KAMUOYUNA

Bilindiği gibi idam cezası kaldırılarak yerine ağırlaştırılmış müebbet cezası getirilmiş, bu cezanın infaz biçimi de 5275 sayılı infaz kanunu ile düzenlenmiştir. İnfaz hukuku ve infazın gerçekleştirildiği koşullar birçok sorunu, gayri-insani koşul ve uygulamaları barındırmaktadır. Cemil Çiçek’in o dönemki ‘İdam cezasını kaldırdık ama öyle bir düzenleme yapacağız ki idamdan da beter olacak’ söylemi ağırlaştırılmış tutsakların ‘idamdan da beter’ koşullara mahkum edildiğinin resmi itirafıdır. Bunlara bakanlık ve hapishane yönetimlerinin yetki ve insiyatiflerini bu koşulları daha da ağırlaştıracak keyfi ve baskıcı uygulamaları yönünde kullanması eklendiğinde ağırlaştırılmış tutsaklar için yaşam daha da zorlaşmaktadır. Siyasi gelişmelerle beraber duyarlı kamuoyunun baskısı ve tutsakların direnişleri sonucu bazı iyileştirmeler yapılsa da bunlar geçici olmakta ve hemen ilk fırsatta kaldırılmaktadır.

Bugün tam da böyle bir durum yaşanmaktadır.

2010 yılında ağırlaştırılmışların koşullarının düzeltilmesi talebiyle yaptığımız eylem karşısında hapishane yönetimi arkadaşlarımızı sürgün etmiş, yılları bulan ziyaret ve iletişim cezaları vermiş, infazlarını yakmış, baskı ve şiddetle sonuç almaya çalışmıştır. Bütün bunlar sırf ağırlaştırılmış tutsaklar birkaç saat daha fazla, 2 veya 3 kişi beraber havalandırmaya çıkmasın diye yapılmıştır.

Ancak sorun çözülmediği gibi ve üstelik daha başka sorunlarla boyutlandığı için 2014 yılında başlattığımız süresiz açlık grevi sonucunda taleplerimiz kabul edilmiş, ağırlaştırılmış tutsaklar ‘iyi hal’ koşuluna bağlı olmaksızın 3 saat ve 3 kişi havalandırmaya çıkarılmaya başlanmış, haftada birer saat spor ve kütüphane hakkından yararlanmaları sağlanmıştır.

Aradan 2 yıl geçtikten sonra 2016 yılı mart ayı itibariyle yeniden başa dönülmüş, ‘iyi hal’ şartı taşımadıkları gerekçesiyle ağırlaştırılmış tutsaklar havalandırmaya 1 saat ve tek başına çıkarılmaya başlanmış, spor ve kütüphane hakları gasp edilmiştir.

Yaşananlar haklarımızın hiçbir garantisi olmadığını, bakanlık ve hapishane yönetimlerinin istediklerinde haklarımızı keyfice ortadan kaldırdıklarını gösteriyor. Bu hiçbir tutsak için kabul edilir değildir. Bu uygulamayı kabul etmediğimizi ve sonlandırılmasını istediğimizi yetkililere bildirdik. Ancak uygulamanın merkezi olarak, bakanlık talebi ile gerçekleştirildiği ve herhangi bir değişiklik yapılmayacağı belirtildi. Böylece AKP-Saray’ın siyasi öncülüğünde devletin halklarımıza karşı yürüttüğü faşist savaş siyasetinin bir parçası olarak hapishanelerde de tutsaklara yönelik saldırılarını baskı ve hak gasplarının yoğunlaşacağı anlaşılmaktadır. Hapishanelerdeki uygulamalar da bunu göstermektedir.

Haklarımızın hiçbir garantisinin olmadığı yerde bedel ödeyerek haklarımızı korumaktan başka koşulumuz bulunmamaktadır. Bu nedenle Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nden TKP/ML, MKP, MLKP, ve Devrimci Karargah dava tutsakları olarak bu uygulamaya karşı bir eylemsellik süreci başlatmış bulunuyoruz. İlk aşamada slogan atarak ve kapılara vurarak bu uygulamayı protesto ediyoruz. Sorunun çözümü yönünde bir gelişme sağlanmasını bekliyoruz. Ancak bu gerçekleşmediği takdirde başka yöntemler geliştirerek direnişimizi sürsüreceğiz.

Bizler bu konuda duyarlı herkesin desteğini bekliyoruz. Tecrit ancak tutsakların mücadelesi ile güçlü bir dayanışma sergilendiğinde geriletilebilir. Bunun için herkesi olanakları ölçüsünde bir şeyler yapmaya ve dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz.

04.04.2016

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi

TKP/ML, MKP, MLKP, Devrimci Karargah Tutsakları Ortak Bildirisi

 

Önceki İçerikHepimiz Ermeniyiz, Hepimiz Kürdüz
Sonraki İçerikDevrimci Karargah tutsağı Cemal Bozkurt’un savunması