BU BAHAR HALKLARIN BAHARI OLACAK

 

Emer Amed/Mahmur

Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin başlangıcından bu güne kadar geçirdiği 93 yılın en sorunlu sürecini yaşamaktadır. Kürdistan ve Anadolu’nun halklar mozayiği renklerini yaşama katmak konusunda oldukça bilinçli, ısrarlı ve mücadeleci bir süreci omuzlamış durumdalar. Hiç şüphesiz gelinen bu noktanın öncülüğünü Kürt Özgürlük Hareketi üstlenmiş durumdadır. 19. Yüzyılın sonlarında Selanik Rüşdiyesi’nde kurulan İttahak Ve Terakki zihniyeti nasıl 1921 Anasyası’nın yürürlüğe girmesine engel olmuşsa, bugünde Türkiye halklarının kendi toprakları üzerinde, kendi özyönetimlerini oluşturmalarına, İttahat Ve Terakki’nin 21. Yüzyıl versiyonu, NATO Gladyosunun Türkiye uzantısı olan Ergenekon aynı rolü oynayarak engel olmaya çalışmaktadır. Zihniyet aynı, sahnelenen kirli oyunlar aynı, hatta nerdeyse yöntem birebir aynı. Ancak aynı olmayan zaman, halkların bilinç düzeyi, dünyanın siyasi konjüktürü ve en önemlisi Kürt Özgürlük Hareketi ve onun Önderliği şahsında vücut bulmuş direnen ve kendi gerçeğini yakalamış bir halk gerçekliğidir.

Bugün gelinen noktada, halkların özyönetimlerini inşa ederek başarıya imza atmalarının önünde ciddi bir engel kalmamıştır. Bu gerçeklik içinde Kürt Özgürlük Hareketinin son kırk yılda verdiği mücadelenin öncülük rolünü ve hakkını teslim etmek gerekir. Yüz yılın başında kapitalist modernitenin kendi yararına halklar için uygun gördüğü yönetim modeli olan ulus-devletlerin inşası, imparatorlukların yıkımına ve özellikle Orta Doğu haritasında masa başında sınırlarını cetvelle çizerek oluşturduğu devletçiklere bölünmüş olması bilinen bir gerçekliktir. Bu, o gün herkes tarafından dünün köhne dünyasının yönetim biçimlerinin aşılıp, halklar için özgürlük ve demokrasi içeren yeni bir dönemin başlangıcı olarak algılanmıştır. Tamda bu dönemde ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti insanlığın ve kültürlerin beşiği olan bu coğrafyada tek renk bir ulus yaratmak için önce olmayan bir tarih, olmayan bir dil ve bir sosyoloji yaratarak ulus devleti inşa etme yoluna girmiştir. Tek parti dönemi ve ardından ve o tek partinin kendi içinden çıkan renk ve tını nüansları farklı ama anlayışları aynı birkaç farlı siyasi partiyle sözde çok partili döneme geçmiş ve parlamenter (temsili) demokrasi iddiasıyla tarih sahnesindeki yerini almıştır. Özde ulus-devletin tektip ideolojisinden farklı olmayan bu sözde çok partili demokrasi denemeleri bile TC’yi kurduran hegemon güçlerin zaman zaman işlerine gelmemiş bu süreçte üç askeri birkaç postmodern darbeyle sisteme nizam vermeye çalışmışlardır. Bu hengame içinde Türkiye’nin demokratik sosyalist güçlerin bir kısmıda İttahat Terakki uzantısı bu gücün etki alanına girmekten kurtulamamış, sosyalizm arayışlarını bile ulus-devlet anlayışının üzerine çıkarmakta zorlanmışlardır. Arada yükselen birkaç berrak sesde ya dışlanarak yok sayılmış, ya darağaçlarında yaşamlarına son verilmiş, ya zindanların nemli işkencehanelerinde cellatlar eliyle katledilmiş, ya ülkenin özgürlük kokan coğrafyalarında çatışarak şehit düşmüş, yada zindanlarda üç kibrit çöpüyle bedenlerini Newroz ve özgürlük ateşlerine çevirmişlerdir. Teorik düzeyde Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli ve halen aramızda olan Vedat Türkali gibi iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda aydın ve militan kişiliği pratik alanda ise, Deniz, Mahir, Sinan, İbrahim, Mazlum, Kemal, Hayri gibi ve daha isimlerini sayamıyacağımız bir çok özgürlük savaşçısını örneklemek mümkündür. Her birinin anıları yolumuzu aydınlatan bir meşale gibi önümüzde durmaktadır.

