Türkiye gündemi çabuk değişen bir ülkedir. Bir günün en önemli gündemi yarın değişiyor ve unutuluyor. Dünün gündemleri hatırlanmıyor bile, unutuluyor. Türkiye artık tek adamlığa doğru götürülmek isteniyor. Bunun için de tek adamlığa giden tüm yollar sinsilikle, kurnazlıkla örülmeye çalışıyor. Bu yolda tek adamlığa doğru gitmeye çalışan şahıs dün yanında olan ve “Ne istediler de vermedik” dediği kişileri Paralel Devlet Yapı veya FETÖ diye adlandırıp hayin ilan etmiş ve çıkarları uyuşmadığı için birbirilerine düşman olu vermişler. Dünün en yakın dostlukları bugünün en büyük düşmanları olmuş durumdalar. Tek adam veya Başkan olmak isteyen şahsın parolası yol arkadaşlarını satmak olmuş ve ayrıca dün söylediğin şeyi inkar etmektir. Acaba bu şahsın tek adamlık yolunda bu ülkenin daha neler yaşayacağı bilinmez. Yani dünün dostları bugünün düşmanları olmuş. Çünkü iki tarafta ülkeyi kendileri için kullanmaya çalışıyor ve bu uğurda sadece birbirilerini değil bütün ülkeyi ve değerleri satmaya hazırlar. Acaba Erdoğan’ın etrafında ilk yol arkadaşlarından kimler var şuan. Kimse yok, çünkü hepsini satmış.
– Darbe Girişimi Ve Sonraki Süreç
Türkiye’de takvim sayfaları 15 Temmuz 2016’yı gösterince, gece saat 22:00 civarlarında sayıları çok az olan bir grup asker iki büyük şehirde belli bazı yerleri kapatmaya başladılar. Herkes olayın içyüzünü öğrenmeye çalışıyorken darbe olduğu haberleri ajanslara düştü ve tüm TV kanalları da son dakika haberi diye geçti. Ama bu hareketliliğin darbe değil de bir senaryo olduğu çok açıktı. Veya darbeciler kendi aralarında anlaşmazlığa düşmüşler, hazırlıkları tamamlanmayan bir erken doğum yapan darbe gerçekleşiyordu. Hükümet ve devlet yetkilileri de bu bir grup subay ve generalin korsan bir girişimidir ve ayrıca emir komuta zinciri dışında gerçekleşmişdiyorlardı. Ama bu iddiayı teyit edecek ne Genelkurmay başkanı vardı ne de bir kuvvet komutanı vardı. Ortalıkta hiç kimse yoktu. MİT Türkiye’nin İstihbarat servisi darbe gerçekleşmiş halen haberi yok. Tüm kuvvet komutanları ve Medya tereddüte düşmüş durumdalardı, takınacakları pozisyonu darbenin gidişatına göre değerlendireceklerdi. Daha sonra da deniliyor ki Genelkurmay Başkanı başkent Ankara’nın göbeğinde rehin alınmış. Erdoğan telefonla canlı yayına bağlanması diğer kuvvet ve ordu komutanlarının birbirini satmasını ve olayı birkaç subay ve generale yüklemesine neden oldu. Erdoğan her zaman sokakların gücünü bir tehdit gibi görmüş. Gezi’de, Kürdistan’ın birçok yerinde dışarıya çıkıp demokratik taleplerini dillendiren halka terörist diyen ve vahşice saldıran bu kez sonunun geldiğini görünce halkın arkasına saklanıp ve halkı darbecilerin önüne bir kalkan gibi çıkartıp darbecilerin tank, top ve silahlarının hedefi yaptı. Halka diyor ki darbecilerin tanklarını, toplarını şehirlerimizde istemiyoruz, şehirlerimizden çıkarın. Peki Erdoğan, Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova da şehrinde tank ve top istemiyorlardı. Niye bunlar terörist ama Ankara ve İstanbul’da şehirlerinde tank ve top istemeyen halk vatansever oluyor. F-16’lar Ankara ve İstanbul semalarında uçarken darbeci ama Nusaybin, Şırnak, Sur ve Cizre semalarında uçarken vatanı korumak oluyor. Ayrıca, askerler Kürdistan’da hiç İstanbul ve Ankara’da halka yaklaştığı gibi yaklaşmıyor. Kürdistan’da çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek herkesi vurma emrini bizzat Erdoğan verdi. Türkiye’de yaşanan bu darbe girişimi tam olarak özetlersek bu şekilde özetleyebiliriz. “İki kocaman fil tepişiyorlar-kavga ediyorlar. Onların kavgasından dolayı diğer küçük canlılar zarar görüyor”.
