Topyekûn savaşa karşı topyekûn direnişi örgütleyelim…

 

Faşist Türk devleti yeni Osmanlıcılık hayaliyle çıktığı yolda hızla bataklığa doğru yuvarlanıyor. Tüm dünyada giderek yalnızlaşan ve her yerde protesto ve tepkilerle karşılaşmaktalar.

Her gün dünyanın bir yerinde, bir etkinlikte; ’’Katil Erdoğan’’, ‘’Erdoğan Kürt halkını katletmekten vazgeç“ vb. tepkiler hızla çoğalmakta. En son Milano moda haftasında sahneye benzer kocaman bir pankart asıldı.

 

 

Tüm dünyada teşhir olan ve katliamcılığı lanetlenen, hırsızlığı ayyuka çıkan faşist Türk devleti ve onun başındaki ruh hastası, saray diktatörü tüm yalan ve demagojilerle baş aşağı gidişini tersine çevirmek için algı operasyonları geliştirmekte, her türlü yalan, sahtekârlığı yapmaktan geri durmuyor. Ama o da kendi katilliğini ve onursuzluğunu çok iyi bilmekte ki „Bizler teröristeler kadar onurlu ve gururlu olmak zorundayız“ diyor. Ne diyelim, bir ruh hastası, katil diktatör onursuz gurursuz olduğunu biliyor da, onurlu gururlu olmak için haklıdan ve doğrudan yana olmak olduğunu daha kavrayamamış. Katliamla, kanla, hırsızlıkla, yalanla beslenen biri bunları itiraf etse de, onurlu ve gururlu olamayacağında iyi bilmekte.

 

Kürdistan´da başlattığı savaşı tüm ülkeye yaymaya çalışarak, kendi sonunu uzatma çabasında. O anlı şanlı NATO´nun ikinci büyük ordusu ve tüm polis teşkilatı ve korucularıyla, derin devletin katil çeteleriyle bu direniş karşısında başarısız oldu. Moralman çökmeleri üzerine umudunu Suriye´de büyütüp beslediği kendi türdevi ve beslemeleri DAİŞ çetelerinde aradı. Kürdistan´daki direniş karşısında erişim güçleri yetersiz kalınca Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak’ta ve devam eden yerlerde bu çeteleri getirip özel kuvvetler görüntüsü altında savaştırdı. Ama nafile, bunlarda yetmedi yetmeyeceğini çok iyi gördü.

 

Simdi Özel Güvenlik yasasıyla, Özel Güvenlikçiler, Özel Güvenlik şirketleri adı altında, bu çeteleri resmileştirip polis yetkisiyle donatarak, direnişçilerin karşısına dikmek ve toplumu sindirme, gözdağı verme cabasında.

 

Toplumun belli bir kesimini susturan, en azından şimdilik sindirdiğini düşünen faşist Türk devleti, bir yandan tüm çıkmaz ve çaresizliğini gizlemek için en üst perdede konuşurken, diğer yandan ise susturduğu, yada teslim aldığı yandaş ve sinmiş medya vasıtasıyla yalan, asparagas haberlerle toplumu yanıltma derdinde. Bu konuda kendisine Hitler´in propaganda bakanı Goebbels’i örnek almıştır. Yaşanan gerçekleri ters yüz ederek toplumun beyninde farklı bir olgu oluşturmaya çalışmaktadır. 7000 PKK´li savaşçı var diyor, oldurduğunu ifade ettiği sayılar bunun çok üzerinde ama Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Halkların Birleşik Devrim Hareketi daha da gelişerek ona ağır darbeler vurmaya devam ediyor. Özyönetim direnişlerinde tarz değiştiren Kürt Özgürlük Hareketi mahalleleri tutup mevzi savaşından vazgeçip süreci yeni taktiklerle, etkili vuruşlarla yeni bir döneme evirmesi karşısında bunu çarpıtarak şehirleri temizledik kırsala yöneldik diyor ama şehirlerde her gün eylemler olmakta, ağır darbeler yemekte, Kürdistan´da güvenlik güçleri sokaklara çıkamamakta.

 

Yenilgiye, sona yakın olduğu noktadayken güç gösterisi en üst perdede tehditlerden geri kalmamasının nedeni de bu asılında. Yazarları, aydınları tutukluyor, alevilerin yaşamına müdahale ediyor, yerleşim alanlarına türdevi DAİŞ çetelerini doldurarak, onları sindirmek göç ettirme derdinde. Kürdistan´da yakıp yıktığı şehirlere, boşalttığı köylere bunları doldurmakta ve burada ki nüfus oranını değiştirmek, demografisini bozma çabasında ve Kürt halkını parçalayıp zayıflatma derdinde.

 

Göstermelikten de öte tam kukla haline getirdiği parlamentoda HDP´yi dokunulmazlık saldırısıyla susturma, sindirme çabasında. Çünkü MHP, CHP´yide sistem tamamıyla yedeğine almış, susturmuş, sindirmiş durumda. Tüm keskin söylemlerine rağmen Kılıçdaroğlu genel kurmayla yaptığı görüşmeden sonra tam AKP´nin kurtarıcısı rolüne soyundu.

