DAİŞ DÜŞTÜ DÜŞECEK (RAKKA’DA SONA DOĞRU)

Mezra BOTAN – Şehit Ferhat KURTAY Akademisi – Mahmur KAMPI

27 Eylül 2017

DAİŞ insanlığın başına bela olmuş bir illet, bir hastalık, bir virüstür. Bölgeye ve bölge halklarına ne yaşatmadı ki? Katliamlardan şehir-köy yıkımlarına, tarihi mekan ve kutsal mabetlerin yok edilmesinden bölge halklarının zenginliklerini yağmalamasına kadar bir çok acımasız ve korkunç şey yaşattı bölgeye ve bölge halkına. Bölge ve bölge halkları sadece otoriter ve diktatör rejimlerden daha iyi, özgürlük, ulusal, kültürel ve inançsal kimlikleri tanıyacak bir yönetim modeli istediler. Ki bu tüm bölge halkının en doğal hakkıdır. Ortadoğu’da bu haklar diktatör rejimler tarafından gasp edilmiş ve tanınmamaktadır. Hak ve hürriyetler var olan yönetimler tarafından her zaman bir tehdit gibi görülmüş ve yasaklanmıştır. Halka her zaman en iyisini ben bilirim diyerek halka köleliği özgürlükmüş gibi göstermiştir. Ki bu nedenlerden dolayı bu diktatör rejimler bir bir sallanıp yıkıldılar ve bugüne gelindi. Eğer bugün DAİŞ, El Nusra, Ehrar el Şam ve niceleri gibi çete yapılanmaları bölgede egemenlik kurmuşsalar, halkları katlediyor, tarihi ve kutsal mekanları tahrip ediyor ve bölge zenginliklerini kendine satıyor ve en önemlisi de eğer bu çeteler bölge halkı adına konuşuyor ise bunun en büyük nedeni değişmeyen, halkları sindiren, demokrasi ve özgürlüğü uygulamayan, kendi çıkarlarını koruyan diktatör rejimlerden kaynaklanmıştır. Bir yönetim neden demokrasi ve temel hak ve özgürlüklerden korkar ve uygulamaz, çünkü bu rejimlerin hepsi diktatör, hırsız, halkı sindirip yöneten, ailevi yönetimlerdir. Halka özgürlüğü sakıncalı görürler. Her ülke veya yönetim bunu ayrı yöntemlerle ama aynı amaca hizmet edecek şekilde uygularlar. Ve baskıcı-zorba rejimlerin kendilerini korumak için yaptıkları uygulamalardan DAİŞ, El Nusra, Ehrar el Şam ve daha niceleri türedi.

 

  • Dini Baskı Aracı Olarak Kullandılar:

Bu çeteler İslam kisvesini kullanarak halka kan ve gözyaşı getirdiler. Yaptıkları her şeyi, söyledikleri her sözü Tanrı’ya, Kuran’a, Peygambere ve Din’e mal etmek istediler. Özellikle de İslam dinini kullanarak en büyük kötülüğü ve karalamayı İslam Dinine yaptılar. Bölge halklarının inancını kullanıp bölgeye vahşeti getirdiler ve böylece bütün dünyada İslama karşı bir tepki yani İslamofobi’yi geliştirdiler. Dünyanın gözünde İslam eşittir vahşet, katliam, barbarlık, talan, yağma, hırsızlık yaptılar.

 

  • DAİŞ Nasıl Büyüdü:

