Susarak Konuşanlar (Siir)

Sessizliğin sesi

Son ses açılmış

Yine şehrimde

Çok uzaktan gelen

Postal gürültüleri

Ekmeğimizde

Aşımızda

Kansızın dişleri.

 

Havada

Ağır ihanet kokusu

Karanlıkta

Alabildiğine koyu

Her nesneye rengini dayatmış

Öyle cunta

Öyle baskın bu gece.

 

Karanlığı yarıp gelir

Ve tedirgin bir bekleyişte olan

Herkesin kulaklarında soğur

 

Avuçlarında;

Çelik yürekli bir yiğidin

Zırh gibi fikirlerini

Ezmeye çalışan puştun birinin

Ayak sesleri.

 

Her evin ışığı sönük

Acı ile yamalanmış

Perdeler aralanmakta

Sokak muhalif

Sokak,

Faili meçhule gebe

Sokak çöplük

Ve gözler alabildiğine çökük

Korku ve karanlık ruhlarda

Derin bir sökük.

 

Şüphesiz,

Fikirler birer ok

Ve bundan ürkmeyen

Bir dikta zihniyet yok

Susturulmaya çalışılacaktı yine fikirler

Bu sokak aralarında

Az konuşmadı cesetler

Cesetler

Yeri öperler

Toprağını,

Evini,

Sokağını,

Bilye tokuşturduğu kaldırımları,

Dizlerinin kanadığı taşları,

Saklambaç oynadığı ağaçları…

 

Bir annenin feryadı

Göğü deler

Gökten yere

Gözyaşı iner

Çürümeye bırakılmış yüzler

Toprağa bir ülke resmi çizer

Kim bilir;

Doğum sancıları tutan bir annenin

Acı çığlıklarıdır belki de bunlar

Yaşam binyıllardır hapsedilen

Bir ülkeye gebe

Geliyordur,

Yanağında tomurcuk kokusu

Bir çocuğu öpmeye

Geliyordur,

Yeri göğü deşmeye

Örülü sınırları kesmeye

Hiçbir gülüş tellere sıkışıp

Çırpınmasın diye

Anneler;

Umut ile aşk ile bebeklerini emzirsin diye….

 
Önceki İçerikKızıldere; Bir Kilometre Taşı
Sonraki İçerikKızıldere; Bir Kilometre Taşı