Kapitalizm, ulus-devlet ve endüstriyalizm sadece Türkiye Halkarının değil tüm dünyanın ezilmiş mazlum halklarının, yani tarih içinde akan bir nehir gibi toplumların damarlarında dolaşan demokrasi ve sosyalizm güçlerinin önünde en büyük engel olarak durmaktadır. Bugün gelinen noktada ulusların kedi kaderlerini tayin hakkı Kürt Özgürlük Hareketi ve onun Önderliği tarafından 21. Yüzyılın şartlarında yeniden yorumlanarak sosyalizmin çağa uygun çözümlemesi ortaya çıkarılmıştır. Sadece ulus-devlet değil iktidar kavramından beslenerek her türlü yönetim anlayışı aşılarak, demokratik özyönetimlerin birlikteliğin şeklinde de ifade edebileceğimiz Konfederalist bir  sistemin paradigması inşa edilmiştir. İnsanlık gerçekliğine en uygun yönetim sistemi olan Özerk Demokratik Konfederalizmin gerçekleştirilmesi önünde teorik olarak hiçbir engel yoktur. Kürt Özgürlük Hareketi Önderliği tarafından 1993 yılında söylenmiş olan, “Sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır.” Sözü demokratik, cinsiyet özgürlükçü, ekolojist yeni paradigmayla pratikleştirilerek sadece Kürt halkının yaşadığı dört parça Kürdistan’da değil, Orta Doğu’nun hatta dünyanın iktidarcı devlet anlayışları altında ezilen bütün demokrasi ve özgürlük güçlerinin kurtuluş reçetesi olmuştur.

Günümüz dünyasında kapitalizmin son evresi olan finans kapital çağının toplumlar için yaşamı nefessiz bırakan baskısını gözler önüne seren ve çözümleyerek aşan yeni paradigma ışığında öncelikle Orta Doğu halklarından başlayan uyanış mücadele ve direniş ruhuyla birleşerek 21. Yüzyılın özgürlük destanı olarak nitelendirilen Rojava Devrimi’ni ortaya çıkarmıştır.  BOP kapsamında finans kapitalin sulak tarlası olan gerici Arap yönetimleri içinde ortaya çıkması hesaplanan ve sermayenin küreselleşmesini hesaplayan sözde Arap Baharı yerini Orta Doğu’nun demokrasi güçlerinin uyanışına yani halkların gerçek baharına bırakmak üzeredir. Bu temel çerçevede Türkiye özeline döndüğümüzde BOP kapsamında inşa edilerek Türkiye Halklarının başına bela edilen AKP, yeni Osmanlıcık hayalleri ile AKP Devletine dönüşürken Kürt Halk Önderliğinin hem AKP yöneticilerini ve hemde Türkiye siyasi sistemini uyaran tarzı dikkate alınmamış AKP uluslar arası özel savaş Gladyosunun Türkiye ayağı olan Ergenekon’un kuklası haline gelerek yeşil faşizmin en kanlı yüzünü Kürt Halkı ve bölgenin diğer demokrasi güçlerine karşı sergilemektedir. Ulus-devlet oluşumu sürecinde Ermeni Soykırımı ile başlayan ve Kürtlere yönelik Koçgiri, Şeyh Sait, Zilan Katliamı, Ağrı, Dersim Kürt soykırımlarıyda devam eden mübadele ve 6-7 Eylül olayları ile Rumları’da kıskacına alan soykırım furyasına Maraş, Sivas, Çorum katliamlarıyla tanışık olduğumuz Alevi kırımına AKP Devleti eliyle yeniden başlanmıştır.

Sonuç olarak bugünkü halklar gerçekliğimiz ve Kürt Özgürlük Hareketinin uluslar arası arenada kazanmış olduğu prestij bölgenin devrimci ve demokrat halklarıyla birleşerek oluşturmuş olduğu stratejik birliktelik bu baharı Kürtlerin ve bölge haklarına özgürlük baharına çevirecektir. Buna olan sarsılmaz inacımla Türkiye’de ve bölgede bu mücadeleye bütün imkanlarıyla katılan devrimci savaşçıları ve Halkarın Birleşik Devrim Hareketi’ni (HBDH) saygıyla selamlıyor, özyönetim şehitlerimizin aydınlattığı yolda mücadelemizin en kısa zamanda başarıya ulaşağına olan inancımla devrimci selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

 

Önceki İçerikMAHİRLERDEN ARİNLERE KADAR DİLLENEN ŞİAR “KARDEŞLİK”
Sonraki İçerikTutsaklardan eylem çağrısı “Bu uygulamaları kabul etmeyeceğiz ve direneceğiz”