‘’Biz düşeceğiz ama kavga mutlaka sürecek…’’(Orhan Yılmazkaya)
Orhan yoldaşın yaşamı, duruşu ve geride bıraktığı mücadele mirası; Emperyalizme, faşizme, Siyonizme karşı mücadele çağrısıdır.
O bize kavgayı hatırlattı, faşizm karşısında devrimci duruşu, kararlığı ve inancı bir kez daha gösterdi.
O kendisinde önceki devrimci direniş ve fedayı ruhun nasıl yaşatılacağını bir kez daha örneği oldu. Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya ve onların ardıllarının devrim mücadelesinde yaratıkları değer ve birikimi herkese hatırlattı. Onların faşizme karşı başkaldırısını ve ölüm karşısında bile devrim yolundan sapmayan iradelerini bir kez daha gösterdi.
27 Nisan destansı direnişi, kararlılığın, davaya ve halklara bağlılığın, devrim uğruna kendini adamanın adı oldu.
Bugün 27 Nisan’da ölümsüzleşen Orhan yoldaşı andığımız günlerde onun destansı direnişinin doğduğu koşuların benzerini yaşıyoruz. Türkiye devrimci harekâtının büyük bir tasfiyecilikle yüz yüze olduğu koşulardı. Devrimci mücadele, radikalizmin tasfiye edildiği, legalizmı her şey olarak görüldüğü koşulardı. O süreçte ‘Beyoğlu sosyalistliği’ olarak tanımladığımız, en büyük devrimci eylem olarak yapılan basın açıklamalarına indirgenene bir devrimcilik ön plandaydı.
Bugünde benzer bir tasfiyecilikle yüz yüzeyiz. Faşizmin parlamentosu ve onun seçim oyunlarının kulvarına hapsolmuş, orda medet umman, illegal mücadele ve radikalizmi unutan/ unutturmaya çalışan bir yönelimle yüzsüzeyiz.
O süreçte (27 Nısan2009) Orhan yoldaşın yaratığı direniş ve bu direnişin etkisiyle faşizmin barikatları yıkılarak yasak denen 1 Mayıs alanı Taksime kitleler akın ederek, Taksim Kızıl taksime dönüştürüldü. Ardında Gezi Haziran, başkaldırısı ve yükselen mücadele ufkunu yeniden radikal, başkaldırı mücadeleye çevirmiştir. Bu yeniden yükselen yönelim kendisine Kürdistan özgürlük alanlarına yönelimi güçlendirdi. 2006 Medya savunma alanlarında eğitimini tamamlayarak ayrılırken Orhan yoldaş yaptığı konuşmada; ‘biz çok iyi biliyoruz ki bizden sonra gelenler ayak izlerimizi takip edeceklerdir…’ işte yoldaşın belirlemesi toplumsal mücadelede kısacık bile denmeyecek bir dönemde gerçekleşiyordu.
Ardında Rojava devrimi ve kitlelerde yükselen devrimci dinamizm kendini Rojava’ya, Kobani’ye taşımıştır. Birçok devrimci yapı bu yönelim peşinde gitmek zorunda kaldı dersek hiçte yanlış olmayacaktır.
İşte bugünde yaşadığımız benzer koşularda yeni arayışlar, ya da nasıl olacağını aramak değildir. Orhan yoldaş ve devrimci hareketin o günkü yönelimi ve ortaya koyduğu perspektif, pratik bugünün yanıtını vermektedir bizlere.
Yaşadığımız bazı olumsuzluk ve yetersizlikler, yanlış yönelim ve bazı kırılmalar sonucu devrimci hareket olarak kendi çizgimiz ve yönelimiz de geriye düşüşler yaşadık. Dolaysıyla Orhan yoldaşın bizlere bıraktığı mirası geliştiren, ilerleten olamadık. Bunun içindir ki bugün bunları bilince çıkarmış olmak ve gerekli eleştiri-özeleştirimizi yaparak şimdi Orhan’laşma zamanı diyoruz. İçine düştüğümüz geriye düşüşleri sonlandırarak ileriye atılma zamanı…
Kızıldere’den 27 Nisan’a öncülerimizin bizlere gösterdikleri; Halkların kurtuluşu ve sosyalizm hedefine ulaşmak, özgür bir gelecek inşa etmenin ve insanlığın gerçek kurtuluşu devrimdir. Devrimde ancak uğruna bedelleri göze almakla mümkündür. Bugün bizlere düşende öncülerimizin cüretini kuşanmak ve onların bıraktığı miras üzerinde mücadeleyi yükseltmektir.
Bunun içindir ki halklarımızın kurtuluş düşünü gerçek kılacak olan devrimci savaşçı çizgidir. Devrim mücadelesinde zafere ulaşmanın en kopmaz bağlarla inşa edilişinin pratiği bu yönelimdir.
Orhan yoldaşta aldığımız direniş ve mücadele ruhunu zafere taşıyacağız!
27 Nisan devrimci mücadelenin destansı direnişi ve onurudur, yol göstericisidir. ‘Onlara sözümüz devrim olacak’ şiarıyla mücadeleyi zafere taşıyan, insanlığın gerçek kurtuluş olan sosyalizm ve komünizm idealine kadar sürdüreceğiz.
Tek Yol Devrim!
Komutan Orhan Yılmazkaya Yoldaş Ölümsüzdür!
Kavga Sürüyor!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!