeti biriken öfkeyi görüyor ve bu öfkenin sonuçlarını tahmin ediyor, bunun içinde “aman sokağa çıkmayın bu iktidarını işine yarar” diyerek sandığı bekleyin mesajı veriyor. Dünyanın hiçbir yerinde ve tarihte görülmemiş bu komedide bizim ülkemize özgü bir durum. Ama kendisine devrimci, öncü diyen ve kızıl kızıl sloganlar atanlara ne demeli? kuşkusuz ki bir bütün tüm TDH kastetmiyoruz bunun dışında olanlar zaten beli, ama ağırlıklı kesimin bu durumda olduğu da bir gerçeklik.

Tüm bu yaşananalar ışığında 2021 bitip 2022 bir bütün geniş halk kitleleri bu faşist sömürücü sistemin züllümden başka bir şey getirmediğini iyi görmekte. İnsanca bir yaşamın ve onurlu bir geleceği kazanmanın yolunun bu faşist zulüm, yokluk yoksulluktan başka bir şey üretmeyen düzenden kurtulmak olduğudur. Bir yılı bitirip yeni bir mücadele yılına bu koşularda girerken bu bilinç ve inançla şimdi ezilen, sömürülenlerin, yok sayılanların öfke ve tepkisiyle daha fazla bütünleşmek, suni gündemler değil şimdi devrim zamanı sloganını öne çıkarma zamanı…

2022 yıllının insanca özgür ve onurlu bir yaşam mücadelemizde, devrim ve sosyalizm umudunun ete kemiğe büründüğü bir yıl olması için daha çok çaba ve mücadele sarılmalıyız. Biz kazanacağız!

31 Aralık 2021

Önceki İçerikGaribe Gezer’in son mektubu: “Ancak öldüğümüzde hakkımız aranıyor”
Sonraki İçerikDevrimci Bir Abdal: Selçuk Hazinedar