Kaynayan Kazan Ortadoğu

Günlerdir dünya gündemi İsrail-İran gerginliği ve çıkacak olası bir Ortadoğu savaşı üzerine konuşuyor. Siyonist İsrail’in İran’ın Şam Konsolosluğuna yaptığı saldırıda konsoloslukta Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanlarının da içinde olduğu 16 kişiyi öldürmüştü.

Ardinda misilleme hakkını kullanacağını vurgulayan İran bir kısmı balistik onlarca füze ve Doran’la İsrail’e vurdu. Bir kısmi “Demir Kubbe denen füze savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirilirken bir kısımda ABD, İngiltere savaş uçaklarıyla etkisizleştirirken birkaç füze İsrail’in askeri tesislerinde hasara neden oldu. İsrail açıklamalarına göre can kaybı yok!

Ardinda İsrail kabinesi, İran’a hızlı ve göze göz dişe diş” cevap verme kararı aldı. ABD İsrail’e İran’a saldırması halinde arkasında olmayacağını ifade etse de bu söylemini sonrada yumuşattı. Çin ve Rusya ise İran’ın yanında olduklarını beyan ettiler.

İran’ın BM Büyükelçisi, bunu “Şam’daki saldırının ardından BM Şartı’nın 51. maddesi uyarınca (meşru müdafaa saldırısı) Siyonist rejime saldırdık. Mesele bitti ama İsrail rejimi bir hata daha yaparsa sonrasında İran’ın tepkisi çok daha sert olacaktır.” sözleriyle duyurdu.

Gazze saldırısı ve süren soykırım karşısında başta aldığı destek güçlerini giderek yitiren, iyice sıkışan Siyonist İsrail savaşı yayarak oldu bitiyle ABD ve Avrupa emperyalistlerini zorda bırakarak fili olarak savaşa dahil etme çabasında.

İsrail İran’ın doğrudan çatışmaya davet ederek İsrail’in yanına ABD’yi ve diğer batılı devletleri dizmek ihtiyacı içerisinde olduğunu gösterdi. Ukrayna savaşında iyice sıkışan ABD Ortadoğu da süren düşük düzey savaşın büyümesini şu aşamada altında kalkamayacağının bilincinde. Diğer yanda Rusya ve Çinin İran yaninda saf tutacağı bir sıcak savaş gerçekliği de ortadayken. Ortaya çıkan kriz karşisinda gizli diploması yoluyla veya üstü kapalı mesajlarla İran’ın orantılı bir şekilde misillemede bulunduğu takdirde buna çok da ses çıkarmayacağı mesajını verdiler.

Bu misillemeyle İran bir yanda İsrail’in prestijini zedelerken, kendi prestijini caydırıcılığını tekrar tesis etti. İran bunu yaparken orantılı davranarak bir yandan da açık bir şekilde Amerika İsrail’in el attırmasını istemiyor. Çok iyi biliyor ki daha kapsamlı ve genişlemiş bir savaş için İsrail müttefikleri desteği olmadan başaramaz.

Bunun içindir ki İsrail ABD olmak üzere en temel stratejik müttefiklerinin rızası olmadan İran’la savaşı derinleştirmek yaygınlaştırmak gibi bir hamleye girişemeyecek. İsrail ABD’nin yanaşmayacağı bir askeri çözüm şu an için uzak olasılık gibi görünüyor.  Ne kadar uzak bir olasılık olsa da İsrail’in yeni bir saldırı gerçekleştirirse veya önümüzdeki günlerde farklı nedenlerden dolayı gerilim tırmanırsa bölgesel savaşın bir noktaya gelmesi günceldir.

ABD Ortadoğu’da savaşı beli sınırlar içerisinde tutmaya çabalıyor. Tüm çabası yılar boyudur İran’ı yok etme istemi ve yöneliminin yok olduğu, ya da vaz geçtiği anlamına gelmez. Bunu yaparken tamamıyla elini eteğini çektiğini de söyleyemeyiz. Husiler’ın sürekli olarak ticari gemilere yönelik düzenlenen saldırılar Kızıldeniz’deki askeri sivil hedeflere saldırıları engelleme operasyonları yine Basra Körfezi’ndeki güçleri aracılığıyla İran’ı dengeleme çabasında. ABD’nin Akdeniz’deki güçleri İran’a dengeleme çabaları devam ediyor. Ancak bunu belli bir sınır içerisinde tutmaya çabaladığını söyleyebiliriz. İşte İsrail içine düştüğü çıkmazda çıkmak, ülke de her geçen gün Netenyahu hükümetine karşı yükselen toplumsal muhalefet ve kaybettiği prestijini yeniden kazanmak için bu sınırı zorluyor.

Yaşanan gerginlik nerede son bulacak, bu gerginlik ya da nereden noktalanacak. Bu konudaki öngörü ABD’nin tutumu çok belirleyici olacak. ABD’nin Siyonist İsrail ve onun başında ki Netenyahu üzerinde ki etkisini kullanmadıkça Gazze’de ki katliam soykırım sürdükçe bu çatışma bir ateşkese varmayacak gibi görünüyor. Ancak ateş kes olmasa da İsrail Refah’ya yönelik saldırısını sürekli ertelemekte. Gazze’deki muhalif güçlerini de önemli oranda çekse de katliam ve Filistin halkına yönelik ambargo sürüyor.

Ortadoğu, kuşkusuz emperyalist devletlerin tarih boyunca hep üzerinde tepindikleri, parçaladıkları bir bölge. Gerici Arap rejimlerinin iş birliğiyle emperyalist haydutların hep kan gölüne çevirdikleri bir coğrafya. Sürekli kanayan bu yara ve inkâr edilen, sürekli katliamda geçirilen, soykırıma tabi tutulan Filistin halkı olmak üzere bölge haklarına kan gözyaşı olmuştur. Emperyalistlerin ileri karakolu rolünü üstlenen İsrail bölge halklarının bağrına saplanmış bir hançer.

Ortadoğu’nun bir barut fıçısı olduğu gerçekliğiyle yaşananların nereye everileceğini şimdi de kestirmek mümkün olmasa da emperyalist haydutların büyük bir yara aldığı kesin. Siyonist İsrail’in Şam’daki konsolosluk saldırısına ses çıkarmayanlar İran’ın misillemesi karşısında kınama yarışına girdiler. Önce Filistinli savaşçıların aşılmaz denen duvarlarını aşıp İsrail’e vurdukları darbe ardinda İran’ın misillemesi o çok şişirdikleri “bulaşılmaz” dedikleri İsrail’in karizmasının yerle bir olduğu kesin.

Sorun nereye nasil evrilir bir yana, bu gelişme başta Ortadoğu hakları olmak üzere halklara moral olmuştur. Diğer yanda ise başta İsrail olmak üzere emperyalist haydutların askeri ve siyasal olarak büyük yara aldıkları ve büyük bir kriz içinde olduğu, bu krizin daha da derinleştiği gerçekliğidir.

Önceki İçerik16-17 Nisan Şehitleri Yolumuzu Aydınlatıyor!
Sonraki İçerikKAPİTALİST UYGARLIK KRİZİ: İNSAN(LIK) HÂL(LER)İ VE ÇÜRÜME[1]