 

Kendi yasalarını hiçe saymakta, tam bir kukla yargı sistemi haline getirmiş ve bunu artık gizleme gereği dahi duymamaktadır. Buna rağmen çıkan ufak tefek çatlaklar karşısında, kendi yasa kuraları işine gelmediğinde tanımıyorum deyip işin içinden çıkmakta. Kendi anayasalarını çoktan rafa kaldırmış durumdalar. Zaten kendi yasalarına göre şu anda faşist Türk devletini bir sahtekar, yalancı yönetmekte. Diplomasıyla, yalanlarıyla artık komediden öteye trajikomik bir hale düşmüş durumdalar.

 

Uluslararası ilişkilerde dibe vuran faşist rejim, diğer yandan da bu cephede kendine yeni nefes boruları açma çabasında. Irakta KDP´yi yedeğine alan faşist rejim düne kadar katil dediği Suriye rejimiyle, İran vasıtasıyla ilişki geliştirme ortaklığı peşinde. Geçtiğimiz günlerde Cezayir´de yaptıkları görüşmede bu konuda bir yol almış görünüyorlar. Hepsinin ortak payesi Kürt düşmanlığı temelinde, bu güçler şeytanla aynı yatağa girmeye dünden hazırlar.

 

Başta Kürtler, aleviler, devrimciler, kadınlar, gençler, tüm azınlıklara, aydınlara, çevreye ve çevrecilere kısacası kendisi dışında herkese karşı bir savaş başlattı sistem. Toplumun tüm değer yargılarına, gelenek görenek, ahlaki kuralarına varana kadar her şeyine saldırmakta, hırsızlığı, sahtekârlığı, tecavüzcülüğü, katilliği meşrulaştırmaya çalışmakta.

 

Bu topyekûn savaş karşısında her alanda, her cephede topyekûn direniş başlatmak ve bu faşist saldırganlık karşısında zengin mücadele yöntemleri geliştirmek ve uygulamak meşrudur. Bu faşist sitem, bu topluma karşı başlattığı savaşla tüm toplumu teslim almak istemekte, ezmek, sindirmek, kendi yolsuzluk, hırsızlığını ve katilliğini meşrulaştırmaya çalışmakta. Bu saldırı dalgası karşısında susmak, sessiz kalmak, şu yada bu gerekçeyle uzak kalmak, bu faşist siteme destek olmak, onun gücünü zayıflatmak yerine güç katmak demektir.

 

Yaşananlar ne tek başına başkanlık saplantısında olan bir ruh hastasının sadece saltanat hayali, ne de tek başına AKP parti diktatörlüğü değildir. Bu yaşananlar soğuk savaş sonrası yeni döneme uygun, bir türlü kendisini yapılandıramayan faşist T.C.´nin yeni yöneliminin ta kendisidir. AKP ve başındaki saray soytarısını derin devlet ve sitemle anlaşarak bir yandan tercihini Cemaatten yana olmaktan geri çekip, bu kesimlerle uzlaşması ve bunlarla ortaklığının sonucudur. Ergenekon davalarını boşa çıkarılması, bu uzlaşma ve yeni yönelimin temelini oluşturdu. Dolayısıyla bu savaşı salt Erdoğan yada AKP temelinde ele almak çok yanıltıcı ve yanlış olur. Bu faşist Türk siteminin ta kendisi ve mücadelenin odağında, bu sistemi yerle bir etmek zorundadır. Aksi durum hedef şaşırtmak, kitleleri yanıltmak ve sistemle zayıflayan bağlarını yeniden güçlendirmek olur.

 

Faşist sistemin bu çok yönlü saldırı, ima, yok etme ve teslim alma politikaları karşısında, bu coğrafyada yasayan tüm halklar, tüm kesimler bu saldırının hedef tahtasında. Bugün, ya bu faşist rejimi yeneceğiz, haklarımız kazanacak, yada bu faşist rejim bu toplumu teslim alarak geleceğini karartacak, gelecekte çok daha ağır bedellerin ödenmesine sebep olacaktır. Bugün için Kürtler, Türkler diğer azınlıklar, devrimciler, emekçiler, kadınlar, gençler, çevreciler kısacası insanım diyen, insanca bir yaşamdan yana olan herkes ayrılıklarını değil aynılıklarını öne çıkararak ortak mücadeleyi geliştirmek, bu faşist sistemi hak ettiği tarihin çöplüğüne gönderme göreviyle karşı karsıyadır. Bugün faşizmi yenebilecek güçteyiz. Güçlü ve moralli olan bizleriz, zayıflayan, hızla çöküşe sürüklenen ise bu faşist rejimin ta kendisidir. Bunu başarmak bizlerin elinde. Yeter ki güçlerimizi birlikte mevzilendirip, moralimizi, coşkumuzu ortaklaştıralım. Biz kazanacağız…

27 Haziran 2016

Şemdin Şimşir

 

Önceki İçerikKıyımcılık bu devletin genlerinde var
Sonraki İçerikHBDH güçlerinden Dersim’de eylem