Yaşananlar bir darbe surecidir, faşizmi tahlilini ve darbe soruna nasıl yaklaşırsak yaklaşalım, bu faşist bir darbedir ve sitemde kopuk sadece Erdoğanın kendi saltanatı için yaptığı bir şey değil. Oligarşi kılığının kendi iç çatışmalarının yoğunlaşması ve onun çatışmasıdır. Bunu devlete soyutlamak, onun dışında düşünmek doğru bir yaklaşım olmaz.
Erdoğan’ın devletin, iktidarını Saray’da toplama girişimi ve savaş durumu yaratmak için başvurduğu yöntemler yeni sömürge tipi faşizmin günümüzdeki bir şeklidir. 12 Eylül askeri faşist darbesiyle kurumlaştırılan faşizm gerek ana yasasıyla, gerekse bir çok kurumuyla geçmişteki gibi bir darbeye gerek duymayacak şekilde zaten düzenlenmiştir. Bugün yaşananda geçmişte olduğu gibi, parlamento ve hükümeti devre dışı bırakan bir devlet iktidarına “dönüş”ün darbesel niteliğini de kendisini dışa vuruyor. Bunun içindir ki Cunta Anayasası’nın bu darbeyi meşru kılması, Erdoğan’ın darbesine karşı direnişi odağına alan bir siyasi mücadele çizgisinin salt Erdoğan odaklı ele almakta yanlış olur.
Başında faşist Erdoğan kliğinin olduğu darbesinin bu kliğin inisiyatifiyle yürürlüğe konulduğu tartışma götürmez; ama bu klik rejim dışı bir klik değildir. Bunu iyi görmek gerekiyor. Tespiti doğru koymasak ona karşı alacağımız doğru tavrı da doğru belirleyemeyiz. Uzun süredir bu konuda hep bir kafa karışıklığı yaşanıyor, adeta sistem sorunu Erdoğan sorunu olarak ele alınıyor, öyle lanse ediliyor. Doğal olaraktan halkın gözünde sorun sitem değil Erdoğan olarak algılanma yanılgısı yaratılıyor.
Bugün sistem bu darbe uygulamalarıyla top yekun saldırıya geçerken kendi içinde yekpare olmadığı gerçekliği de ortada. Ordu ve polis kurumlarıyla yek vücut hareket edememekte her gecen gün içindeki çatlaklıklar gidererek büyümektedir. Çok güvendiği ve asker cenazeleri üzerinde bugüne kadar halkları bir birine düşman ederken, bugün cenazelere katılamaz duruma gelmişlerdir. Cenazeler artik sisteme ve faşist darbeye karşı giderek protesto alanlarına dönüşmektedir.
Bu sureci Prsus’ta alçakça katledilen devrimcilerin katili ve eylemin yapılmasında yer alan bu faşist kılık ve AKP katiliyken bu rolünde, gerek halklar nezdinde gerekse dünyada mazlum rolünü oynadı, oynuyor.
Ortaya koyduğu tavır Türkiye halklarına sunmaya çalıştığı fotoğraf ile algi operasyonları başlattı. Kitlelerin beynini yıkayan hedef bulanıklığı yaratma, kendi amacını perdelemeye çalıştı. İŞİT yalanı, demagojisiyle asil olarak kendisinin secim sürecinde girdiği düşüş ve oyalama çabasıyla kitlelere istikrar ve güvenlik olgusunun kendisine tabi olduğunu göstermeye çalışıyor.
İkiz kardeşi olan katliamcı tecavüzcü sapkın işit eşittir AKP ve Erdoğan kılığı ta kendisidir. Rojavada İŞİT’le çatışanlar da her boyutuyla faşist TC ve AKP desteği ve fiiliyata bu çeteyi yönetenlerin olduğu belgesi bilgisi ortada. Sınırdaki görüntü ve bilgiler her yönüyle biliniyor. Ülke içindeki İŞİT faaliyetleri vb ortada. İŞİT’ı AKP de ayırt etmek yada ayrıştırmak hiç bir yanıyla mümkün değildir. Bunu yapma çabasında olanlarsa AKP sisteminde nemalanan ve bölgedeki devrimci gelişme karşısında telaşa kapılanlardır. Bizler açısında İŞİT ve AKP birlikteliği tartışmasızdır. Bölgede yaşayan, savaşan tüm güçlerde bu konuda böyle bakmaktadır.
