“Yoksulluk sorun falan değildir.
Hayattır yoksulluk.
Zengin olmanın bir yolu varsa
yoksul olmanın binlerce yolu vardır.”[1]
Şöyle başlayayım: Gelir dağılımında artan adaletsizliğin devreye soktuğu servet transferinin tüm şiddetiyle yaşandığı coğrafyamızda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kapısına giderek, “Açım, geçinemiyorum” diyen bir yurttaş ters kelepçe ile gözaltına alındı.
Dikkat: Yurttaşın gözaltına alındığı bakanlığın görevlerinden biri de “halkı yoksulluktan kurtarmak”tı; ama… Devamla:
• Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2023’ün ilk yarısına yönelik verilerine göre, “ailesinin yanında yaşamını en düşük seviyede dahi sürdürmekte güçlük çeken” toplam 268 bin 247 çocuk bulunuyor.
• Milyonlarca yurttaş karnını ancak gıda yardımları ile doyurabiliyor. 2022’de tam 3 milyon 472 bin 393 kişi bu yardımdan faydalandı.
• Elektrik faturasını sosyal yardım ile ödeyebilen hane sayısında ciddi artış yaşandı. Haziran 2023 itibarıyla ışığı ancak yardım ile yanan hane sayısı 4 milyon 141 bin 991 oldu.
• Doğal Gaz Tüketim Desteği kapsamında desteklenen hane sayısı da 2023’ün Ocak-Haziran döneminde 157 bin 952.
• TÜİK’in makyajlı verileri dahi işsizliğin ulaştığı boyutu gizlemeye yetmiyor. 2023’ün Haziran’ına yönelik İşgücü İstatistikleri’ne göre, 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 3 milyon 337 bin kişiye ulaşıyor.
• DİSK’e göre, her 10 kişiden en az 6’sı, yoksulluk sınırının altında ücretlerle geçimini sağlamaya çalışıyor.[2]
• Türk-İş’in Temmuz 2024 araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin gıda harcaması tutarını ifade eden ‘açlık sınırı’ 19 bin 234 lira ile asgari ücretin 2 bin 232 lira üzerinde ölçüldü. ‘Yoksulluk sınırı’ ise 62 bin 652 lira olarak hesaplandı.[3]
Burası Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Enflasyona ezdirmedik” açıklamasıyla müsemma T.“C”; uygulan program ise “IMF” patentli.
Kolay mı? Milyonlarca işçi ve emekli açlık sınırının altında ücret aldığı coğrafyamızda emekçiler açlığa mahkûmken; DEVA Partisi lideri Ali Babacan bile yönetimin uygulamalarını “kaygıyla izlediklerini” belirterek, “Bugün uçurumdan kenarında yürüyoruz,”[4] diyor.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Zenginobuz’un “Geldiğimiz noktada Türkiye ekonomisi duvara tosladı ya da battı desek yanlış olmayacak”;[5] ya da Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz’ın “Enflasyon dinamikleri 2024’de de yerini koruyacak. İflaslar artacak”;[6] veya Prof. Dr. Yalçın Karatepe’nin “İşsizlik, faiz, iflaslar artacak. Ek vergiler gelecek”;[7] eski Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarı Ali Tigrel’in “Bu durum sürdürülemez,”[8] ifadelerine; Yalova Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Baki Demirel ekliyor: “Türkiye ekonomisinin yapısal krizi emekçi yoksulluğu ve bölüşüm krizidir.”[9]
İçinden geçmek zorunda bırakıldığımız vahşet kesitinde egemenler sabrımızı, öfkemizi test ediyorlar; böyle zamanlarda John Zerzan’ın, “Yoksulluk ne malın mülkün az oluşu, ne de sadece amaçlarla araçlar arsındaki bir ilişkidir; yoksulluk her şeyden önce insanlar arasındaki bir ilişki biçimidir. Toplumsal bir statüdür. Ve bu hâliyle de, uygarlığın bir icadıdır,” vurgusunu bir an dahi unutmayıp, hatırlatmakta büyük yarar var!
NEO-LİBERAL TALAN
Öncelikle iktisattan konuşarak başlayalım: Yerküreyi sarsıp, sarmalayan kapitalist kriz ile ya tabandan yükselen emek eksenli fırtına şiddetlenecek ya da yaprağın kıpırda(ya)madığı (barbarlık denilen!) kuraklık derinleşecek…
Erinç Yeldan’ın, “Durgun, düşük ücretli, düşük yatırım performanslı, vasıfsızlaştırılmış bir ülke olmanın krizini yaşıyoruz,” vurgusuyla, kâr oranlarının yükseltildiği yepyeni bir üretici enflasyonu ile karşı karşıya olduğumuzu ifade ettiği[10] koordinatlarda, giderek derinleşen ikilemin yoksullaştıran küreselleşmeyi sürekli beslediği bir “sır” değil; coğrafyamızın neo-liberal saldırıların yarattığı yıkım ile ağır bedeller ödediği de inkâr edilemez gerçektir.
Kolay mı? Margaret Thatcher, Douglas Keay ile 1987’de yaptığı röportajda, insanların hükümetlerden kendi sorunlarının çözümü için sürekli taleplerde bulunduğunu, ama bunun saçma olduğunu, çünkü toplum diye bir şeyin olmadığını söylemişti. Hükümetin insanlara bakmak gibi bir yükümlülüğünün olmadığını, herkesin önce kendisine bakması gerektiği görüşünü savunuyordu. Zaten bu görüş, neo-liberalizmin nihai sloganı oldu: “Toplum diye bir şey yok”!
Thatcher’ın bu sözleriyle tarif ettiği bakış açısına mündemiç neo-liberalizme göre, toplum diye bir şeyin var olması, sadece tembelliği ve savurganlığı arttırırdı. Buna göre toplumun yerini piyasa almalıydı ve piyasa, öznelliklerin ve özneler arası bağların üretildiği sembolik alan olarak tek belirleyici kuvvet hâline gelmeliydi.
Sonrasında da: Tek belirleyici güç piyasa olduğu sürece, gerçek ilişkinin yerini rekabetçi ilişki aldı. Ötekinin özgürlüğü artık kendi özgürlüğümün koşulu ve kısıtı olarak değil, bir tehdit olarak görüldü ve bu da (Türkiye’deki gibi) “siyasi çürüme”yi[11] devreye soktu.[12]
David Bohm’un, “Durum yoktur, sadece süreçler vardır,” ifadesindeki üzere elbette bunların bir evveliyatı vardır: Türkiye’de sermaye birikiminin ve sınıfının oluşması Cumhuriyetin kuruluş yıllarından başlayarak belirli dönemler itibarıyla gerçekleşmiştir.
Cumhuriyetin ilk yılları zenginlerimizin ticarete ilk adım attıkları yıllardır…
“Emlak-ı Metruke”ye çökerek, sermayeyi Türkleştiren Koç, Sabancı ve Çukurova 1920’lerde ticarete ilk adımlarını attı. Vehbi Koç Ford’un temsilcisi olmuştu. Hacı Ömer Sabancı Adana’da pamuk ticareti yapıyordu. Yaşar grubunun babaları Durmuş Yaşar Rodos’tan göç etmiş ve boya ve gemicilik işine başlamıştı. Çukurova’nın sahibi Eliyeşil ailesi ve Karamehmet Tarsus bölgesinde büyük topraklara sahiptiler.
Yunanistan’dan gelen Bezmen, Titiz, Yalman aileleri sermaye oluşumunun ilk aileleridir.
Çukurova, 1925’te Rumlara ait bir iplik fabrikasına sahip olarak sanayiciliğe ilk adım atan aile olmuştur.
