Xakurke işgali ve Türk devleti

Türk devleti, Kürt ulusal birlik çabalarını yok etmek ve Kürt ulusunun kazanımlarını yok etme, saldırı ve işgale karşı, her alanda sesimizi yükseltmeliyiz. Savaşa, işgale, sömürgeciliğe karşı, halkların birliği ve bunun yanında özgür Kürdistan, demokratik Türkiye sloganını haykırmalıyız.

Bir bütün olarak, zorlu ve sıkıntl bir dönemden geçiyoruz. Ekonomik, siyasi, sosyal bunalım hat safhada. Toplum; mutsuz, suskun, yarınından bir beklenti ve planlamadan uzak. Bununla beraber, toplumun direniş odakları ve öncü misyonunda ki yapılanmaların da bu ruh halinden, cok farklı olmadığını söylemek yanlış olmasa gerek…!

8 Mart, Newroz, 1 Mayıs ve yerel seçimler derken, tüm kitlesel kutlama ve katılımlar sonucu yapılan “toplum silkiniyor’’ vb. değerlendirmelerin, ne yazık ki karşılığı olmayan ve olmasını beklemekte, yaşanan gerçeklikte hayalperestlikten öteye geçemez. Sınıflar mücadelesi ve sınıf çatışması diyalektiğine karşı, tersi bir gelişme olurdu…! Çünkü muhalif kurum ve kuruluşların, ön açıcı çıkışlar ve tutumlar sergilemedikleri sürece, kitlelerin kendiliğinden hareketleneceğini ve sokakları zapt edeceği, kendini inkâr etmenin ötesine geçmez.

Yaşamda bunun karşılığı olmasa da kendiliğinden başkaldırıları hâkim sınıfların kendi iç çatışma ve çelişkilerinin sonucunda, sistemi korumak için, bu patlamayı kendi lehine çevirmek ve sistemin zarar görmemesi için, kendi lehlerine kaçınılmaz uzlaşma gerçekliliğidir.

Bunun içindir ki Dünyada ortaya çıkan kitle hareketlerinin meydanları ele geçirmesine hayıflenmek ve onun hayalciliği değil. Gerçekte özne olmanın sorumluluğu ve çabası içinde olan, olmalıyız…!

Mart, Mayıs sonrası Kürt halk önderi A. Öcalan üzerindeki tecritti kırmak için, Leyla Güven öncülüğünde başlayan başta Zindanlar oradan tüm dünyaya yayıldı. Bu süreçte tarihin en kitlesel açlık grevi ve ölüm orucu süreci yaşandı. Bu direnişin yüz akı (direnişçiler bir yana), beyaz tülbentle, barış anneleri oldu. Onlar toplumun yüz akı ve vicdanı olmaları bir yana, diğer yandan da yüreği kararmış toplumun, yüzüne ayna tuttu. Bundan kimilerimiz ne kadar ders çıkardı? Ama bilmemiz gereken ise şovenizmin, beyinleri nasıl örümcekleştirdiğini, tüm çıplaklığıyla bir kez daha, yüzümüze çarpması…!

Tecridin kısmen kırılması ve İmralı mesajlarıyla ‘’acaba’’ diyenlere, faşist diktatörlük cevap vermekten gecikmedi. Hayalciliği değil, gerçekliliği yüzlere çarptı. Birilerinin ‘’faşizmin sandıkta geriletebileceğine’’ yanıtını da…!

Tüm bu gelişmeler karşısında her alanda sıkışan Türk devleti, 27 Mayıs akşamından itibaren Başure Kürdistan’ın Bradost bölgesinde yer alan Xakurke’ye işgal saldırılarını başlattı. Kuşkusuz ki bu bölgeler, Bradost ve Xakurke rasgele seçilmiş yerler değil. Xakuke, Kürdistan’ın Başur – Bakur ve Rojhilat üçgeninde bulunmasından ötürü oldukça stratejik bir öneme sahip. Tarih boyunca da özgürlük ve kurtuluş mücadelesi veren Kürtler için adı özgürlük vadisi olan yer. Bunun içindir ki dört parçaya bölünmüş Kürdistan da hakimiyet yürüten ülkelerden ne İran ne Türkiye ne de Irak, Xakurke’ye girip işgal edebilmiş değil. ABD’nin yeniden İran’a yönelik girişimi ve bunun üzerine süren pazarlıkların hız verdiği bir dönemde Xakurke’nin işgal edilmesinin böyle tarihi bir anlamı var kendilerince. Olası bir İran saldırısında kendisini merkeze oturtmaya çalışan faşist, sömürgeci Türk devleti, kuşkusuz ki başta ABD’nin onayını almıştır. Aynı zamanda vermek istediği mesajla Xakurke’nin işgal edilmesi ile, aslında tarih boyunca Kürtlerin direniş merkezi olan ve büyük öneme sahip olan bu alanı işgal ederek, kazanılmış ve kazanılacak tüm direnişleri kırmak istiyor. Her dönem olduğu gibi, bunun en büyük destekçisi ve zemin sunanı da kuşkusuz Kürt ulusunun, ulusal birliği sağlayamaması ve Kürt halkı üzerinde kendi aşiret çıkarlarını yürüten, işbirlikçi güçler olmuştur. Bu işgal saldırısı Kürt halkının ulusal birlik çabalarını dinamitlemek ve Kürtleri bir kez daha kendi içinde parçalayarak zayıflatmaya çalışmaktadır. Hiç kuşkusuz bunun başında, Barzani ve top yekûn KDP, YNK gelmekte. KDP’nin yanı sıra Irak hükümetinin de bu kirli anlaşmanın bir parçası olduğu ortada. Geçmişte de olduğu gibi bu işgalin başladığı gün, Irak Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretinde bulunması bunun bir sonucudur. Çünkü başta KDP ve Irak yönetiminden destek almadan o bölgede, Türk devletinin kendi başına bir operasyon yapma gücü, kudreti, keza cesareti de olamaz…!

