Ankara’da devrimci Eylem ve her zaman ki provokasyon edebiyatı

Ankara’da TUSASa yönelik eylemin gerçekleşmesinde dakikalar içinde kınama açıklaması yapanlar halkın acılarını değil sistemin bekasını önemsiyor. Faşizmin her türlü saldırı ve katliamları karşısında ne zaman devrimci güçler karşı misilleme yapsa birileri hemen damarına basılmışçasına “kınıyoruz, manidar, provokasyon” edebiyatına sarılıyorlar.

Aşağıya aldığımız DEM parti ve onun Grup Başkanvekili Sezai Temellinin; TUSAŞ saldırısı, çözümün konuşulduğu günlerde manidar olduğu ifade…” açıklamasına sormak gerekmiyor mu hangi çözüm süreci? Faşist şef Bahçeli’nin açıklamaları Erdoğan’ın da onu desteklemesi ile adını dahi koymadıkları “süreç” in adını Temeli ve DEM parti “çözüm süreci” diyorlar. Mücadelenin yürütücüleri, bedel ödeyenlerine biraz kulak verseler belki böyle konuşmayacaklar diyeceğiz ama nafile onlar bunu bizden iyi biliyorlar. Özgürlük savaşçıları; “Özel bir savaş oyunuyla karşı karşıyayız” derken birileri yeni bir “çözüm süreci” hayaline hemen kapılıyorlar.  Aslında hayaldan da öte kim ne derse desin DEM içinde yer alan liberal, reformist bir kesimin olduğu gerçekliği ve bunların her dönem sistemle uzlaşma arayışları çok iyi biliniyor.

Faşist şef Bahçeli’ni açıklamasında ne diyor; “… Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir, ama kolektif kimlik ve etnik temelde bir çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir. Bu ülkede yaşayan hiçbir Kürt kardeşim sorun olarak gösterilemez. Kürt sorunu var demek, Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, yalan sözlerin, yıkım bekleyenlerin, küresel emperyalizme piyonluk yapanların ortak propagandasıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti asimilasyon politikasına hiçbir zaman teşne olmamış, tenezzül etmemiş, prim vermemiştir.”

Kürt halkının ağır bedeler ödeyerek yürüttüğü özgürlük mücadelesi, kendi ulusal kaderini tahin hakinin dolaylı olarak inkâr etmektir. Bu faşist şefin açıklamasına bu kadar değer biçmek.

Kürt halkının her türlü baskı, terör dayatmasına rağmen her seçimde DEM oy vermedeki direnci karşısında onun özgürlük savaşçılarına karşı bu kadar pervasız olunmasına ne denmeli. Bu eylemde olduğu gibi daha öncede herkesten önce kınama yarışına girenler kimin oyuyla, kimlerin ödediği bedellerle o koltuklarda oturduğunu unutmamalıdır.

 Sezayı Temelli ’ye diyecek bir şeyimiz yok, biz onu üniversitede görevliyken devrimci öğrencilerin eylem yaptığında kapıları kilitleyip polis çağırmasında iyi tanıyoruz.

Bu ülkede şiddeti, katliamları, her türlü insanlık dişi uygulamayı yapan kim? Devrimciler, özgürlük savaşçıları sevdikleri için mi silaha sarılıyorlar? Yapılan açıklamada; “Türkiye toplumu bu savaş şiddet ölümlerden kurtulmak isterken böyle bir olayla karşılaşıyoruz.” Şiddet, savaşı, ölümleri kim yapiyor? Her gün Kürdistan’ın dağini taşını kimyasal silahlarla bombalayan kim?   Bunu diyenler bu aklamaların yapıldığı günlerde Kürdistan’da faşist devletin kolluk kuvvetlerinin Anneleri yerlerde sürüklerken orda değilmiydiniz? Yasal bir parti olmak demek faşizmin dümen suyunda hareket etmek değildir. Onun karşısında halkların çıkarlarının, savunucusu sesi olmayı becere bilmektir.