Kadir Has’ın babası Nuri Has ve Kayseri Milletvekili Nuri Naci Yazgan tarafından 1925’te, bir Ermeni’ye ait bez fabrikası satın alınarak Milli Mensucat Fabrikası kuruldu.
Bu dönemde Museviler ticarette hâkim durumda idiler. Garih, Alaton, Kamhi aileleri en tanınanlarıdır. Varlık vergisinden sonraki dönem…
Çok tartışılan varlık vergisi ile Musevilerin ticarette etkisi azalmaya başladı. Varlık vergisini ödeyemeyen Musevi ve Ermenilere ait varlıklar Türk patronlarca gasp edilmişti.
Üzeyir Garih ve İshak Alaton’un kurdukları Alarko Holding’in kuruluş yılı 1954’tü, kuruluş yeri ise Karaköy…
Bu ailenin gelişmesinde en önemli dönüm noktası olarak, dönemin Başbakanı Adnan Menderes tarafından darphanenin havalandırma ihalesinin verilmesi kabul edilir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Koç ve Sabancı isimleri öne çıkar…
Koç CHP döneminde Numune Hastanesi ihalesini alır. 1946’da General Electrics ile ilk ampul fabrikasını kurar. Amerikalılarla traktör ve otomotiv işine girer. Koç’un Musevi işadamı Burla Biraderler ile işbirliği bu döneme rastlar.1944’te Burla Biradeler’den Koç’a transfer edilen Bernur Nahum Koç’un gizli kahramanıdır. Elektrik ampulü, taşıt lastikleri, çamaşır makinesi, buzdolabı ve Anadol üretimlerinin hep bu “kahraman”ın hayal gücü ile oluştuğu bilinir.
Sabancı ailesi ise Demokrat Parti döneminde yaptığı atılımlar ve Toyota ile öne çıkar.
YKB (1944), Akbank (1946), Garanti Bankası(1948) bu dönemde kurulur.
O dönemde Borusan demir-çelik işine girmişti. Çukurova Caterpillar iş makinelerinin ve bazı tarım makinelerinin temsilciliğini yapıyordu. Hacı Ömer Sabancı pamuk ihracatına başlamıştı. Çiftçiler ailesi kendini göstermeye başlar.
1949 yılında faaliyete geçen Türkiye Sanayi ve Kalkınma Bankası’nın kuruluşu sermaye sınıfının gelişimine katkıda bulunmuştur.
1940’larda atölye bazında iplik ve dokuma yapan Akkök, Eczacıbaşı, Ülker, Yaşar fabrikalara dönüşerek önemli atılımlar yapmaya başladılar.
Bu dönemin avantajları ihaleler ve varlık transferleridir…
Bu dönemde sermaye sınıfının gelişimine katkıda bulunan en önemli etkenlerin devlet ihaleleri ile, 6-7 Eylül olayları sonrası varlıkların el değiştirmesi olduğu bilinir.
Ayrıca bu dönemin 1960’lara denk gelen yıllarında Amerika çıkardığı PL 480 Kanunu ile ihtiyaç fazlası süttozu (bu dönemde ilkokula gidenler hatırlar), buğday ve tavuğu Türkiye’ye gönderdi. Bunun için ABD kaynaklı bir fon oluşturulmuştu. Bu fon bugün İzmit’e kadar olan fabrikaların kurulmasına kaynak sağlamıştır. Yani zenginlerimizin zenginleşmesinde ABD’nin payı çok büyüktür.
TÜSİAD’ın kuruluşu yerli sermayenin dışa açılma sürecini başlattı…
TÜSİAD 12 Mart muhtırasından hemen sonra 12 Nisan 1971’de büyük sermayenin temsilcileri tarafından kuruldu: AB’ye tam üyelikte ısrar ediyor; ekonomide tekelci kapitalist yapısal değişim istiyorlardı; 1980’de bunu hayata geçirdiler…
Süleyman Demirel ve Turgut Özal ile uygulamaya konulan 24 Ocak Kararlarını hayata geçiren 12 Eylül darbesi sayesinde Türkiye’de yeni bir dönem açılmıştı.[13]
Herkesin bilgisi dahilinde olduğu üzere “24 Ocak” Türkiye ekonomisine ait temel kararların artık dünya sermayesi tarafından alınacağını duyuran belgedir. Hem bir bildiri, hem de bir çerçevedir. Anlayanlara, “Bu çerçevenin içi doldurulacaktır ve bir kapitalizm modeli ortaya çıkacaktır” demekte idi. Geçen 42 yılda içi dolduruldu ve ekonominin değişmeyen modeline toplum ve siyaset boyutları eklendi. (İlginçtir, 1980 başında doların 35 TL civarındaki kuru birden 70 TL yapılarak dünya sermayesinden “Aferin!” alınmıştı. 42 yıl sonra, TL işlemlerinin artık hep doların (dövizin) değerine göre ayarlanacağı bugüne geldik.)
1980’de başlamış, son 20 yılda ana hatları belirginleşmiş model “has (yani tekelci) kapitalizm”dir. Türkiye’ye özgü öğelerle elbette iç içedir.
Dünya kapitalizmi son 30 yılda her ülkenin özgün renklerine paletinde yer veriyor. Ama, ekonomide aynı resmi yapıyor. Meslektaşlarımız arasında ekonomi alanını izole ederek, “kapitalizm” terimini kullanmayan, kim bilir belki bir yumuşaklık (!) arayarak yaşanan modele “piyasa ekonomisi” diyenler çoğunlukta olabilir. Bununla insanı “toplum hâli”nden çıkarıp, alıp piyasalar âlemine yerleştiriyoruz. Orada tanımlıyoruz. İnsana “En yüce değer piyasalardır!” dedirtiyoruz. Böylece, bir bütünün bileşenleri olan ucuz emek, işsizlik ve niteliksizleşmenin toplamından “razı olan insan” elde ediliyor.
Bu da çürüme gerçeğini ortaya çıkarıyor!
HÂL(İMİZ)!
Türkiye, yüzde 68.5 oranla ‘Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü’; bazen de ‘İktisadi İş Birliği ve Gelişme Teşkilâtı’ (OECD) ülkeleri arasında yaşam pahalılığının en yüksek olduğu ülke konumundayken; hâl(imiz)in hiç de iç açıcı olmadığı rakamların kesin diliyle ortada![14]
Örneğin TÜİK’in 15 Mayıs 2024’de yayımladığı verilere göre doğurganlık hızı 1.51 çocuğa inerken;[15] konut sahipliği oranı giderek düştü; e-haciz uygulanan tapu sayısı da rekor seviyeye ulaştı.[16]
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, 2023’te tapulara yönelik 6 milyon 379 bin e-haciz işlemi uygulandı.
Türkiye’de inşa edilen konut sayısı artsa da konut sahipliği oranı 2014 itibarıyla düzenli olarak düşüyor. 2014’te yüzde 61.1 olan konut sahipliği oranı, 2023 yılında yüzde 56.2 ile ifade ediliyor.[17]
Gelir ve kiraya göre İstanbul, Münih’le birlikte Avrupa’nın en pahalı ikinci kenti oldu. İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) raporuna göre İstanbullu geçinemiyor, kredi kartı borcunu ödeyemiyor, her 5 İstanbulludan 3’ü artık daha az gıda alıyor.[18]
Orta yerde yoksulları daha da yoksullaştıran bir sermaye transferi varken; kapitalist krizin yansımaları her alanda derinleşiyor ve halkı darboğaza sokuyor.
