Kızıldere; Bir Kilometre Taşı

30 Mart 1972 Türkiye devrimci hareketinin önemli bir kilometre taşı.  Kızıldere ve orada şehit düşen THKP-C ve THKO’lu devrimci önderlerimizi, anmanın ve bunun da ötesinde anlamanın, yolumuzu aydınlatmada önemli olacağını düşünüyorum.

 

Onlar, bir avuç proletarya aydını olarak, sömürülen emekçilerden, ezilen halklardan yana olan pratikleri ve ortaya koydukları ideolojik politik hatla mücadelenin kitleselleşmesinin yollarını açtılar. İnançları uğruna bir an bile tereddüt göstermeden sonuna kadar yürüdüler. 1920’lerden bu yana gelen sınıf mücadelesinin yığınlarla buluşmasının dilini yaratan bu genç kuşak ve yarattıkları değerler 12 Mart faşist darbesi eliyle tasfiye edilmek, bitirilmek istendi. Önce fiziki imha ardından, mücadele kaçkını ve oportünistlerin sahaya sürülmesiyle, 70 atılımının komple inkârı hedeflendi. Arayış içerisinde olan, geçmiş mücadele birikimi ile bağ kurmak isteyen genç kuşakların önü doğal mirasçı pozundaki sahte liderler tarafından, kâh pehlivan tefrikaları, kâh Birikim gibi soyut entelektüel gevezeliklerle kesildi, ölenler şehitlik mertebesine yükseltilip, içeriği boşaltılmış ritüellerle anıtlaştırıldılar, yürüyüşüne devam etmek isteyenlerse erken doğuma zorlanıp, yasallığın dışına itildiler. Tüm bu engelleme çabalarına karşın 70’lerin sonlarına doğru gelindiğinde kabaran mücadele, tüm ülkeyi kırıyla, şehriyle, kapsamına almış ama iktidar için devrim için gereken hamleler yapılmadığından mücadele sınıf hareketi ve ezilen halkların rayına oturmadığından yenilginin yaşanması kaçınılmaz olmuştu.

Aynı 1971 faşist darbesi sonrası, yılgınlığın, oportünizmin, pasifistliğin batağının yaygınlaşmasına karşın, yaşananlara duyarlı gençlerden biri olarak mücadeleye katıldığımız, geçmişimizi aramaya,  anlamaya ve öncüllerimizin yolundan onlar gibi olarak yürümeye çalıştığımız gibi, bugün de, yüzlerce genç yola koyulmanın hazırlığında. Söylenecek çok şey var. Çete harbi ilkelliğindeki bir mücadeleyi düzenli orduya dönüştürmeden kazanabilmemiz mümkün değil. Dosta göre değil, düşmana göre örgütlenmeliyiz, masa başında değil cephe hattında yani hayatın her alanında mücadele etmeliyiz, güçleri bölmeden, aynılaştırmadan bulunulan her yerde, her bir mevzide devrimci savaş birliğini yaratabilmeliyiz, sınıf hareketi ve ezilen halkların içerisine kök salmalı sömürülen yığınların politik sesi olabilmeyi becermeliyiz.

Veli Kaya

30 Mart 2015

Önceki İçerikSusarak Konuşanlar (Siir)
Sonraki İçerikBiz De Sizi Seviyoruz