‘’Halkım ben,
hani şu sayılamayan,
hani şu çok halk.
Soluğumun öyle bir gücü var ki
sessizliği deler geçerim, dinlemem,
filiz verir, boy atarım,
zifiri karanlık demem.Zulüm, acı, ölüm, şu bu
bir anda gizlerse de tohumu,
ölmüş gibi görünürse de halk,
döner gelir elbet bir gün nisan ayı,
kavuşur baharına toprak,
kızgın eller dağıtır atar ağır havayı.
Ölümün içinden yeşerir yaşamak…’’ (P. Neruda)
Hiçbir mücadele bedel ödemeden ne gelişebilir ne de ilerler. Mücadele her daim karşılaştığı engelleri ya yıkarak yeni yollar bulur kendine, ya da engellerin yarattığı zorluklar nedeniyle geçici duraklamalar yaşar.
Temmuz ayında yitirdiklerimiz bu anlamıyla kayıplarıyla büyük bir boşluk yaratırken geleceğe de önemli bir birikim ve miras bıraktılar.
Bu ülkenin toprakları bereketlidir. Nice ölüme meydan okuyan devrimciler, yurtseverler bu topraklarda yetişmiş, bu topraklara onur ve şerefleriyle düşmüşlerdir.
Bu halkın baş eğmeyen yiğit evlatları vardır. Onlar özgürlüğü, bağımsızlığı darağaçlarında, mahkeme kürsülerinde, işkence tezgahlarında düşman kuşatmasında haykıranlardı. İşkenceci katillere ser verip, sır vermeyenlerdir. Düşman kuşatmasında katillerin yüzüne korkusuzluğu haykıranlar, ölüme özgürlük ve sosyalizm sloganlarıyla gidenlerimizdiler. Bu halkın bağrından sökülüp atılmayacak kadar köklü, baş eğmeme tohumlarını ekenleri oldular. Onlar, son mermisine kadar çatışmasını bilen, yaşamıyla, ölmesiyle örnek, marşlarla, sloganlarla faşist namlulara meydan okuyanlardılar.
Onlar Kızıldere’de Türkiye halklarının kavgası için “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik. ” diyenlerdir. Işığımızı, direnme azmimizi, baş eğmemeyi, bağımsızlık için, özgürlük uğruna kavga vermeyi onlardan öğrendik. Onların hamurundan yoğrulduk.
Onlar Temmuz şafağında, düşmanın yüreğine korku saldılar.
Mücadele tarihimizde önemli bir bedel ve azımsanmayacak büyüklükte kayıplara yol açan 12 Temmuz katliamı, Türkiye devrimci hareketinin önemli bir birikiminin kaybına yol açmış.
12 Temmuz katliamıyla kaybettiğimiz yoldaşlarımız, önder kadrolarımız, yaşamları, mücadeleleri ve gelecek özlemleriyle olduğu gibi, 12 Temmuz günü yaşadıkları kuşatmadaki onurlu tavır ve direnişleriyle de bir bütün devrimci mücadelede örnek olmuşlardır.
Diyarbakır ölüm orucu şehitleri ölümsüzdür!
12 Eylül faşist cuntasının Diyarbakır zindanlarında uygulamaya koyduğu insanlık dışı uygulamalara karşı direnişleriyle, zindanlardaki direniş tarihine adlarını yazdırdılar. Onlar yok sayılan, yok edilmek istenen Kürt halkının yeniden doğuşunun öncüsü oldular.
Ezilen halklarımızın mücadelesinde yaşayacaklar.
12 Temmuz şehitleri ölümsüzdür!
Temmuz şehitleri ölümsüzdür!
Anıları mücadelemizde yaşayacaktır!
Yolumuz devrim yolunda ölümsüzleşenlerin yoludur!