TÜİK’in, ‘2022 Hanehalkı Tüketim Harcaması Araştırması’ verilerine göre, insanların harcamaları en zorunlu üç kaleme; beslenmeye, barınmaya, ulaştırmaya sıkıştı. Bütçenin yüzde 66.5’ini; yüzde 22.8 ile gıda, yüzde 22.4 ile konut ve kira harcamaları yutuyor. Böylece sağlığa, eğitime, eğlence ve kültüre, lokanta ve otellere harcayacak para kısıtlanıyor.[19]
‘İstanbul Barometresi Araştırması-Nisan 2024’ verilerine göre, İstanbulluların yüzde 44’ü kıt kanaat geçinebiliyor.[20] Yüzde 43 yeterli gıdaya ulaşamadığı için porsiyonlarını küçülttüğünü belirtiyor.[21]
Yine araştırmalara göre, Türkiye’de 5 yaş altı çocukların bodurluk oranı yaklaşık yüzde 10’larda. Bu rakam her geçen gün daha da artıyor. Sağlıklı beslenemeyen çocuklar sık hastalanıyorlar.[22]
Yoksulluk çeken çocuk sayısı 9.4 milyon oldu. Her 100 çocuktan dokuzu okulu terk etti. Çocuk işçi sayısı 720 bine ulaştı. 10 yılda 888 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi.[23] 2 milyondan fazla çocuk herhangi bir çalışanı olmayan hanelerde yaşıyor.[24] Kriz en ağır darbeyi çocuklara vuruyorken; eğitim ve sosyal destek mekanizmalarından yoksun büyüyen çocuklar suça itiliyor. 2023’te çocuklara yönelik “malvarlığına karşı suçlar” kapsamında 56 bin dosya açıldı.[25]
Dünyada enflasyon lideri Venezüella, 2024 Mart’ında yüzde 67.8’lik enflasyonla beşinci sıraya gerilerken, Türkiye’nin aynı kesitte yüzde 68.5’lik enflasyonla Venezüella’yı geçtiği;[26] asgari mutfak enflasyonunun yüzde 77.5’leri aştığı;[27] ücretin daha cebe girmeden 12 dolar eridiği[28] coğrafyamızda yaklaşık 17 milyon kişi devlet yardımına muhtaç. Milyoner sayısı ise 236 bin 370 kişi. Milyonerler bir yılda servetlerini 319 milyar 510 milyon TL yükselterek 1 trilyon 456 milyon liraya çıkardı.[29]
Bu arada yüksek enflasyon ile alım gücü düşen yurttaşlar fakirleşirken, şirketler kârını katladı. Borç nedeniyle yasal takibe uğrayanların sayısı 180 bin artarak 752 bin kişiye ulaştı. Şirketler net kârını 4 kattan fazla arttırdı; Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre 2023 Temmuz’unda bireysel kredisini ödeyemeyenlerin sayısının 78 binden 96 bine çıktığı; bireysel kredi kartını ödeyemeyenlerin 100 binden 114 bine ulaştığı; yasal takibe düşenlerin oranının ise yüzde 52 artarak 180 bine çıktığı[30] tabloda halkın borcu gırtlağı aştı, icra takipleri durdurulamaz boyutlara ulaştı.
Merkez Bankası (TCMB), ‘Finansal istikrar Raporu’na göre takibe alınan krediler hızla artıp, tahsili geciken alacakların toplamı 1 trilyon TL’yi aşarken;[31] 2024’ün ilk 3 ayında 478 bin kişi ilk defa kredi kullandı ve icra takibindeki borç tutarının 211 milyar TL’ye yükseldiği görüldü.[32]
Ayrıca ‘Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin Kasım 2023 sonu itibarıyla açıkladığı rapora göre karşılıksız çeklerde yüzde 199 artış görüldü.[33] 2023’de, 2022’ye kıyasla karşılıksız işlemi yapılan çek sayısı yüzde 18.7 artarak 146 bin 770 adet, bunların tutarı ise yüzde 176.4 artışla 57 milyar lirayı aştı.[34]
İlaveten: Bin kişiye 1 hekimin düştüğü[35] coğrafyamızda eğitimden, sağlığa pek çok alanda eşitsizlik derinleşti. Ailesinin yanında en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan çocuk sayısı ise 155 bini geçti.[36]
Coğrafyamızın her geçen gün daha fazla yoksullaşması ve totaliter rejiminin yarattığı baskı başta gençler olmak üzere göçü artırdı. Resmi ya da değil, tüm yollarla Türkiyeliler kapağı yurtdışına atmanın yollarını arıyor.
İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2018’den sonra ülkeye resmi olmayan yollarla yapılan göçte önemli bir yükseliş kaydedildi. Ve 2023’de İngiltere’ye yapılan resmi olmayan göçlerde Türkiyeliler üçüncü sıraya yerleşti.
‘Almanya Federal Göç ve Mülteci Dairesi’nin verilerine göre, 2023 yılında Almanya’ya gidip ilk kez sığınma başvurusunda bulunan TC vatandaşı sayısı 55 bin 354 olarak kayıtlara geçti. Türkiye’den ilticalarda yüzde 180.2 artış oldu.
2021’de Meksika’dan ABD’ye 7 bin TC vatandaşı geçerken bu sayı 2022’de 22 bine ulaştı; aynı yılda ABD’ye kaçak yollarla gelen bin kişiden 7’si Türkiyeli idi.[37]
Ve nihayet derinleşen krizin neden olduğu geçim derdi, işsizlik ve gelecek kaygısı ruh sağlığını bozdu: Psikiyatrist Prof. Burhanettin Kaya da, anksiyete ve depresyonun 2 kat arttığını, ruh sağlığı problemlerinin gençlerde yaygın olduğunu ifade etti.[38]
GAYYA KUYUSU: EŞİTSİZLİK
Karl Marx’ın, “Zenginliğin bir kutupta birikmesi aynı zamanda karşı kutupta sefaletin, çalışmanın getirdiği ıstırabın, köleliğin, cehaletin, vahşetin, zihinsel yozlaşmanın da birikmesidir,” saptamasındaki tablonun sorumlusu kapitalist yıkımdır; ve bu bağlamda, gelir dağılımı eşitsizliği ölçmek için kullanılan en temel göstergelerden gini katsayısına göre Avrupa’da gelir dağılımı eşitsizliğinde Türkiye ilk sırada yer alıyor. Dünyadaki 130 ülke içinde ise 28. sırada bulunuyor. TÜİK’e göre Gini katsayısı ile ölçülen bu eşitsizlik 2023 yılında daha da arttı.[39]
Bölüşüm ilişkilerinin bozulduğu, gelirin sınıfsal dağılımının kötüleştiği coğrafyamızda en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay yüzde 49.8, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise yüzde 5.9’dir.[40]
Ayrıca TÜİK’in, 29 Ocak 2024’de yayımlanan ‘Gelir Dağılımı İstatistikleri (2023)’ne göre en zengin yüzde 5’lik grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 5’in 31 katı; en zengin yüzde 10’luk grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 10’un 15 katıdır![41]
Tüm bunların ışığında ‘Credit Suisse’ ile ‘UBS’nin verilerine göre, Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesim, ülkenin toplam servetinin dikkat çekici bir yüzde 40’ını kontrol ediyor;[42] bu da, Türkiye’deki zenginliğin yoğun biçimde küçük bir kesimde toplandığını ortaya koymakta.[43]
ZENGİN(LİK) VAHŞETİ
Adam Smith’in,“Devlet mülkiyetin güvenliğini korumak üzere kurulduğu sürece, gerçekte zenginleri yoksullara ya da mülk sahibi olanları mülk sahibi olmayanlara karşı savunmak üzere kurulmuş demektir”; Thomas More’un, “Büyük çoğunluk yoksulluk içinde kıvranırken, doymak bilmez bir avuç insana memleketin bütün zenginliklerini sömürten bir devlette mutluluk olamaz,” notunu düştükleri zenginlik;[44] işçilerin artı değerine el koyan ekonomi-politik zorbalıktır.
