MAHİRLERDEN ARİNLERE KADAR DİLLENEN ŞİAR “KARDEŞLİK”

Mezra Botan

Türkiye’de yaşayan toplumlar yıllarca egemen güçler tarafından katledildiler ve parçalanmak istendiler. Kürt ve Türk devrimcilerini duyguda ve örgütlenmede birbirlerinden koparmak istediler. Kürtler ırkçı, milliyetçidir gibi deyimlerle, Türk devrimcilerini Kürtlerden uzak tutmaya çalıştılar. Yani ortada bir çok devrimci örgüt olmasına rağmen ve fikir-zikir-eylem konusunda aynı olup ve ortak düşmana sahip olmalarına rağmen istenilen birlik kurulamamış ve bu yüzden de düşmana karşı verilen mücadelelerdede istenilen sonuç elde edilemiyordu. Türkiye’deki tüm devrimci kesimler, Mahirlerin, Denizlerin ve İbrahimlerin mirası üstüne kurulmuş ama bölünmeler yaşamışlar. Bu bölünmelerin büyük bir bölümü devletin aralarına soktuğu ajanlar ve sorunlar yüzünden gerçekleşmişti. Halbuki bölünmeler biz devrimcileri daha çok devlete yem haline getirdi. Ama tam tersine eğer güç birliği gerçekleşmiş olsaydı şuan katil devleti dize getirmiş ve amacımıza hepimiz varmıştık. Ortak yanlarımız farklı yanlarımızdan daha çok olmasına rağmen ve birlik hepimizin rüyası olmasına rağmen hep ertelendi. Türk demokrat ve devrimcilerde, Kürt ezilen ve devrimcilerde sadece devletin katil-kanlı yüzünü gördü ve her zaman hepimiz devlet tarafından katledildik. Kızılderede katledilen sadece Mahir şahsında Türk devrimciler değildi aynı zamanda Cizreli, Nusaybinli, Diyarbakırlı Kürtlerdi. Roboski’de katledilen sadece Kürtler değildi, aynı zamanda Karadenizli, Egeli, Akdenizli, Anadolulu Türk, Ermeni, Rum, Çerkez, Arap vb lerdi. Ortak amaç ve ortak düşmana sahip olmak birlik için gerekli yegane şeydir. Bir tarafın kazanımı aynı zamanda tüm devrimci tarafların kazanımıdır. Devrimciler bir devrimci grubun kazanımını kazanımıymış gibi görür ve sahiplenir. Biz Anadolu ve Mezopotamyalı halklar Kolombiya, İspanya ve benzeri ülkelerde hak mücadelesi veren devrimci örgütlerin kazanımlarını destekliyor ve mücadelelerini sahipleniyoruz. Ki onlarda Rojava Devrimi başta olmak üzere tüm devrim kazanımlarını sahipleniyor ve saygı gösteriyorlar.

Devlet biz ezilen ve ötekileştirilen kesimleri yıllar boyunca katletti ve haklarımızdan mahrum bıraktı. Hepimizi Türk-Sünni diye asimile etmeye çalıştı. Bu yüzden çoğumuz etnik kökenimizi, dilimizi, topraklarımızı, inançlarımızı unuttuk. Kendimizi tanıyamaz hale geldik. Çoğumuz kendi anadilimizi unuttuk ve sadece Türkçe biler hale getirildik. Türkiye’de sadece Türk-Sünni endeksli bir oluşum yaratmak isteyen egemen-emperyalistler ne Kürt dinledir, ne Türk, ne Rum, ne Ermeni, ne de Arap. Bazılarımız daha çok acı çektik, bazılarımız daha az ama hepimiz devletin katliamlarına maruz kaldık. Türkiye’deki her etnik ve dini inancın kendini özgürce ifade etmesi hepimizin ortak amacı ve mücadelemizin şiarıdır. Kürdistan’da başlatılan özyöntim-özsavunma sürecinde Kürt-Türk devrimcilerinin Halkların Birleşik Devrim Harekatı (HBDH) adında kurduğu birlik anlamlı ve o kadarda önemlidir.

