1 Mayıs’ın ardından

 

İsçi sınıfı ve emekçileri 1 Mayıs’ı alanlarda daha büyük bir öfkeyle taleplerini haykırarak kutladı. Uluslararası emperyalist-kapitalisti sistemin kriz ve iç çatışmaların giderek yoğunlaştığı ve çalışanlara yönelik hak gaspları, işsizlik, yoksulluğun giderek arttığı bir dönemdeyiz.

Türkiye oligarşisinin çökmekle yüz yüze gelen sisteminin coşkusunu engellemek ve savaş tek adam diktatörlüğü adı altında açık faşist diktatörlük yönelimi, bölgede Kürtler üzerinde savaş vb kendi sistemini onarma ve krizini aşma çabaları, onu daha çok çıkmaza ve çöküntüye doğru sürüklüyor. 31 Mart yerel seçimleriyle birlikte oligarşi arası güçler arasındaki çelişkiler daha net ortaya çıkmış, dışa vurmuştur. Artık Kürt özgürlük mücadelesine ve emekçilerin mücadelesi karşısında yekpare durma güçleri kalmamıştır.

Bu koşullarda, ülkemiz ve dünya da işçi sınıfı ve emekçiler, kadınlar gençler toplumun her kesimi sitemin krizinin yaratığı öfke ve talikleriyle alanlara akın etiler. Özelikle Avrupa merkezli küresel iklim eylemleriyle sokaklara dökülen yüz binlerin öfkesi bir Mayıs’ta alanlara da aktı. Başta Fransa’da Sâri yeleklilerin sendikalarla ortaklaşması ve Fransa’da iktidara karşı güçlü bir katilim, çatışmalar ve yoğun bir polis terörü yaşanmasına rağmen kitlelerin öfkesinde düşüşe değil daha da artmasına neden oldu. Her yıl olduğu gibi bu yılda dünyanın en görkemli 1 Mayıs kutlaması Küba’da gerçekleşti.

Ülkemiz açısından ise yerel seçimlerle muhalefetin elde ettiği moral ve faşist bloktaki çatırdamanın yanı sıra, tecride karşı devrimci bir kadının önderliğinde başlayan ve giderek zindanlardan Ortadoğu’ya Avrupa’ya yayılan açlık grevi eylemliklerinin yarattığı birikimle, kitleler Türkiye metropollerinde Kürdistan’ın tüm şehirlerinde alanlara aktı. Açlık grevi direnişçilerinin eylemini sahiplenen, sokaklardan ayrılmayan analara yönelik faşist terörün de yarattığı öfke ve anaların 1 Mayıs alanlarına öfkesini taşıması önemli bir faktör oldu.

Ancak sistemin yaşadığı tüm kriz ve çatışmalara rağmen ne yazık ki öncü ve sol sosyalist muhalefetin buna uygun bir politika ortaya koyduğunu söylemek mümkün değil. Sistemin bu iç çatışması ve yaşadığı kriz karşısında ondan kopuşu sağlama, direk cephe de tavır alma yerine AKP-MHP faşist bloğu parçalama adına onun koltuk değneği konumundaki bir başka faşist ittifakın kitlelere alternatif sunulması gibi tehlikeli bir hat oluşuyor. Ağırlıklı devrimci, sosyalist yapıların ve sınıf uzlaşmacısı sandıklara vb bu 1 Mayıs’ta da sınıf tavrından öte uzlaşmacı bir hat ortaya koymaktan kurtulmadı. İstanbul açısında yârim ağızla Taksim talebini öne sürerek bakir köye yönelmede geri kalmadı. 1 Mayısının kızıllığında hareket eden güçlerinde içinde bulundukları objektif koşulları sonucu bu yönlü talebi zorlasa da çokta etkili olmadı. Bir kez daha faşizm 1 Mayıs’ta Taksim Meydanını kuşatmaya aldı, Taksime çıkan yollar araç trafiğine kapatıldı. Taksim Meydanı demir bariyerlerle çevrildi. Meydan çevresinde ise polisler kimlik kontrolü yaptı. Taksime çıkmak isteyenler gözaltına alındı, engellendi.

Bu 1 Mayıs bir kez daha gösterdi ki, faşist diktatörlüğün tüm baskı, katliyam, tutuklamalar ile toplumu teslim alma, sindirme çabaları sonuç vermemiştir. Yaşanan hak gaspları, baskı, yoksulluk yokluk karşısında kitlelerde ki arayış sürüyor. 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününde, Newroz’da ve 1 Mayıs’ta kitleler yine alanlara aktı. Dolaysıyla toplumun sinmişliği vb den öte bizlerin, öncünün içinde bulunduğu kriz yetersizliği ve başarısızlığı söz konusu. Asıl olarak da bizi ilgilendiren burasıdır. Halkların, faşist sitemin yarattığı baskı karşısında yaşadığı sıkışma karşısında çok somut talebi var, nefes olmak. Kitleler güven duydukları ve öncülüğüne inandıkları noktada ayağa kalkmakta tereddüt etmeyecektir. Bunun içindir ki, bir bütün olarak bizler kendimizi sorgulamak ve neden- niçin’lerinin faturasını kitlelerden önce kendimize çıkarmak durumundayız. Kulağa çok hoş gelen sistemin yaşadığı kriz ve sistem içi güçlerin yaşadığı çelişki çatışmada ki konumlamaların üzerine siyaset yapmak değil. Kuşkusuz bunlar arasında ki çelişki ve çatışmalarda yararlanmanın doğruluğuna itirazımız yok. Ama bugün içinden geçtiğimiz süreçte bir bütün olarak devrimci yapı ve güçlerin stratejiyle taktiğinin yer değiştirmesindedir itirazımız.

Bir bütün olarak gerek ülkemizde, gerekse dünya genelinde 1 Mayıs bir kez daha göstermiştir ki, sorun kitlelerden çok bizlerde, bizim izlediğimi politikalar, ya da tıkanıklardadır. Öncünün rolünü oynamasında ki yetersizliktedir.

 

 

 

Önceki İçerikPKK ve PAJK’lı 15 tutsak yarın Ölüm Orucuna başlıyor
Sonraki İçerikSiz hangi taraftasınız?