DAİŞ ilk başlarda Suriye Muhalefeti içinde yer aldı ve bu yolla legallik kazanmaya çalıştı. Parçalı olan muhalefet içinde kendine zemin buldu ve Türk, Katar ve Suudi gibi ülkelerin tetikçisi ve maşası oldu. Başlarda El Nusra ve Ehrar el Şam gibi çete gruplarının gölgesinde kalan DAİŞ 2013’ün sonlarında bu güçlerin büyük bir bölümünü silerek tek başına bölgede egemen olmak istedi. Halep’in kuzeyinden, Ürdün sınırına, ordan Şam’ın kuzeyine, Bağdat’tan, Hewlêr yakınlarına ve en sonunda da İran sınırına dayandılar. Saha da onlara karşı direnebilecek tek güç Kürtler vardı başka hiçbir güç direnemiyordu. Birkaç saat içinde Musul’u, kısa bir süre içinde de Palmira’yı aldı. Ama alamadığı bölgeler DAİŞ’te hayal kırıklığı yaratmıştı. Türkiye’nin büyük yardımlarıyla Kobanê’ye büyük bir saldırı geliştirdi. Aylarca süren Kobanê kuşatmasını uyguladı ve böylece sonuca varabileceğini düşündü.  Kobanê Kuşatmasına kadarki süreç DAİŞ’in yükselme süreciydi. Kobanê DAİŞ’in gerileme sürecini başlattı. Kobanê’den önce DAİŞ hep yeni topraklar işgal ediyordu ve gün be gün topraklarını daha da büyütüyordu. Ama Kobanê bu gidişata dur dedi ve tersine çevirdi.

 

  • DAİŞ’in Gerileme Süreci ve Sonu:

Kobanê’den sonra her şey daha da kötüye gitti DAİŞ çeteleri için. Kazandığı toprakları teker teker kaybetmeye başladı. Elindeki büyük şehirleri teker teker kaybetmeye başladı. Bu sürecin öncüleri kuşkusuz Kürtler öncülüğündeki Kuzey Suriye Halkları ve askeri güçleri QSD’ydi. QSD öncelikle Kürt bölgelerini DAİŞ’ten teker teker temizledi. Sonraki aşamalarda da sırasıyla Şedadê, Girê Spî, Minbic, Şehba ve şuan devam eden Rakka ve Dêrazor hamleleri başlatıldı. Bu bölgelerde çoğunlukla Arap halkı yaşamaktadır. Ama diğer etnik unsurlarda var. Halklar arasındaki köprüyü kurmak ve halkların kardeşliğini sağlamak için Kuzey Suriye’nin tamamen özgürleşmesi ve birlikte yaşamın mümkün olduğunu göstermesi gerekiyordu. Bu söz konusu bölgeler DAİŞ’in elinde birer karargah, ana üs ve geri çekilme-saldırma merkezleri olmuştu. Hem buraları bertaraf etmek için hem de bölge halklarını özgürleştirmek için bu bölgeleri özgürleştirme hamleleri başlatıldı. Şuan devam etmekte olan Rakka hamlesinde DAİŞ son anlarını yaşamaktadır. Birkaç küçük mahalleye hapsolmuş çeteler gün be gün kaçınılmaz sonlarına daha çok yaklaşmaktalar. Halklara çektirdikleri acı ve gözyaşlarının hesabını veriyorlar. Rakka mutlu sona çok yakın. DAİŞ’le birlikte DAİŞ’i finanse eden, destekleyen güçlerinde etekleri tutuşmuş ve DAİŞ’e alternatif yani onun yerine sahaya sürecek bir güç peşinde. Ve bunu da DAİŞ dışında kalan çetelerle yapmaktadır. DAİŞ’le kaybettiğini bunlarla tekrar kazanmak istemektedir. Türkiye’ye bağlı çeteler Kobanê ve Efrîn’in birleşmemesi için Halep’in kuzeyini yani Bab, Azaz ve Cerablus’u kapsayan bölgeyi El Nusra’yı Halep’te satarak ve DAİŞ’le ortaklığını bitirerek işgal etti. Buradaki işgalin amacı kendine bağlı çetelere meşruluk kazandırmak ve bu yolla Yeni Suriye’nin kuruluşunda söz sahibi olabilmek, Kürt Kantonlarının birleşmesini engellemek ve Osmanlıcılık hayallerini sürdürmektir. Ama bu bile Türkiye’nin biten imajını düzeltemedi ve Nato’dan mütefiki olan ABD sahada Türkiye ve çetelerine değil de QSD’ye onay verdi ve şuan QSD Uluslar arası koalisyonla birlikte DAİŞ’in sonunu getirmektedir.