Yukarda da ifade ettiğimiz gibi dün devrimcileri itibarsızlaştırmak için oluşturduğu algı operasyonları neydiyse bugünde devrimci güçlerin katil İŞİT çetesiyle ayni kefeye koyma çabaları aynidir.
Nitekim bu süreci böyle başlatan fasit iktidar İŞİT çetesini ağzına almadığı gibi tam tersi bugün Kürdistan da İŞİT çeteleriyle birlikte katliamlar yapmakta. Katil çeteleri, özel timciler İŞİT sloganları atmakta, baskın düzenlediği evlere İŞİT bildirileri bırakmaktadır.
Kürdistan da tam bir katliam provası yapan şehirleri, köyleri bombalayan yakan yıkan, yargısız infazlar yapan devlet karşısında sorunu salt Kürtlerin, Kürt sorunu olarak ele almamak gerekiyor, bu çok büyük bir hata ve yanıltıcı olur. Bu faşist sitemin tüm halklarımıza karşı başlattığı bir savaştır. Ülkenin her kösesini darbe günleri denen günlerde daha beter hale getirmiş, her turlu zülümu, yasa dişiliği uygulamaktadır.
Kürt haklinin seçilmişlerini tutuklamakta, soykırım operasyonların tüm ülkede hayata geçirmekte. Savcılık seçilmiş belediye başkanlarını ifadesini alıp serbest bırakıyor ama polis adliye çıkışında gözaltına alıyor tekrarda. Kendi hukukunu dahi yok sayıyor; „böyle olmaz diyor ben onalar devletin şiddetini, yumruğunu indirecem’’demekte.
Herkes bugün yaşananın bir darbe olduğu noktasında üç aşağı beş yukarı hem fikir. O zaman bu darbeyse darbeye karşıda meşru olan direniş hakini kullanmak ve bu uğurda savaşanlara destek vermek, birlikte olmak gerekiyor. Öyle kuru kuruya „barış“ çağırılarının hiç bir anlamı ve manası yoktur. Savaşı çıkaran ortada ve kendi tabiriyle „Kökünü kazıyana kadar“ söylemiyle savaş çığırtkanlığı yaparken hangi barış çağsısında bulunuyoruz. Bu talep bugün çok geri ve altı boş bir taleptir.
Bu konuda tüm toplumsal kurumlar, sivil inisiyatifler vb bir araya gelip bir cephe altında bu faşist saray darbesine karşı direnişi geliştirmeli. Sorun artik yasa, parlamento vb çokta asmıştır.
Liberal vb yaklaşımlar değil, doğru olan halkların direnişsini örgütlemek, bu faşist darbe karşısında direnmeyi geliştirmek gerekiyor. Ki bu konuda örgütlü olan, mücadele bilinci daha gelişkin olan Kürt halkı her türlü zulüm, katliam girişimlerine rağmen direnişi geliştiriyor büyütüyor. Dun „Gezide Kürtlerin neler çektiğini bilmiyorduk“ söylemi semiydiyse o zaman işte bugün bunu gereğini yerine getirme günüdür…
Her faşist darbede olduğu gibi bunda da amacına ulaştığında, yada çıkmaza girdiğinde yeniden parlamenter, demokrasi oyunlarını oynayacak, gündeme getirecektir. Saçım öncesi güvenlik paketi vb bun darbenin zeminin zaten hazırlanmıştı. Artık onun bu oyunlarını bozma alet olmamak, gerçek anlamda halkların birlikte yaşamını, birlikte mücadele hatları yaratmak asıl hedef olmalıdır. Onun demokrasicilik oyunlarına alet olmak, zemin sunmak ona yardımcı olmaktır.
Gün, direnme, birleşme bir arada olma günü…
Gün, direnişi büyütmek günüdür…
Gün, Kürt’tüyle, Laz’ayla, Türk’üyle, Alevi’sisiyle, Ermeni’siyle, tüm halklarla birlik olma, zalimlere karşı direnme, halkların bir birine düşman ettirilmesine, bir birine kırdırılmasına seyirci kalmak değil, birleşmek, direnmek, birlikte olma günüdür…
Gün, Faşist darbeyi bertaraf etmek, halkların özgürce, kardeşçe bir arada yaşama mücadelesini büyütme günüdür…
Şemdin Şimşir
19 Ağustos 2015