Prof. Dr. Aziz Konukman’ın, “Enflasyonun yüksek olma nedeni sermayenin bizzat kendisi. Sermayenin kârları patladı,”[45] notunu düştüğü coğrafyamızda ‘İSO 500’deki şirketlerin satışları yüzde 119, dönem kârı yüzde 121 arttı.[46]
Örneğin Koç Holding, 2023’de konsolide bazda toplam 54.5 milyar dolar gelir elde ederken, 3.7 milyar dolar kombine yatırım gerçekleştirdi. Şirketin 5 yıldaki kombine yatırımları 11 milyar dolara ulaştı.[47]
‘Credit Suisse’in 2022’e ait ‘Global Wealth Data Book’ verilerine göre, 2021’de Türkiye’de en zengin yüzde 1, tüm servetin yüzde 40.7’sini, en zengin yüzde 5 tüm servetin yüzde 60.5’ini, en zengin yüzde 10 ise tüm servetin yüzde 70.8’ini elinde bulunduruyor. 2002’de en zengin yüzde 1’in ülkedeki servetin yüzde 39.4’ünü, en zengin yüzde 10’un yüzde 67.7’sini elinde bulunduruyordu.[48]
Türkiye’nin ‘İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2022’ raporu sonuçlarına göre satışlar yüzde 104.8 oranında artarak 339.2 milyar TL’den 694.8 milyar TL’ye çıktı.[49]
BDDK’nın verilerine göre Mart 2024 sonu itibarıyla bankalarda “1 milyon TL üzeri” mevduatı olan yurtiçi yerleşik mudi (yerli milyoner) sayısı 1.4 milyon kişiye ulaştı. Bu kişilerin mevduatı ise 10.7 trilyon lirayı buluyor.[50]
Ayrıca bankaların kârı 2022’de yüzde 366’lık rekor bir artışla 433.5 milyar TL’ye, firmaların kârı yüzde 423 artışla 1 trilyon 511 milyar TL’ye ulaştı.[51]
Bu arada Bankalar enflasyonun üzerinde kâra imza atarken, halkın kredi borçları büyüyor. 2023’ün ilk 9 ayında bankaların kârları yüzde 53 artışla 439.7 milyar lira oldu. Aynı dönemde kredi kartı borçları da yüzde 180 oranında arttı.[52]
En büyük 10 banka bir yılda yaklaşık 507 milyar lira kâr elde ederken;[53] BDDK’nin 2023 Haziran’ına ait verilere göre bankacılık sektörünün verdiği kredilerden elde ettiği “faiz geliri” 569.4 milyar TL. Bir de bankaların “faiz dışı gelirleri” var. Bunlar kredilerden alınan ücret ve komisyonlardan, alınan kâr paylarından ve diğer bankacılık hizmetleri gelirleri gibi gelirlerden oluşuyor. Bunun tutarı da 308.9 milyar TL. Böylece toplam gelir 1.198 milyar TL’yi buluyor.[54]
Bu kadar da değil; bir de Karl Marx’ın, “Vergi, bürokrasinin, ordunun, din adamlarının ve sarayın, kısacası tüm yürütme gücü aygıtının yaşam kaynağıdır. Güçlü iktidar ile güçlü vergi aynı anlama gelir,” notunu düştüğü vergi hırsızlığı var.
Herkesin malumu holdingler, yandaşlar vergi ödemiyor. Örneğin 190 milyarlık kamu ihalesi alan 20 şirketten 8’i 2023’de hiç vergi ödemezken; 2023’de vergi ödemeyen devasa büyüklükteki şirketler: Sasa Polyester, Getir, Amazon, Trendyol, Gediz Elektrik, Yemek Sepeti, Atasay, Sinpaş, Limak İnşaat, Taş Yapı, Tüvtürk, Dap Yapı idi ve ayrıca 2023’de 660 milyar TL vergi borcu da silindi![55]
YOKSULLUK YIKIMI
V. İ. Lenin’in, “Paranın egemen olduğu bir toplumda, emekçilerin yoksulluk içinde kıvrandığı, bir avuç zenginin de onların sırtından asalaklık ettiği bir toplumda gerçek özgürlük olamaz,” uyarısı ile Amartya Sen’in, “Açlığın temel nedeni gıda ya da toprak eksikliği değil, demokrasi, eşitlik ve adalet eksikliğidir,” saptamasının altını ısrarla çizerek ekleyelim:
Yoksulluk gerçeği bünyesinde birçok bileşeni barındırır. Yoksulluk, birçok alanda, topyekûn yoksun olma demektir: Açlıktır, yetersiz beslenmedir, hastalıktır, sağlık, eğitim, sosyal ve kültürel alanlardaki hizmetlere yeterince erişememektir. Sosyal ayrıma ve dışlanmaya maruz kalmak demektir. Ele güne muhtaç olmaktır. Yoksulluk, genel anlamıyla, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumu olarak tanımlanır.
Bu(nlar) böyleyken;DİSK Genel-İş EMAR’ın ‘Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu’na göre, bir yılda 190 bin kişi daha yoksullaştı, gelir dağılımı eşitsizliği derinleşti.[56] Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, 2021’de 11 milyon 369 bin 761 yurttaş gıda yardımı almak durumunda kaldı.[57]
Yine “Yoksulluk sınırı asgari ücretin dört katını aşmışken;[58] ‘Aile Bakanlığı’nın ‘Sosyal Yardım’ verilerine göre, 3.7 milyon hane aşırı yoksulluk çektiği için destek programı kapsamına alındı, 3.4 milyon kişi sosyal yardım ile karnını doyurabildi.[59]
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun açlık-yoksulluk sınırı araştırmasının 2024 Eylül sonuçlarına göre, açlık sınırı 14 bin 542 liraya, yoksulluk sınırı ise 41 bin 651 liraya yükseldi. Açlık sınırı son bir yılda 6 bin 875 TL, yoksulluk sınırı 19 bin 274 TL arttı.[60]
Oysa gıda fiyatlarındaki artış oranı 25 kat oldu. 14.8 milyon kişinin yetersiz beslendiği belirlendi. Bu nedenle çocuklarda bodurluk oranı yüzde 5’e ulaştı.[61] İstanbul’da yaşam maliyeti üç asgari ücreti geçti.[62]
Yüksek enflasyonla birlikte yaşanan kriz gıdadan kiralık eve birçok şeyi lükse dönüştürdü. İlaç katkı payı ödemeleri ile en basit ilaçlar dahi lüks hâline geldi. SGK verilerine göre 2022’nin ilk dokuz ayında reçete başına harcama 210 TL iken bu tutar 2023’ün ilk dokuz ayında yüzde 93 artışla 406 TL oldu.[63]
Türkiye,[64] Avrupa’nın en fakir 3. ülkesi konumundayken;[65] bunların yanında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ‘2024 Bütçe Teklifi’ verilerine göre, ailesinin yanında bakılamayan çocuk sayısı 210 bine, elektrik faturasını ödeyemeyen hane sayısı 4 milyona, GSS borçlusu ise 9 milyona ulaşmış olacak.[66]
Bunlarla birlikte TÜİK, ‘2022 Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’ne göre, yoksulluk toplumun büyük kesimine yayıldı. Belirli bir sınırın altında gelire sahip olan bireyleri ifade eden göreli yoksul oranı yüzde 13.9 oldu. 2022’de ortalama gelirin yüzde 40’ına ve yüzde 50’sine göre hesaplanan göreli yoksulluk oranlarının düştüğü, yüzde 60’ına ve yüzde 70’ine göre hesaplanan göreli yoksulluk oranlarının ise arttığı görüldü.[67]
EMEKLİ(LİK) FACİASI
Victor Hugo’nun, “Ucuz olan ne kaldı ki? Her şey ateş pahası. Ucuz olan tek şey dünyanın kahrı; dünyanın kahrını çekmek bedava!”[68] betimlemesi eşliğinde coğrafyamızın emekli(lik) faciasını, somut veriler ışığında, yorumsuz aktaralım!
