Pazarcık merkez olmak üzere 7.4 şiddetinde gerçekleşen deprem, 10 ilde ki şehirleri yerle bir etti. Binlerce insanımızın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı ve binlercesinin göçük altında olduğu kendi kaderleriyle baş başa kaldıkları ortada. Bir yanda televizyonlarda ve sosyal medyadan yayınlanan haberlerde dehşet görüntülerler yer alırken, insanlarimiz yalnız, çaresizlik içinde feryat etmektedir. Devlet varımı, nerde diye isyanını dilendirmekte.
Ülkemizin deprem kuşağında olduğu herkesçe bilinen bir gerçeklik. Bugüne kadar yaşanan deprem ve felaketlerde çokca bedel ödendi, ödeniyor. Ama bu gerçekliği bilen devlet buna yönelik tedbir alma ve hazırlık içinde olması gerekirken tam tersi deprem fonlarını hortumlamakta, çarpık kentleşme ve talana dayalı rant ile bu sonucu adeta hazırlamıştır.
Bu nedenle bilinen, her an olacağı tahmin edilen deprem olgusuna hiçbir önlem almayan bu sistem yaşananların sorumlusu ve katilidir. Daha 17 Ağustos ve Wan depreminin acıları unutulmamışken, bugüne kadar onlarca ölümlü deprem geçirmiş olan halklarımız, bugün de depremlerle katledilmeye devam ediliyor. 20 yıldır bu ülkeyi yöneten AKP faşizminin doğal afetlere karşı hiçbir önleminin olmadığı gibi her felakette halka iban numaraları yollayarak yardım dilenmekte, bu acılardan rant çabasındadır. Faşist iktidar ve onun şefi Erdoğan iktidarı, halklarımızı ve ülkeyi iliklerine kadar sömürüp, doğayı talan ettiği yetmemiş ki, bu acılı günde hala rant peşindeler.
Faşist AKP-MHP iktidarının rantçı, çeteci, sömürgeci bir devlet iktidarı olduğu tüm çıplaklığıyla ortada. Bu devletin karakteri sömürücüdür, soykırımcıdır. Bu depremde etkilenen Rojava’yı bombalanmakta, deprem nedeniyle dışarıda yaşayan halklara ölüm kusmakta. Ama ülkemizde ki depremde yer alan tüm illerde acil, yardım feryatları yükselirken onlar soykırım peşinde.
Bu da yetmezcesine ortaya çıkan tabloyu giderme yerine baskı ve terörü gündeme getirmekte. Yaşanan felaket anında ortalıkta görünmeyen Erdoğan bir gün sonra ortaya çıkarak OHAL ilan ederek gerçekleri haykıranlara karşı tehditler savurmakta, gerçekliği dile getirenlere karşı savcılara talimatlar vermekte. Asıl olarak enkazın altında kalan bu köhnemiş faşist sistemleri olduğunu gizleme telaşındalar. Yandaş medya dışında ki medya ve sosyal medyanın sesini iyice kesmek istemekte. Deprem bölgelerinde ki enkazların medyanın tarafından görüntülemesi yasaklamakta.
Şehirlerin büyük çoğunluğu yıkılmış, yıkılmayan yerler ise büyük tehlike arz ederken, insanlarımız barınacağı mekan yok, su, elektrik, telefon erişimi yok. Bölgenin mevsim nedeniyle kar yağışlı olmasından dolayı insanlar soğukta donma tehlikesiyle karşı karşıya iken, onlar tehditler savurmakta, gerçekleri ört bas etme çabasındalar.
Her ne yaparsanız yapın, bu yaşanan bir doğa felaketi değil, sizin düzeninizin yarattığı sonuçlardır. Sizin doymayan kar ve talan hırsınızın sonucudur. Bu enkazlar altında can veren, acı içinde kıvranan insanlarımızın acıları sizleri yerle bir edecektir. Enkazın altında kalan asıl olarak sizin baskıcı, sömürgeci, faşist düzeninizdir.
İnsanlar kendi çabalarıyla sığınacak mekanlar, yerler buluyorlar. İnsanlar kendi çabalarıyla yıkıntılar arasında yakınlarını sağ, ya da cenazesini çıkarmaya çalışıyor. Ama sizler buna bile tahammül edemiyorsunuz.
Adına bağış çağrıları yaptığınız AFAD ulaştık dediği söylemlerinin çoğu yalan, ya da 24 saat sonra gitmiştir. Halklarımızın, kurumlarımızın acılarını paylaşmak ve yanında olmak için sarf ettiği çabalarını engelleyen ve yardımlara el koyup AFAD üzerinden yapılacak dayatması yeni rant çabasıdır. Daha önceki depremlerde çokça gördük ki, toplanan yardımlar AFAD ve Kızıl Ay damgaları dahi üzerinde çıkarılmadan pazarlarda satıldığın, yandaşlara pay edildiğini daha unutmadık. Bunu engelleyemeyecek ve tüm yardım ve acıları paylaşma, yan yana olmamızın önüne geçemeyeceksiniz. Bu konuda tüm kurum ve kuruluşlarımızla tek vücut olup bu zor ve acılı günde halklarımızın birliği ve kardeşliği duygusunu öne çıkarıp yaraları, acıları birlikte paylaşmalıyız. Her türlü yardım ve dayanışma vb kendi kurumlarımız üzerinde yapmalıyız, onların bu talancı zihniyetlerine müsaade etmemeliyiz.
Halkımıza yaşattığınız büyük acı ve yıkımlara karşı bizlerin kenetlenmesi ve dayanışmasını engelleyemeyeceksiniz. Halkın; “Devlet nerede?” diye feryatlarını gizleyemeyeceksiniz, gizleyemeyeceksiniz ki sizin sonunuzu o feryatlar getirecek. Bugün halklarımızı acılarıyla, ölüleriyle baş başa bırakmış bu talancı sisteminiz, o enkazların altında çoktan kaldı. Bun medenme OHAL ilan etmek, halkların dayanışmasını engellemeye çalışmaktalar. Bu acılar karşısında halklar seferber olmuş durumda ama her yerde engellemeye çalışmanız nafile bir çabadır. Halklarımızın acil ihtiyacı OHAL değil, buraların afet bölgesi ilan edilmesi ve gereğinin yerine getirilmesidir.
7 Şubat 2023