Eğer koyu karanlıklar içinde ufacık bir ışık arayanlara bir güneş olunacaksa, eğer bir yaprak kıpırtısının hasretle beklendiği yerde bilinçleri sarsan bir fırtına olunacaksa, sevilerek istenir elbet her türlü bedel. Sevilerek istenir… Bu uğurda Arîn Mîrxan’ların bedenleri güneş oldu Kobanêye.. Onların fedai ruhu tohum oldu özgürlüğe ve yeniden yeşerdi Kobanê. İste bundandır ki bir kez daha direnenler kazandı, kazanacak! Tarihin bu hükmünü değiştirmeye hiç kimsenin gücü yetmedi, yetmeyecek.
Bitti dediler, her şey bitti, sınıf yok, sosyalizm yok, uğruna mücadele edecek hiç bir şey yok dediler. Ezilenlere, sömürülenlere, zulüm altındaki halklara umutsuzluk ekmek istediler. 21. yüzyılı kendilerinin zaferi ilan ettiler.
Ama çok yanıldılar, ne mücadele nede ezilen, sömürülenlerin, zulüm altındakilerin umudu, mücadele ve özgürlük sevdalarını karartamayacaklarını göremediler. Her şey bitti dedikleri anlarda tıpkı 17 Ekim de dünyanın en geri ülkesinde ezilenlerin özgürlük meşalesini hiç kimsenin beklemediği Rusaya’da parladıysa… Bu kez de yok sayılan, yok edilmek istenen, sanki hiç olmamışçasına davranılan, ülkesi dili param parça edilmiş bir halk olan Kürtler Rojava’da tutuşturdu o meşaleyi. Bu tüm emperyalistler ve onun uşaklarını ürküttü, korkuttu, panikletti. Hemen maşalarını devreye soktular, bu umut alev olan mesele yok edilmeliydi, söndürülmeliydi. Bu Rojavaydı, bu Kobane’ydi, bu dünya ezilen, sömürülen, zulüm altındaki halkların tutuşan özgürlük meşalesiydi…
Varsın onlar tüm gücüyle, o çirkin sesiyle, kapkara yalanlarını haykırasınlardı. Düştü düşecek desinlerdi, varsın tarihin akışını durdurduk, değiştirdik desinlerdi. Varsın innançsısızlaşanlar, yılgınlaşanlar, emperyalizmin sofrasında kendini var etmeye çalışan dönekler bitti desenlerdi. Biten kim yaşayan kim onu anlatı herkese Kobane…
Demiştik gün ola, devran döne, umut yetişe. O kapkara yalanlarını yüzlerine çarpacağımız günler gelecek.
Orak çekiçli kızıl bayraklarımızla dolduracağız dünyanın meydanlarını. Enternasyonali söyleyeceğiz sesimiz yettiğince, bağıra bağıra. İste … Kobane’de bunu yaptık, bunu tüm dünya emekçileri, insanlıktan, aydınlıktan yana olanlarla hep birlikte haykırdık, hala haykırıyoruz…
Binlerimizin kanı aktı, hala da akıyor bu uğurda. Kan, barut, ölüm içinde doğuma durdu ezilen halklar. Tüm dünyanın karanlık karşısında aydınlığın meşalesi oldu. Kobane ile karanlığın bekçileri ve onların efendilerini ezdik geçtik barikatlarda, savaş alanlarında, sokak sokak, daire daire, santim santim, nasıl anlatılabilinirki o adanmışlık…
Çok ağır bedeller ödedik, bir kez daha gördük ki yoldaşlık, adanmışlık, özgürlük sevdası karşısında hiç bir şeyin dayanamayacağını. Bir kez daha gördük dünya ezilenlerin birleşen gücünü. Hep birlikte tarihi bir kapıdan geçtik, aydınlığa hep beraber yeni bir kapı açtık tarihe, insanlığın geleceğine Kobane’de.
Çok ağır bedeller verdik, ama ille de özgürlük dedik, bağımsızlık dedik, insan dedik. İnsanlığın onbinlerce yıllık geçmişinde sadece aylara sığdırdık tarihin bu alt üst ediliş kavgasını. Gençtik, deneyimsizdik, yönetme tecrübesinden uzaktık kısacası. Ama inançlıydık, kimi eline daha silah almadan can verdi bu kuşatmada. Kimi zaman açlığa, susuzluğa kafa tuttuk, adanmışlığın en güzelini yaşadık, aldığı kurşun yaralarında ayağa kalkma gücü bulduğunda hemen mevzilere koşanlarımızı. Bu fedakarlık, bu insanlığın kahramanlarını anlatmaya, hangi cümle yeter ki? Hangi kelime fedakar şehitlerimizi anlatmaya yeter ki?
Şimdi onların bizlere bıraktığı bu soylu ve onurlu direnişi büyütmek, şimdi o olagan üstü başarıyı dahada yaymak, geliştirmek, nerde zulüm, sömürü, adaletsizlik varsa Kobane ruhuyla mücadeleye sarılmaktır onlara layık olmak…
Devrimci Cephe