• Sefalet ücretine mahkûm edilen emeklilerin içinde bulunduğu tablo, bir kez daha ABB verilerine yansıdı. Eylül 2023’te 6 bin 100 olan belediyeye başvuran emekli sayısı 224 Haziran’ında yaklaşık 40 bine yükseldi.[69]
• ‘İstanbul Planlama Ajansı’ (İPA) araştırmasına göre İstanbul’da 6 haneden biri sadece emekli aylığı ile geçiniyor, her 3 emekliden biri çalışıyor.[70]
• 15 milyonun üzerinde (kimi kaynaklara göre 16 milyon) emekli, dul ve yetimin olduğu bir ülkede bu kesimler sefalete mahkûm edildi.[71]
• TÜİK’in ‘İstatistiklerle Yaşlılar-2023’ verilerine göre yaşlılarda yoksulluk artıyor; yoksulluk oranı 4 yılda yüzde 7.5 yükseldi.[72]
• Emeklilerin aylıklarındaki ciddi gerileme, 60 ve üzeri yaştaki yurttaşların işgücüne katılmasına neden oluyor. Yaklaşık 30 bin yaşlı yurttaş, İŞKUR’da iş bekliyor. Bir yıldır iş arayışındakilerin sayısı ise 5 kat arttı.[73]
• TÜİK’in, 2023 ‘İstatistiklerle Yaşlılar’ çalışmasına göre yaşlılarda yoksulluk oranı 2019’da yüzde 14.2 iken 2023’te 21.7’ye yükseldi.[74]
• Dar gelirlilerin dışarıda yiyebileceği tek gıda maddesi hâline gelen simit de emekli için erişilemez fiyatlara yükseldi. Emekliler, öğünlerini 3.75 TL’lik çubuk kraker ve 2.75 TL’lik su ile geçirir hâle geldi.[75]
• Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal yardım verilerine göre, belediyenin yardım programına başvuran ve 10 bin TL altında maaş alan emekli sayısı 36 bin 592’ye yükseldi.[76]
BORÇLANARAK BATIYORUZ
George Orwell’in, “Toplumdaki hiyerarşinin sürmesi ancak yoksulluk ve cehalet temeli üzerinde sağlanabilir,” biçiminde tarif ettiği olgunun bir boyutu da “borçlan(dırıl)mak”tır; bunun somut göstergesi, yurttaşların kredi kartı borçlarının asgari ücretin ortalama 2.5 katına ulaşmış olması…[77]
Kolay mı?
Milyonlarca emekçi geçinebilmek için kredi kartı ve tüketici kredilerine yüklendiği için boğazına kadar borç batağına saplandı. Temel ihtiyaçlarını karşılamak için tüketici kredisi ve kredi kartlarına yüklenen vatandaşın toplam borcu yüzde 80’i aşmış durumda. Bir yılda sadece kredi kartlarına olan borçlardaki artış yüzde 182’yi geçti.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları toplamından oluşan borç miktarı 2 trilyon 208 milyar lirayı aştı. Milyonlarca insanın gelir ya da kazançları giderlerinin çok gerisinde kaldığından, bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının ödenmesinde ciddi zorluklar yaşanıyor. Borçlarını vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından yasal takip (icra) başlatılan borç miktarı 36 milyar lirayı buluyor.[78] İcra dosyaları bir yılda yüzde 58.9 oranında arttı.[79]
Türkiye’nin iç borç gibi brüt dış borç stoku patladı. 31 Aralık 2023 itibarıyla 499.9 milyar dolar, net dış borç stoku ise 261.4 milyar dolar oldu. Hazine garantili dış borç stoku 16.1 milyar dolar, kamu net borç stoku da 5 trilyon 560 milyar lira olarak gerçekleşti.[80]
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) göre, kısa vadeli dış borç stoku, 2023 Aralık sonu itibarıyla 2022 sonuna göre yüzde 17.2 artarak 174.4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 10.1 artışla 68.4 milyar dolara, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku da yüzde 10.8 artarak 59.6 milyar dolara yükseldi.
Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2022 sonuna göre yüzde 18.4 artarak 12.6 milyar dolara çıktı. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 7.4 azalarak 20 milyar dolara gerilerken, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı yüzde 23.2 artışla 20.7 milyar dolara yükseldi. Yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları da 2023 sonuna göre yüzde 15.2 yükselişle 15.1 milyar dolar oldu. Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2022 sonuna göre yüzde 7.8 artarak 52.5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.
Tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2022 sonuna göre yüzde 19.3 artarak 34.5 milyar dolar, özel sektörün kısa vadeli dış borcu da yüzde 7.5 artarak 93.6 milyar dolar oldu. Bu dönemde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 29.2 yükselerek 95.7 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar ise yüzde 3.7 artarak 76.7 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. 2022 sonunda 676 milyon dolar olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2023 Aralık sonu itibarıyla 1.6 milyar dolar oldu.[81]
Özetle: Türkiye’nin borçları “Tek Adam” döneminde katlanarak arttı. Kamunun brüt borcu 2018’in ilk çeyreğinde 986 milyar TL’ydi. 5 senede borç stoku yaklaşık 5 kat arttı ve 4.9 trilyon TL oldu.[82] 1923-2002 kesitinde 79 yılda 57 hükümet dönemindeki toplam kamu borç stoku 242.7 milyar TL iken, AKP iktidarı, kamu borcunu 23 kat artışla 2023 Haziran sonunda 5.6 trilyon liraya çıkarttı.[83]
Özetle: Türkiye’nin borcu 5.6 trilyon TL’yi geçti. 2023’de 646 milyar TL faiz ödemesine gitti.[84]
Derinleşen kriz borçlanma verilerine yansırken; coğrafyamız yabancılara, yurttaşlar ise bankalara borçlanıyor. Kısa vadeli dış borç 226.3 milyar dolara yükseldi. 36.3 milyon yurttaşın kredi borcu 1.5 trilyon TL’yi aştı.