– Darbe Girişimi De, Darbeyi Gerçekleştiren De Darbecidir
Bilindiği gibi bu darbe girişimi başarısız oldu ve darbeciler her yerde lanetlendi. Halen sürmekte olan tutuklama furyaları devam ediyor. Eğer ki darbe başarılı olsaydı o zaman ne olacaktı? Vatan haini, darbeci dediğimiz insanlar ülkeyi yöneteceklerdi, Erdoğan, hükümet ve devlet yetkilileri vatan haini olacaklardı. Yani kim kazanırsa vatansever, kim kaybederse vatan haini olacaktı. Darbeciler kaybetti vatan haini oldular. Erdoğan’da vatansever ve darbe karşıtı oldu. Darbeyi gerçekleştiren, girişimde bulunan darbeyi gerçekleştirdikten sonra Cumhurbaşkanlığı ve devletin önemli mevkilerine gelenlerin hepsi aynıdır ve aynı zihniyete sahiptirler. O yüzden tüm darbeciler vatan haini ilan edilmesi gerekir. Aralarındaki tek fark biri başarılı oldu biri başarısız oldu. Adolf Hitler’in bu durumu özetleyecek bir sözü var, “Eğer bir savaşa girecekseniz, ne kadar haklı ve dürüst olursanız olun, savaşı kaybederseniz, siz haksız olursunuz, tarih sizi lanetler”. Bu söz, bu durumu özetliyor. Darbeye girişmek ve darbe yapmak bir kumardır. Darbeyi gerçekleştirirseniz sihirli değnek elinizde olur. Eğer gerçekleştiremezseniz işte o zaman siz en büyük vatan hainisinizdir. Bunun en büyük örneğini verecek olursak, Diyanet diyor bu hainlerin cenaze namazı kılınamaz ve Müslümanların yanında gömülmeleri günahtır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ta diyor ki, bir arazide “Vatan Hainleri Mezarlığı” yapacağız, gelen giden görüp, beddua edip, tükürsün diye. Cumhurbaşkanı ve Hükümet yetkilileri de diyorlar ki idam cezasını tekrar getireceğiz. Bu gelinen noktayı gösteriyor. Ey Türk Yetkilileri, bunlar vatana ihanet ettiler ve başarısız oldular, onları onun için hain ilan ediyorsunuz. Eğer tüm darbecileri hain olarak görüyorsanız, alın Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya, Esat Oktay, Alparslan Türkeş, Cemal Madanoğlu, Celal Eyiceoğlu, Cemal Gürsel ve nicelerini de vatan haini ilan edin ve onların mezarlarını da alıp “Vatan Hainleri Mezarlığının” en manzaralı yerine koyun. Eğer sözünüzde ciddiyseniz bunları da alıp, onların yanına koyun, aradaki tek fark Kenan Evren, Cemal Gürsel’ler başardı ama bugünün darbecileri başaramadı. Eğer bugünün darbecileri başarılı olsalardı şimdi sokakta demokrasi nöbeti tutanlar Erdoğan’ı da Adnan Menderes gibi yalnız bırakır mıydı. Tüm halk Erdoğan’a hain derler miydi, derlerdi. Çünkü bu halk kim baştaysa ona kulluk etmeye alışmış. Şimdilerde MHP ve Bahçeli, Erdoğan ve AKP’ye koşulsuz şartsız itaat ediyor. Ve diyor ki, biz askeri darbelere karşıyız. Peki MHP, sen askeri darbelere karşısında MHP kurucusu ve Başbuğu diye tabir ettiğiniz Alparslan Türkeş 27 Mayıs 1960 darbesinde yer alıp darbe bildirisini radyodan okumadı mı? Adnan Menderes’in idamında pay sahibi olmadı mı? Senin kurucun bir darbecidir ve Vatan Haini Mezarlığı’na gömülmelidir. Darbelerin her türlüsü kötüdür ve tüm darbeler cezalandırılmalıdır. Eğer bir darbeci ölmüşse bile darbeci olarak anılmalıdır.