DEM Parti MYK’si TUSAŞ saldırısını kınayan bir açıklama yayınladı. Açıklamada şöyle dendi: “Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde meydana gelen saldırıyı kınıyoruz. Türkiye toplumunun çözümü konuştuğu ve diyalog ihtimalinin belirdiği bu günlerde böylesi bir saldırının olmasını manidar buluyoruz. Bu saldırıdan büyük üzüntü duyuyor, yaşanan acıyı paylaşıyoruz. Bu acı verici olayların bir daha yaşanmaması için barışa her zamankinden daha fazla sahip çıkmalıyız. Saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.” 

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli de yaptığı açıklamada saldırıya ilişkin olarak “Zamanlaması manidar. Provokasyon her tarafından belli olmaktadır” diyerek saldırıyı kınadı.

Temelli, TBMM Genel Kurulunda şunları söyledi:

“Çok üzgünüz. Yine insanlarımız öldü. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu olaya bu olay kapsamında bakmamak gerekiyor. Bu ülkede birkaç haftadır çok önemli bir tartışma sürütülüyor. Bunun çok çok önemli bir kısmı Türkiye toplumun beklentilerine yanıt veriyor. Türkiye toplumu bu savaş şiddet ölümlerden kurtulmak isterken böyle bir olayla karşılaşıyoruz.

Zamanlaması manidar. Provokasyon her tarafından belli olmaktadır. Dolayısıyla bu tür şeylere karşı ısrarla inatla toplumun beklentisi olan barış içinde olan beklentisine yanıt vermek zorundayız. Geç kaldığımız her adım yitip giden canlara mal olmaktadır. Ben bu olayı bir daha kınıyorum.”

Selahattin Demirtaş, TUSAŞ’ın Ankara’daki tesislerine yapılan saldırıyı kınadı: Demokratik siyaseti barış arayışlarını itibarsızlaştırmaya, iradesiz kılmaya yönelik hiçbir yaklaşımı kabul etmeyeceğiz.

Kiminle neyin barışında bahsediliyor, bunca katlımın, soykırımın failleri, bu açıklamaları yaptıkları anda bile bombalamalara devam edenler, sokaklarda Annalarımızı sürükleyenlerle mı fırsat yakalanmış? Tam tersi faşist sistem çıkmazına nefes arıyor. Yoksa savaşta, katlımda, soykırımda vaz geçip demokrasi arayışına girdiğinde değil. Gerçekte kimin demokrasisi, kimin barışı?  

Faşizme karşı devrimci eylemler provokasyon değil meşrudur. Faşizmle mücadele onunla uzlaşarak, ona şirin gözükerek yenilemez, anacak dişe diş bir muadeleyle yenilgiye uğratıla bilinir ve halkların özgürlüğü sağlanabilinir. Halkların özgürlük mücadelesinin tarihte de hiçbir faşist sistemle uzlaşılarak faşizm alt edilmemiştir. Halk adına halkın özgürlük savaşçılarını kınamaksa faşizmi dolaylı desteklemek, kitleler nezlinde onu meşrulaştırmaktır.

Sonuç olarak, “Özellikle demokratik siyaset güçlerini bu süreçte duyarlı olmaya davet ediyorum. Çünkü ortada bir oyun var. Türkiye siyasetinin aklını başına alması gerekiyor…  Kürt sorununda bugüne kadar atılan adımların, kazanımların tamamını silahlı mücadeleye borçlu. Kürt halkının bu oyuna gelmeyecektir.” (Helin Ümit PKK merkez komite üyesi)

Ankara’da gerçekleşen devrimci eylem ve onun uygulayıcısı fedai devrimci savaşçıları selamlıyoruz.

Önceki İçerikFaşizm çözüm değil tasfiye peşinde
Sonraki İçerikYaşasın 1 Kasım Dünya Kobanê Günü