TCMB verilerine göre, vadesine 1 yıl veya daha az kalmış kısa vadeli dış borç stoku, 5 ayda 20 milyar dolar artarak 226.3 milyar dolara yükseldi.BDDK verilerine göre bankaların bireysel kredi kartı alacakları 1 trilyon 194 milyar 631 milyon liraya yükseldi.[85] Halkın bankalara borcu bir yılda yüzde 82 arttı.[86]
Evet, ay sonunu getiremeyen halk kredi ve kartlara sarıldı. Ancak faiz oranlarının artmasıyla takipteki bireysel kredi kartı borcu, bir yılda yüzde 212.9 oranında arttı. Taksitsiz kredi kartı borçları yüzde 165 oranında arttı.[87]
2023 Ağustos’u itibarıyla bireysel kredi kullananların sayısı bir yılda 1.9 milyon artışla 38 milyon 880 bin kişi oldu. Kişi başına ortalama bireysel kredi borcu bir yılda 34 bin 849 TL’den 61 bin 449 TL’ye ulaştı.[88]
Ancak, TBB Risk Merkezi’nin verilerine göre, 2024’ün Şubat’ında kredi kullanan sayısı 40 milyon 179 bine ulaşırken; aynı kesitte bireysel kredisini ödemeyen kişi sayısı yüzde 78.2, bireysel kredi kartını ödemeyen kişi sayısı yüzde 147.3 arttı.[89]
Borcunu ödeyebilmek için kredi kartlarına “takla attıran” dar gelirlilerin cebindeki kart sayısı arttıkça borç bakiyesi de kabardı. Kişi başına ortalama kredi kartı borcu 14 bin 377 liradan 34 bin 398 TL’ye ulaştı.[90] Aralık 2023’te kredisini ödemeyen yurttaş yüzde 27, kartını ödemeyen yüzde 34 arttı.[91]
Ve nihayet 2018’den beri bireysel kredi kartı borçları 15 katına çıktı. 2024’de kredi kartı borçları 1 trilyon 309 milyar lirayı aştı.[92]
Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) bankalara kredi borçları 70.5 milyar lira daha artarak ilk kez 3 trilyon lira sınırını aştı,[93] ortalama kredi borcu da yüzde 57.9 artışla 709 bin liraya yaklaştı.[94]
“SONUÇ YERİNE”
“Evet yoldaşlar, yaşadığımız hayat nasıl bir hayattır? Açıkça söylemekten korkmayalım: Şu kısa ömrümüz yoksulluk içinde, sabahtan akşama kadar uğraşıp didinmekle geçip gidiyor. Dünyaya geldikten sonra yaşamamıza yetecek kadar yiyecek verirler; ayakta kalanlarımızı canı çıkana kadar çalıştırırlar; işlerine yaramaz duruma geldiğimizde de korkunç bir acımasızlıkla boğazlarlar. Hayatımız sefillikten, kölelikten başka nedir ki? İşte, tüm çıplaklığıyla gerçek budur,” haykırışına George Orwell’in, ekler Lucy Parsons, “Toplumda var olan neredeyse tüm sefalet, yoksulluk, suç ve karışıklık hükümetler aracılığıyla bu güç uygulamasından kaynaklanır,” ve George Holyoake da, “En kötü yiyecek yoksullara gelir, yoksullukları onları satın aldırır ve ihtiyaçları onları yedirir. Mideleri, devletin çöp sepetleridir,” sözleriyle gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.…
Tablo böyleyken “sabır”/ “sükûnet” öneriliyor emekçilere…
Recep Tayip Erdoğan, “Enflasyonu yeniden tek haneye düşürerek, gelir dağılımını iyileştirmeyi amaçlıyoruz!”… “Yıllık enflasyonun yükselmesi, hayat pahalılığı ile mücadelemizi daha sıkı yapmamızı gerektiriyor. Bu uzun ve sabır isteyen süreçtir. Enflasyonu dize getireceğiz!”… “Enflasyonu vatandaşın günlük hayatından çıkaracağız, biraz sabır bekliyoruz!”… “Enflasyonu tek haneye indireceğiz!”[95] vb., vd’lerinden söz edebiliyorken; vergileri katmerlendiriyor hâlâ!
Oysa, bilmem biliyor musunuz? 2023’ün ilk on ayında: i) Dakikada 7.8 milyon TL; ii) Saatte 471 milyon TL; iii) Günde 11.3 milyar TL; iv) Ayda 339,1 milyar TL; Toplam 3 trilyon 391 milyar lira vergi ödedik![96] (Bu arada geçerken anımsatayım: “Kralların devrilmesinin ilk nedenlerinden biri her zaman vergi sorunları olmuştur,” der Karl Marx!)
O hâlde açlık sınırı 18 bin 978 TL; yoksulluk sınırı 61 bin 820 TL; asgari ücret 17 bin 2 TL; en düşük emekli maaşı 12 bin 500 TL’yken; tekelci kapitalist vahşetin emeğe layık gördüğü tablo bu!
Çözüm mü? Gayet “basit”: Emekçilerin hayatını cehenneme çeviren tekellerin mal varlıkları ve kârlarına el koymaktır.
Yıldız Holding 1 milyon 200 bin öğrencinin beslenme sorununu çözebilir
Ülker ve Şok, Yıldız Holding’in en çok bilinen şirketlerinden ikisi. Holding’in gıda ve perakende alanında faaliyet gösteren sadece bu iki şirketinin 2023 yılı net kârı 8.7 milyar TL. Bu, yalnızca bir ailenin el koyduğu bir rakam!
Bununla 1 milyon 208 bin 333 öğrencinin bir yıl boyunca sağlıklı beslenmesini sağlanabilir.
Ya da bu rakam, 144 bin 365 ailenin bir yıllık gıda masrafına denk düşüyor.
Veya 1 milyon ton buğdayın fiyatına denk geliyor.
Halka birinci basamak sağlık hizmeti sunacak 677 Aile Sağlığı Merkezi yapımı ve 3 bine yakın aile hekimi istihdamının bir yıllık maliyetine eşit.
Bunlar devletleştirme sonucunda yalnızca Yıldız Holding’in elinde tuttuğu zenginliklerin topluma olabilecek katkısının boyutlarını gösteren birkaç örnek.
Rönesans Holding’in 2023 net kârı 22.6 milyar TL’yken; bu tutarla 2100 mahallede 210 bin çocuk kapasiteli kreş yapılmasını, 19 bin kreş personelinin istihdam edilmesini sağlanabilir. 376 bin 667 üniversite öğrencisine 1 yıl boyunca aylık 5 bin TL burs verilebilir.
En yüksek kârı, en büyük şirketleri, özelleştirmeler sonucu Tüpraş gibi önemli şirketleri elinde tutan Koç Holding’in 2023 net kârı 117.7 milyar TL. Holding’in 7 şirketi İSO 500 sıralamasında ilk 60 şirket arasında yer alıyor.
Bir ailenin el koyduğu bu rakam 163 bin 472 ataması yapılmayan öğretmenin yıllık maaşına denk düşüyor. 1000 kişilik 180 adet öğrenci yurdunun yapılması için gerekli kaynağa karşılık geliyor. Tüm İstanbulluların 6 aylık abonman ücretini karşılıyor. İşsiz 576 bin kişinin asgari ücretle istihdam edilmesini sağlıyor.[97]
Siz buna bir de halkın sırtında taşınamaz ağırlıkta bir yük teşkil eden “Saray”ın topluma iadesinin getireceği ferahlamayı ekleyin!
Bu tabloda Thomas More’un, “Öyle yasalar çıkarın ki köyleri, çiftlikleri yıkan beyler ya hepsini yeniden yapmak, ya da toprağı yeniden çiftlik kuracak insanlara bırakmak zorunda kalsınlar. Zenginlerin cimri bencilliğini frenleyin. Sömürme, tekel kurma hakkını alın ellerinden,” önerisi doğrultusunda “Mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi kaçınılmazdır,” Karl Marx’ın ifadesiyle…
TEMEL DEMİRER
N O T L A R
[*] Görüş, Ağustos 2024…
[1] John Berger.
[2] İsmail Arı, “… ‘Açım’ Diyen Yurttaşa Kelepçe!”, Birgün, 23 Ağustos 2023, s.5.
[3] “Açlık 19 Bin, Yoksulluk Sınırı İse 62 Bin Lirayı Aştı”, 30 Temmuz 2024… https://www.avrupademokrat3.com/aclik-19-bin-yoksulluk-siniri-ise-62-lirayi-asti/
[4] Jale Özgentürk, “Ali Babacan: Hâlâ Uçurumun Kenarındayız”, Cumhuriyet, 8 Ocak 2024, s.9.
[5] Şehriban Kıraç, “Zenginobuz: Büyük Faturaya Hazır Olun”, Cumhuriyet, 4 Ekim 2023, s.8.
[6] Şehriban Kıraç, “Binhan Elif Yılmaz: İşsizlik ve İflaslar Artacak”, Cumhuriyet, 13 Aralık 2023, s.8.
[7] İklim Öngel, “Karatepe: AKP’nin Kurgusu Sefalet”, Cumhuriyet, 19 Mart 2024, s.6.)