Bölge KDP’nin denetimi altında ve çok sayıda Peşmerge bulunmakta. Ayrıca Türk kuvvetlerinin yol güzergahı, KDP’nin asayiş kontrol ve denetimleri altında bulunmaktadır. Irak yönetimi ve KDP’nin vermiş olduğu bu destek sayesinde, bölgede 29’un üzerinde işgalci Türk ordusunun üstleri bulunmakta. Bunlarla birlikte işgal saldırısının birçok nedeni ve etkeni bulunmaktadır. Uluslararası güçlerin, Suriye’yi bir bütün olarak bunun yanı sıra, Ortadoğu’daki çatışmalar ve buradaki dengelerin yeniden şekillenmeye çalışılması vb. uzunca bir liste sıralamak mümkün. Katliamlar, soykırım, asimilasyon ve inkâr üzerine kurulmuş Türk devleti, kuruluşundan bu yana izlediği politika ile iç ve dış düşmanlar üzerindeki algı bugün de hali hazırda bu politikayla, faşist AKP – MHP ittifakı, Kürt düşmanlığı üzerinden devam ettiriyor. Bugün Xakurke işgal saldırısı, İçerde ve dışarda savaş üzerine kurulan bir politikanın sonucudur aynı zamanda…!

Dış düşman iç düşman algısı Kürtler üzerinde kurulan politikaların tarihsel olarak ayni söylem ve argümanlarla devam ediyor. AKP-MHP faşist ittifakı bu politikaları en yaygın olarak ‘terörle mücadele’ adı altında Kürdistan’ın işgal etme savaş politikası ve Kürt halkının herhangi bir kazanım-statü elde etmesini engelleme üzerine kurarak yürütüyor. Önce Rojava’yı denedi. Efrîn’de büyük katliamlar yaparak bu politikasını sürdürdü. Rojava’nın diğer kesimlerine dönem dönem taciz ve saldırılarını sürdürürken şimdide Xakurkê işgali.

Bunun içindir ki bir kez daha içte ve dıştaki sıkışma ile birlikte AKP-MHP faşist diktası ve basın yayın kuruluşları, başlatılan Xakurkê işgal saldırılarını öve öve bitiremiyor. Masa başında hazırlanmış ve servis edilen haberler, yine bilgisayar oyunları ile hazırlanan görüntülerle gerçeği çarpıtarak toplumu şekilemek istiyorlar.

Xakurkê’de ki gerçeklik tam tersi durumda, hava destekli, savaş uçakları ve kobra helikopterleri ile başarıya ulaşmaya çalışıyor. Karadan şu ana kadar bölgede araziye sürülen askeri gücü gerilla güçlerinin pusu ve sabotaj eylemlerinden ötürü arazide çekildi. Ortaya çıkan sonuç, tamamıyla havada indirmelerle tepelere asker konumlandırmak ve köylere girip göçe zorlama, köyleri bombalamak halkı sindirmektir… Tepelere indirilen askerler ise gerillaya hedef haline geliyor. Gerilla güçleri sabotaj, pusu, tepe baskınlar yaparak tepelere indirilen askerlere kayıplar verdiriyor. Şu ana kadar ortaya çıkan sonuç da işgal saldırısında Türkiye’nin herhangi bir sonuç almadığı yönünde. Tüm öfke kinini köylülerde çıkarmakta, yakmakta, yıkmakta katletmekte…

Sonuç olarak tüm bunlarda hareketle; öncelikle Kürdistan’da yılardır süren savaş ve bu savaşın tapulumu sürüklediği uçurum karşısında başta Türkiye metropolleri ve Türkiye devrimci hareketi, yani bizlerin Batıda geliştireceğimiz mücadeleye bağıldır. Tüm söylem ve ajitasyonlara rağmen barış anneleri karşıdaki suskunluk -bu konuda yoğun çaba ve destek içinde olanlar tatbiki bunun dışında- şovenizmin etkisi sürdükçe, Kürdistan mücadelesinde mesafeli duruldukça bu faşist devlet bu politikalarla kendisini yaşatmayı ve halklarimiza zulüm daha çok uygulayacak demektir.

Bu gelişmeler karşısında neredeyiz ne yapıyoruz, yaptığımızın ne kadar yeterli olduğu noktasında öncelikle kendimizle yüzleşmek ve bir özeleştiriden geçirmeliyiz. Faşist sömürgeci Türk devletinin halklarımıza karşı estirdiği terör, dayattığı savaş karşısından sorumluğumuzu yeniden hatırlamak zorundayız. Kürt halkı yalnız değil şairini daha güçlü haykirmanın zamanı şimdi…

15 Haziran 2019

Önceki İçerik14 Haziran’da İsviçre’de kadınlar grevdeydi!
Sonraki İçerikHepimiz Kürdüz! Irkçılığa maruz kalan Kürt genci yaşamına son verdi