 

 

  • Rakka ve Dêrazor Hamlesi:

QSD öncülüğünde Rakka ve Dêrazor’un temizlenmesi ve oraların inşası için başlatılan hamleler devam etmektedir. Bu hamleler de QSD kilit öneme sahip. DAİŞ’in başkenti Rakka’nın temizlenmesine ramak kalmış durumda. DAİŞ burayı kaybetmemek için tüm gücüyle direnmektedir. Birçok yerden buraya güç aktardı. Ama her geçen gün elindeki topraklar küçülmektedir ve bu çabaları da beklenen sonu durduramayacak. Rakka’nın özgürleştirme hamlesi devam ederken yaklaşık 6 yıldır fiilen olmayan rejim Rusya ve İran’ın desteğiyle Dêrazor’un çöllük arazisinden Dêrazora ulaşmak istedi. Yaklaşık altı yıldır rejim fiilen ortada yok, nasıl oluyorda bu kadar hızlı bir şekilde Dêrazora ulaştı.

 

  • Suriye Askerleri Değil De Rus ve İranlı Askerler Savaşıyor:

Geldiğimiz noktada ortada Suriye Ordusu diye bir şey yok. Suriye’nin büyük bir bölümü değişik gruplar tarafından işgal edilmiş. Gel gelelim başkent Şam’ın güneyinde yer alan banliyölerde DAİŞ ve El Nusra’nın egemenliği var. Yermuk Kampı DAİŞ işgalinde, peki neden rejim Dêrazor’da ısrar ediyor. Suriye Ordusu adı altında savaşanların çoğu Suriyeli değil. Rus, İran, Hizbullah ve Şii Milislerden oluşan Haşdi Şabi’dir. Bunlara örnek verecek olursak geçtiğimiz yıllarda Halep’te İranlı üst düzey bir general öldürülmüştü ve günde onlarca İranlı asker Suriye’de öldürülmektedir ama gündeme yansımamaktadır. Yine geçtiğimiz günlerde Dêrazorda üstdüzey bir Rus general DAİŞ’le yaşanan bir çatışmada öldürülmüştü ve her gün Rus askerlerinin öldürülme haberleri gelmektedir. Yine Irak sınırında bulunan Haşdi Şabi milislerine ulaşmak isteyen bir rejim var. Suriye Baas Rejimi işgalcileri bırakıp namlusunu Suriye Halklarına doğrultmuş durumunda. Gelinen noktada Suriye Baas Rejimi DAİŞ’e hizmet etmektedir. Suriye’yle birlikte Rusya ve İran’da DAİŞ’e hizmet etmektedir. Buna örnek verecek olursak; geçtiğimiz günlerde Dêrazor’da QSD tarafından özgürleştirilen bir fabrikaya saldırılar oluyor bir tarafta DAİŞ çeteleri saldırmakta, diğer tarafta da Rus ve Suriye savaş uçakları havadan vurmakta ve karadan da ağır silahlarla dövülmektedir. Rusya ve Suriye’nin amacı DAİŞ değilmidir, Dêrazor’da yoksa DAİŞ bahane midir. Dêrazorda yaratılan gerginlikten dolayı bölgede halklarında da gerginlik yaratılmak istenmektedir. Rejim Güçlerinin bulunduğu her yer provokasyonlara açık hale gelmiştir. Başta Qamişlo ve Hesekê şehirleri olmak üzere rejim güçleri provokasyonlara yönelmektedirler.

Bu çete yapılanmasına da, bu eski çağ karanlığını getirmek isteyen tekçi Baas rejimi ve destekçilerine de, bu çeteleri her seferde allayıp pullayan ve tekrardan piyasaya süren Türkiye’ye de en güzel cevabı halklar komün seçimleriyle verdi. Ve biz artık her hangi bir karanlığı kabul etmeyeceğiz ve direneceğiz mesajı verdiler…

 

Önceki İçerikIrak Kürdistan Referandumu ve Sol Düşmanlığı…
Sonraki İçerikEKİM DEVRİMİ YÜZÜNCÜ YILI RUHUYLA YİNE DEVRİM, YİNE SOSYALİZM