– Darbe Girişiminden Sonraki Sivil Darbe ve OHAL; AKP Kendine Fırsata Çevirmeye Çalışıyor
Darbe gerçekleşmedi ve darbeciler emellerine ulaşmadı. Tanklar, toplar, uçaklar darbecilerin emellerine ulaşmasına yetmedi. Darbeyi boşa çıkarmak için yapılan şeyler de darbe girişimi kadar korkunç oldu. Ayrıca bu darbe karşıtlığı adı altında IŞİD çetelerine bir ortam hazırlandı. Bilindiği gibi darbe yüksek rütbeli subaylar ve generaller arasından planlanılır, yada emir-komuta zinciri dahilinde tüm kuvvet komutanları katılır, erler de uygulamak zorunda kalır. Yani erler emir kuludur ve verilen komutu gerçekleştirmek zorunda kalır. Ama bu darbe karşıtlığı adı altında erlere işkence görüntüleri kameralara çok yansıdı. Boğaziçi Köprüsünde Vatansever kılığında IŞİD’li teröristler erlere işkence yapıp, hatta bir erin kafasını kesip kameraya çekiyorlar. Hani en büyük asker sizin askerinizdi. Şimdi askerlerinizin başını kesiyorsunuz. Askerlerinize işkence yapıyorsunuz. Darbe karşıtlığı IŞİD’li teröristlerin kendilerini rahatlıkla kamufle etmelerine vesile oldu. Darbeden sonra Erdoğan her şeyin kararını tek başına alıp ve formalite de olsa Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu ve Meclis Genel Oturumuna gönderiyor. Erdoğan halen bir şeyi Bakanlar Kuruluna önermeden çıkıp diyor ki filan şeyin kararını aldım. Bu tavır aslında Ben Tek Adamlığı getirdim anlamına geliyor. Erdoğan çıkıp OHAL’i kararlaştırdık diyor ama halen meclisten geçmemiş. Bu şu anlama geliyor, ben kararını aldım, geri kalanı teferruattır. Ayrıca OHAL’in kararını sanki demokratik adımlar getirmişçesine dile getiriyor. Ve halkta OHAL’i sevinçle karşılıyor. Bunun adı Genetiği Değiştirilmiş Halk olsa gerek. Darbeci adı altında kapsamlı bir soruşturma başlatan Erdoğan, kendisi gibi olmayıp ve kendisine biat etmeyen herkesi darbeci ve FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlayıp, kamu görevinden uzaklaştırıyor, lisanslarını iptal ettiriyor, göz altına alıp tutukluyor. Erdoğan bunu fırsata çevirmiş durumda, istediği şeye el koyabilir, istediğini de darbeci olarak adlandırabilir. Zaten halk şuan her şeye inanacak durumda. Darbeci olarak fişlenen şahıs ne kadar ben darbeci değilim dese de yine bir şey yapamaz. Buna en büyük örneği de Diyarbakır’da kapatılan ve Kürtçe eğitim veren Dicle-Fırat Özel Koleji’ni verebiliriz. Sırf Kürtçe eğitim verdiği için Darbeci ve FETÖ/PDY’ci olarak kapatılıyor. Belki Askeri Darbe gerçekleşmedi ama şuan bir siyasi darbe gerçekleşmiş durumda. Askeri yönetimin getireceği ilk şey OHAL ve Sıkı Yönetim olacaktı, Erdoğan ülkenin tüm şehirlerinde üç aylığına ama daha da uzatılabilinir bir OHAL getirmiş. Ayrıca darbe gerçekleşmiş olsaydı Askeri Yönetim ki kendileri kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak adlandırmışlardı, büyük bir tutuklama furyası başlatacaklardı, şimdi Erdoğan onu da başlatmış. Kamuda görevden alınmalar, tutuklanmalar, lisans iptalleri on binlerle telaffuz ediliyor. Tüm kamu daireleri ve