Boğazına kadar pisliğe ve suça bulaşmış bu hükümet ve devlet meşruluğunu kaybetmiş ve vadesini doldurmuştur. Bu devlet zihniyeti insanı metalaştıran, farklı din ve etnik kökenleri hakir gören bir yaklaşıma sahip. Bu hükümet ve devletin istediği toplum ve insan modeli, itaatkar, düşünce yetisini kullanamayan, kalk deyince kalkan, otur deyince oturan, sus deyince dilsizleşen, hırsızlara göz yuman, komşusu katledilirken körü oynayan insan ve toplum modelidir. Bu modele bakıldığında anlaşılıyorki devletin istediği tektip ve robot insan modelidir. Ama eğerki insanlar bunu yapmıyorlarsa terörist-vatan haini-bölücü sıfatlarıyla etikleniyorlar. Ki hepimiz devletin imha ve inkar politikalarını kabul etmediğimiz için bize bu sıfatlar takıldı. Bu konuda Diyarbakır’ın Suriçi ilçesinde Kürt gençlerinin bir duvara yazdığı, “Bizler terörist değil, asimile olmayan Kürtleriz” yazısı gerçekleri açıkça gösteriyor. Devlet Kürtleri; iyi Kürt, kötü Kürt diye ayırıyor. Devlete yalakalık yapan, kendini inkar eden, halkına düşman olan Kürt iyi Kürt; ama Kürtlüğünü savunan, dilini savunan ve bu uğurda mücadele veren ve son kurşuna kadar mücadele veren, son kurşunuda teslim olmamak veya esir düşmemek için kendine ayıran asil Kürtler de kötü Kürt oluyorlar devlet nazarında. Aynı şey diğer etnik-dini kesimler için de geçerlidir. Devlete yalakalık yapan, sorgulamayan, önüne konulanı yiyen, susan iyi oluyor, ama sorgulayan, hesap soran, hak mücadelesi veren kötü ve terörist oluyor. Bu devlet dirimizede, ölümüzde işkence yapmış. Diyarbakır Zindanı’nda İbrahimlerde, Kemallerde, Mazlumlarda aynı ezgiyi haykırarak ölümsüzlüğe ulaştılar. Ortak mücadele bizlere güç ve güven, devletede korku verecek. Birlik ve birlikte mücadele dosta güven ve tebessüm yalakaya düşmana da karabasan ve moral bozukluğu olacak. Devletin korktuğu gerçek oldu Deniz’in vasiyeti gerçek oldu Kürlerin ve Türklerin kardeşliği gerçekleşti. Yani bizler, dar ağaçlarında sallanarak, Kızılderelerde kurşunlanarak, Diyarbakır Zindanı’nda katledilerek, Gabar Dağı’nda kalleşçe vurularak Miştenur Tepesi’nde vurularak bitmeyiz, tam aksine daha büyürüz. Ve onların şehadeti bizim mücadelemizi aydınlatan meşale olur. Arin Mirkan Miştenur Tepesi’nde fedai eylemi yaptı, onun inancıyla Kobanê düşmedi ve özgürleşti. Kobanê de nasıl Kürtler, Türkler, Araplar vb devrimciler birlikte mücadele edip özgürleştirdilerse aynı kararlılık ve mücadeleyle düşmana karşı mücadele sürdürülmeli. Bu münasebetle kurulan birliği selamlıyor ve mücadeleri önünde saygıyla eğiliyorum.

“YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ”,

“YAŞASIN KÜRT VE TÜRK HALKLARININ KARDEŞLİĞİ”

Önceki İçerikDK-KAHRAMANLIK HAFTASI
Sonraki İçerikBU BAHAR HALKLARIN BAHARI OLACAK