[8] İklim Öngel, “Ali Tigrel: Kazanan Çok Vergi Ödesin”, Cumhuriyet, 25 Aralık 2023, s.9.
[9] Şehriban Kıraç, “Türkiye’de Çok Daha Yüksek Enflasyon ve İşsizlik Olacak”, Cumhuriyet, 6 Eylül 2023, s.8.
[10] Havva Gümüşkaya, “Erinç Yeldan: Üçüncü Nesil Kriz”, Birgün, 1 Ocak 2024, s.5.
[11] Samuel P. Huntington-Jorge J. Dominguez, Siyasi Gelişme ve Siyasi Çürüme, çev: Ergun Özbudun, Siyasi İlimler Derneği Yay., 1965.
[12] Seda Ünsar, “İki Huntington ve Türkiye”, Cumhuriyet, 25 Mart 2024, s.2.
[13] Mustafa Pamukoğlu, “Türkiye’de Sermaye Sınıfının Gelişimi”, Cumhuriyet, 5 Kasım 2013, s.12.
[14] Merve Kılıç, “Sağlıklı ve Dengeli Beslenmesinin Günlük Maliyeti 600”, Cumhuriyet, 2 Haziran 2024, s.3.
[15] Semra Kardeşoğlu, “Yoksulluk Arttı, Çocuk Sayısı Düştü”, Birgün, 16 Mayıs 2024, s.2.
[16] Türkiye’den 400 bin dolara ev alıp üç yıl bekleyerek yurttaşlık hakkını garantileyen yabancılar, bugün bunları 1-1.5 milyon dolara satıp ülkelerine dönmeye başladı. (Şehriban Kıraç, “Yurttaşlığı Kapan Gidiyor”, Cumhuriyet, 15 Nisan 2024, s.9.)
[17] Mustafa Bildircin, “6.3 Milyon Tapuya E-Haciz Konuldu”, Birgün, 13 Mayıs 2024, s.4.
[18] “İstanbul Kirada Avrupa’nın Lideri”, Birgün, 5 Mayıs 2024, s.4.
[19] Hayri Kozanoğlu, “Gelir Adaletsizliği Keskinleşiyor”, Birgün, 13 Haziran 2023, s.5.
[20] ‘Anadolu Eğitim Sen’in anketine göre öğretmenlerin yüzde 82.2’si maaşını yetersiz bulurken sadece yüzde 6.8’inin tatil yapabildiği açıklandı. (“… ‘Türkiye Yüzyılı’nda Öğretmenler: Borçlu ve Yoksul”, Birgün, 20 Mayıs 2024, s.7.)
[21] “İstanbullu Kıt Kanaat Geçiniyor”, Birgün, 17 Mayıs 2024, s.5.
[22] Sibel Bahçetepe, “Beslenme Yetersiz, Çocuklar Bodur”, Radikal, 19 Eylül 2023, s.4.
[23] Sefa Uyar, “Yoksulluk Suça Bulaştırdı”, Cumhuriyet, 17 Aralık 2023, s.6.
[24] Mustafa Çakır, “Aileler Yoksullaştı”, Cumhuriyet, 21 Mayıs 2024, s.4.
[25] Mustafa Bildircin, “Yoksul ve ‘Suçlu’ Çocuklar Ülkesi”, Birgün, 8 Nisan 2024, s.6.
[26] “Türkiye Enflasyonda Venezüella’yı da Geçti: Dünyada Dördüncü Sırada”, 13 Nisan 2024… https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiye-enflasyonda-Venezüellayi-da-gecti-dunyada-dorduncu-sirada-haber-1683736
[27] “Yoksulluk Sınırı 47 Bin Lirayı Aştı!”, Cumhuriyet, 31 Aralık 2023, s.9.
[28] “Asgari Ücret Cebe Girmeden 12 Dolar Eridi”, Sözcü, 12 Ocak 2024, s.7.
[29] “17 Milyon Yardıma Muhtaç”, Yeni Yaşam, 23 Kasım 2023, s.4.
[30] “Şirketler Kazandı, Halk Borca Battı”, Radikal, 14 Eylül 2023, s.5.
[31] “Sorunlu Krediler Bir Trilyonu Aştı”, Birgün, 17 Kasım 2023, s.4.
[32] “İcra Takibindeki Borçlar 211 Milyar TL’ye Yükseldi”, Sözcü, 10 Haziran 2024, s.7.
[33] “Karşılıksız Çeklerde Yüzde 199 Artış”, Cumhuriyet, 24 Aralık 2023, s.9.
[34] “Karşılıksız Çek Patladı”, Cumhuriyet, 21 Ocak 2024, s.9.
[35] Sibel Bahçetepe, “Bin Kişiye 1 Hekim”, Birgün, 24 Haziran 2024, s.2.
[36] Sibel Bahçetepe, “Çocuk Yoksulluğu Halk Sağlığı Sorunu”, Birgün, 17 Kasım 2023, s.2.
[37] “Göçen Göçene”, Birgün, 8 Mayıs 2024, s.13.
[38] Sibel Bahçetepe, “Geçim Sıkıntısı Depresyonu Artırdı”, Birgün, 29 Nisan 2024, s.2.
[39] “Türkiye Gelir Dağılımı”, Cumhuriyet, 13 Mart 2024, s.9.
[40] Zülal Kalkandelen, “Gazete Üstünde Yaşayanlar, Pişkince Kapitalizm Aklayanlar”, Cumhuriyet, 14 Nisan 2024, s.4.
[41] Feray Aytekin Aydoğan, “Açız, Zenginleri Yiyeceğiz”, Birgün, 31 Ocak 2024, s.7.
[42] “Gelir Dağılımında İflas”, Cumhuriyet, 31 Ocak 2024, s.9.
[43] Dünyada kişi başına düşen milli gelirde ilk 10 ülke ortalaması 87.976 dolar, dünya ortalaması 16.736 dolar, Türkiye ortalaması 10.622 dolar. Hukukun üstünlüğü endeksine baktığımızda ilk 10 ülke ortalaması 0.85, dünya ortalaması 0.55, Türkiye ortalaması için ise 0.41 oranı çıkıyor karşımıza. Özgürlükler endeksine bakarsak ilk 10 ülke ortalaması 98.2, dünya ortalaması: 55.5, Türkiye ortalaması 32 imiş. İnsani gelişmişlik endeksi ilk 10 ülke ortalaması 0.95, dünya ortalaması 0.84, Türkiye: 0.73 Gelir adaletsizliğini ölçen sıralamada ilk 10 ülke ortalaması 0.26, OECD ortalaması 0.32, Türkiye 0.41’le yine en gerilerde. Gelelim en çarpıcı veriye; kadınların iş gücüne katılımı sıralamasında ilk 10 ülke ortalaması yüzde 76.32, OECD ortalaması yüzde 62.53, Türkiye: yüzde 35.37! (Zeynep Altıok Akatlı, “100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti”, Birgün, 2 Kasım 2023, s.2.)
[44] “Zenginliği olmayan insanı, insanlığı olmayan zengine tercih ederim.” (Plutarhos)
“Bir devlette zenginlik ve zenginler baş tacı olunca, doğruluğun ve doğru insanların şerefi azalır.” (Platon)
“Filozoflar neye sahip olduklarını bilirler ama zenginler bilmezş” (Aristippos)
“Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip oluncaya kadar, zengin değilsiniz.” (Garth Brooks)
[45] İklim Öngel, “Prof. Dr. Konukman: Sermayeye Söz Geçmiyor”, Cumhuriyet, 13 Mayıs 2024, s.6.
[46] “Patronlarda Kâr Keyfi”, Cumhuriyet, 27 Eylül 2023, s.9.
