Kürt halkına saldırı tüm insanlığa saldırıdır  

Bugün Kürt halkı nezdinde faşist devletin yürüttüğü saldırı tüm insanlığa ve geleceğimizedir. Kürt halkını savunmak devrimciliği, insanlığın geleceğini savunmaktır.

Hitler faşizmi, Yahudilerin Almanları sömürdüğünü, Almanların ikinci sınıf vatandaş durumuna düştüğünü, fabrikaların, bankaların Yahudilerin elinde olduğunu ve Alman ırkını ezdiğini propaganda ederek Alman halkının milliyetçi şoven duygularla zehirleyerek Yahudilere saldırttı.

Bugun faşist Türk devleti de ayni yöntemle Kürtlere yönelik yürüttüğü propagandalarla Türk halkını Kürt düşmanı, şoven faşist propagandayla zehirlemiş durumda. Camilerde fetva veren Hocalar; “Kürtleri katletmek helaldir” diyor, Kürdistanın her tarafı işgal ve saldırı altında, devletin kolluk küvetleri eliyle taciz ve tecavüzcüler ödüllendiriliyor. Gün geçmiyor ki Türk şehirlerinde Kürtler linç edilmesin. Dün köyler boşaltıldı, inanlara dışkı yedirildi, asit kuyularına atıldı, canli canli bodrumlarda yakıldı, köylüleri gözaltına alıp helikopterlerde atılıyor. Uygulanan vahşeti sayfalara sığdırmak mümkün değil.

Emperyalizm ve işbirlikçisi faşist rejimlerin Dünya ve ülkemiz emekçi halklarına karşı çok yönlü saldırı politikaları gün geçtikçe daha yoğunluk kazanıyor. Emperyalist güçler içinde bulundukları kiriz ve Pazar kavgasında, Asya’ dan Ortadoğu’ya, Balkanlar’dan Kafkaslara kadar uzanan ve zengin doğal kaynaklara sahip bu coğrafyada, pazarların yeniden paylaşımı iştahını kabartıyor. Faşist Türk devletinde bu kaotik ortamda neon Ormancılık hayalleriyle alanını genişletme ve bu çatışmada kendisine daha güçlü bir alan edinme peşinde. Baştan beri emperyalist hayduttalar bu bölgenin merkezinde bulunan ülkemizi atlama tahtası olarak kullanmak hep planlarının parçası oldu. Bölgede gündeme getirilecek düzenlemeler ve yeniden yapılanma buna uygun tarzda planlanıyor. Zira iç düzenlemelerini bu doğrultuda yapmayanların, kendisine çeki düzen vermeyenlerin “uygar” ülkeler arasında yer alamayacakları baştan ilan etmişlerdi. Bu stratejide aktif görev alan Türkiye oligarşisi bu pastada pay kapmak kendisini yenide dizeyine ederken şimdi kendisine daha geniş hakimiyet alanları peşinde.

Oligarşi kendisini ve faşist devlet aygıtını bu yeniden yapılandırma stratejisine uygun olarak biçimlendirme çabası içinde. Eski kurum ve yapılarla, rant ve mafya ekonomisiyle, çeteler ve her türlü kirli ilişkilerle kendisine biçilen rolü oynaması çabasında. Bunun içinde halkı buna motife etme ve desteği için temel olarak kendisine Kürt halkını düşman seçerek halkı milliyetçi şoven duygularla besleyerek bu emellerini gerçekleştirme peşinde. Tüm bunların yeniden yapılandırma çerçevesinde ele alınması ve bir düzene oturtulması doğal olarak mevcut sistem içerisinde yeni çatışmalara yol açmaktadır ama hedeflenen programa uygun adımlar yavaş da olsa atılmaya çalışılmakta.

Bunu yaparken de halklarımızı, geleceğimizi yok etmekte. Kürt halkı şahsında hakları birbirine kırdırma çabasındalar. Bunun karşısında durmak, yaşamın her alanında Halkların Kardeşliğini savunmak başta devrimci-yurtsever yapılar ve insanca yaşamda yanayım diyen herkesin sürece müdahaleyi hedefleyen örgütlenme ve mücadele araçları zenginleştirilerek yaşama geçirilmelidir. Halklar arası düşmanlığı körükleyen, halklar arası birliği provoke etmeye çalışan bütün politika ve uygulamaları boşa çıkarmayı pratik görevler ve sorumlukları öne çıkarmak durumundadır.  

Sonuç olarak, emperyalizm ve oligarşi filen bütün kurum ve politikalarıyla hedef haline getirmemiz, bütün gücümüzle ve her türlü̈ mücadele yöntemiyle bu hedeflere vurulması gereken bir süreçteyiz. Bu sürecin önümüze koyduğu görevler, devrimi savunma, halkları́ savunma ve geleceğimizi inşa etme görevleridir. Tüm irade ve gücümüzle bu görevlere sarılmalıyız ve mutlaka başarmak zorundayız. Tarih devrimcilere de yurtseverlere de başka bir alternatif bırakmamıştır.

Faşist rejimin bu saldırılarını halkların örgütlü mücadelesi ve direnişiyle püskürtmek devrimcilerin görevidir.

Bugün Kürt halkına dayatılan tasfiye politikaları karşısında mücadeleyi ve direnişi sahiplenmek; ölüm hücreleri dayatması karşısında devrimci tutsaklarla birlikte direnmek ve mücadelelerine güç katmak; sürgün ve cezalandırma saldırısı karşısında kamu emekçilerinin direniş mevziisini güçlendirmek devrimci görevdir. Bu görev tüm tarihselliğiyle önümüzde durmaktadır.

Tarih tanıktır ki, son sözü hep direnenler söyledi. En zorba yöntemlerle işkence tezgahlarından, katliam-soykırımlardan geçirilen halklar ve devrimciler onurlu ve haklı direnişleriyle yine son sözü söyleyeceklerdir.

24 Eylül 2020

Önceki İçerikENKS masadayken KDP neden Rojava’yı kuşatıyor?
Sonraki İçerikHDP gözaltılara ‘Bu bir intikam operasyonu’