bakanlıklarda çalışan personelleri sırf siyasi ve etnik kökenlerinden dolayı görevden alabiliyorlar. Sadece darbecidir demeleri yeterli. Erdoğan tüm darbelere karşı olduğunu söylüyor ama darbe rejiminin getirdiği nimetleri de kullanmaktan geri kalmıyor. Ey Erdoğan, darbelere karşı olduğunu söylüyorsun, peki niye Kenan Evrenin getirdiği Milli Güvenlik Kurulu kurumunu kullanıyorsun. Oda darbe ürünü değil mi. Yoksa ben getirmedim deyip geçecek misin. Bu darbe girişimiyle Türkiye’de büyük bir İstihbarat açığının olduğu da açığa çıkmış durumda. Milli İstihbarat Teşkilatı her şeyi bırakmış, görevi olarak sadece IŞİD ve El Nusra benzeri çete gruplara mühimmat gönderme derdindedir. Ülkenin durumu, geleceği hiçbir şey umurlarında değil. Türkiye’nin istihbaratı çökmüş durumda. Öyle bir duruma geldik ki Erdoğan darbe olacağını eniştesinden, Başbakan da eşinden öğreniyor. Hani MİT, hani Hakan Fidan nerede. Tüm Türkiye medyası, Hükümet ve şakşakçıları Erdoğan’ı Başkomutan sıfatıyla Başkan yapmaya çalışıyorlar. Gerçekleşememiş darbeyi kendi gerçekleştirdi. Hatta darbe onun ekmeğine yağ sürmüş durumda. Yüksek Askeri Şura yani YAŞ Ağustos ayında yapılmasına rağmen Erdoğan YAŞ’ın tarihini Temmuz ayına çekmiş ve Askeri atama ve emekli etmeleri kendine göre düzenleyecek. Zaten ordunun başında olan generallerin üçte birini tasfiye etti, şimdi de atama ve emekli etme yoluyla geri kalanları da tasfiye edecek. Ve onlardan boşalan mevkileri de Erdoğan’a koşulsuz şartsız biat eden, hiç düşünmeden evet diyen, hayır kelimesinin yerine Emredersiniz Başkomutanım diyen kişileri atayacak ve yerleştirecek. Böylece Emniyet, Yargı, Meclis’ten sonra orduyu da kendine bağlayacak. Bilindiği gibi, Erdoğan bu darbeci komutanlarla Kürdistan şehirlerini yıktı yaktı, Kürtleri ve demokratları katletti. Şimdi kalkıp diyor ki onlar Paralel Devlet ve Darbeciler. Kürtler Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de ve Şırnak’ta bu darbecilere karşı savaştılar. Senin emrinle bu darbeciler Kürdistan’da insanlık suçları işlediler ve yine senin emrinle bunları koruyan ve daha çok yetki veren kanunlar çıkarttın. Bu darbe oyunu senin günahlarını ve işlediğin suçları gizleyemeyecek ve temizleyemeyecek. En büyük darbeci sensin. Senin yaptığın her şey zaten darbedir. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırarak, belediye başkanlarını görevden alma, tutuklama ve onların yerlerine kayyum atama, kanal, gazetelere el koyma, kayyum atama, mal varlıklarına el koyma, rektörleri kendi isteğine göre atama, seçimle gelen başbakan’ı bile görevden alıp yerine başkasını başbakan atadın. Bunlar darbedir. Seninki Siyasi darbedir. Bizler Kürt, Demokrat ve Devrimci kesimler olarak hem askeri hem de siyasi darbelere karşıyız. Darbe tehditlerinden kurtulmanın tek yolu demokrasiyi uygulamak, adil ve her kesimi kapsayacak bir anayasayı yapmak ve tekrar Sayın Öcalan’la müzakereleri başlatmak olmalıdır…
Mezra BOTAN
Şehit Ferhat Kurtay Akademisi – Mahmur Kampı
24 Temmuz 2016