[47] “Koç Holding 2023 Yılında 54 Milyar Dolar Gelir Elde Etti”, 15 Mart 2024… https://www.nupel.tv/koc-holding-2023-yilinda-54-milyar-dolar-gelir-elde-etti-296447.html
[48] Semih Güven, “AKP Düzeni: Emeğiyle Geçinenler Böyle Saldırı Görmedi”, Birgün Pazar, 20 Ağustos 2023, s.10.
[49] “İSO İkinci 500’ü Açıkladı!”, Cumhuriyet, 1 Kasım 2023, s.9.
[50] Serhat Aligil, “… ‘Yerli Milyoner’lerin Yakın Tarihi”, Cumhuriyet, 12 Mayıs 2024, s.9.
[51] Hayri Kozanoğlu, “Kârlar Tıkırında”, Radikal, 19 Eylül 2023, s.4.
[52] “Bankaların Kârı, Halkın Borcu Arttı”, Birgün, 8 Kasım 2023, s.6.
[53] “Banka Kârda, Halk Borçta Rekor Kırdı”, Birgün, 22 Şubat 2024, s.5.
[54] Mustafa Durmuş, “Bazıları ‘Yeni’ Ekonomi Yönetimini Alkışlarken…”, Evrensel, 3 Ağustos 2023, s.6.
[55] https://www.evrensel.net/haber/524222/ihalede-bol-sifir-vergide-tek-sifir-sarayin-muteahhitleri-vergi-vermedi
[56] “Emekçi Eşitlik İstedi”, Cumhuriyet, 26 Mayıs 2024, s.9.
[57] “11 Milyon Kişi Yoksul”, Cumhuriyet, 31 Ocak 2024, s.9.
[58] “Yoksulluk Sınırı Asgari Ücretin Dört Katını Aştı!”, Cumhuriyet, 16 Aralık 2023, s.9.
[59] Mustafa Bildircin, “3.7 Milyon Hanede Aşırı Yoksulluk”, Birgün, 18 Kasım 2023, s.4.
[60] “Açlık ve Yoksulluk Katlanarak Büyüdü”, Birgün, 26 Eylül 2023, s.6.
[61] Merve Kılıç, “Yoksulluk Siyasi Tercih!”, Cumhuriyet, 6 Aralık 2023, s.4.
[62] “Yaşam İçin 3 Asgari Ücret Bile Yetmiyor”, Birgün, 11 Şubat 2024, s.4.
[63] Merve Kılıç, “… ‘Veresiye’ İlaç Dönemi”, Cumhuriyet, 11 Mart 2024, s.9.
[64] Türkiye’nin en zengin ve en yoksul şehirleri belli oldu: Kocaeli, 302 bin 772 lirayla 2022’de kişi başına gayrisafi yurt içi hasılada (GSYH) ilk sırada yer aldı. Son sırada ise 54 bin 272 lira ile Van yer aldı. (“En Zengin ve Yoksul İller Belli Oldu!”, Cumhuriyet, 8 Aralık 2023, s.9.)
[65] Özgen Acar, “Yaşasın RTE Ekonomisi! 1”, Cumhuriyet, 10 Kasım 2023, s.16.
[66] Mustafa Bildircin, “Yoksulluk Derinleşecek”, Birgün, 20 Ekim 2023, s.11.
[67] Havva Gümüşkaya, “Daha Çok Yoksul, Daha Çok Kiracı”, Birgün, 31 Ocak 2024, s.4.
[68] Victor Hugo, Sefiller, Antik Kitap Yay., 2007.
[69] Mustafa Bildircin, Başkentte 40 Bin Yoksul Emekli, Birgün, 7 Temmuz 2024, s.4.
[70] Emekli İstanbul’da Açlıkla Sınanıyor, Birgün, 29 Mayıs 2024, s.4.
[71] Hüseyin İrfan Fırat, “Nereye Payidar Nereye”, Radikal, 29 Eylül 2023, s.5.
[72] “Yaşlı Yoksulluğu Patlaması Yaşandı”, Birgün, 28 Mart 2024, s.2.
[73] Havva Gümüşkaya, “Yaşlı İşsizlerin Sayısı Artıyor”, Birgün, 10 Haziran 2024, s.4.
[74] “Türkiye’de Yaşlılarda Yoksulluk Oranı 4 Yılda Yüzde 50 Arttı”, 27 Mart 2024… https://www.avrupademokrat3.com/turkiyede-yaslilarda-yoksulluk-orani-4-yilda-yuzde-50-artti/
[75] Mustafa Bildircin, Emeklinin Yeni Öğünü Kraker-Su, Birgün, 8 Temmuz 2024, s.4.
[76] Mustafa Bildircin, “Emekli Bin 500 TL’ye Muhtaç”, Birgün, 9 Mayıs 2024, s.4.
[77] Havva Gümüşkaya, “Kişi Başı Kart Borcu Asgari Ücretin 2.5 Katı”, Birgün, 8 Aralık 2023, s.7.
[78] Erkan Aydoğanoğlu, “Yoksullaşma ve Borç Kıskacı”, Evrensel, 3 Ağustos 2023, s.6.
[79] “İcra Dosyaları Yüzde 59 Arttı”, Radikal, 7 Eylül 2023, s.7.
[80] “Türkiye’nin Borcu Ne Kadar?”, 29 Mart 2024… https://www.avrupademokrat3.com/dis-borc-stoku-verileri-aciklandi-turkiyenin-borcu-ne-kadar/
[81] “Borç Rekoru”, Evrensel, 20 Şubat 2024, s.6.
[82] “Borçlar Beş Yılda Beş Katına Çıktı”, Cumhuriyet, 1 Temmuz 2023, s.11.
[83] “Türkiye Ekonomisi İpotek Altında”, Evrensel, 14 Ağustos 2023, s.6.
[84] Aycan Karadağ, “Faiz Yükü Giderek Artıyor, Ülke Yokuş Aşağı Gidiyor”, Birgün, 26 Temmuz 2023, s.4.
[85] “Ülke Borç Batağında”, Birgün, 19 Ocak 2024, s.4.
[86] “Fakirlik Tavanda, Borçlu Sayısı Arttı”, Birgün, 17 Haziran 2023, s.4.
[87] Havva Gümüşkaya, Takipli Krediler Alarm Veriyor, Birgün, 5 Temmuz 2024, s.4.
[88] “Yurttaşın Kredi Borcu 60 Bini Aştı!”, Cumhuriyet, 14 Ekim 2023, s.11.
[89] “Borçlu ve Batık Arttı”, Cumhuriyet, 18 Nisan 2024, s.9.
[90] Havva Gümüşkaya, “Kredi Kartlarına Limit Dayanmıyor”, Birgün, 14 Mart 2024, s.4.
[91] “Batık Yurttaş Çoğalıyor”, Cumhuriyet, 13 Şubat 2024, s.9.
[92] “Son 6 Yılda Kredi Kartı Borçları 15 Katına Çıktı”, 26 Mart 2024… https://odakdergisi2.com/son-6-yilda-kredi-karti-borclari-15-katina-cikti/
[93] Mustafa Çakır, “Borç Batağı Büyüyor”, Cumhuriyet, 7 Kasım 2023, s.11.
[94] “KOBİ’lerin Borcu Çok”, Cumhuriyet, 11 Şubat 2024, s.9.
[95] Özgen Acar, “RTE Çöküyor mu?”, Cumhuriyet, 1 Aralık 2023, s.8.
[96] Havva Gümüşkaya, “Sarayın Bütçesine Para Yetiremedik”, Birgün, 16 Kasım 2023, s.5.
[97] “Holdinglerin Mal Varlıkları ve Kârları Halkımıza Feda Olsun”, 22 Temmuz 2024… https://www.tkp.org.tr/aciklamalar/23294/