“Vardık varız var olacağız”

Emperyalist haydutların tüm saldırılarına ve tasfiyeci döneklerin felaket tellallığı yapıp her şey bitti yalan ve demagojilerine rağmen, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in Ölümsüzlüklerinin üzerinde 102 yıl geçmesine rağmen sosyalizm, kadınların ve Alman proletaryasının mücadelesine önderlik etmeye devam ediyorlar.

Paris komününden sonra dünyada artik sosyalizmin bir pratiğe dönüştüğü büyük Ekim Devrimi’nden sonra Almanya devrimle çalkalanıyordu. Almanya’nın 1. emperyalist savaşta yenilgiyle çıkması ve onun getirdiği yıkım karşısında işçi sınıfı ayaktaydı. 1. paylaşım savaşı başladığında işçi sınıfına ihanet eden 2. enternasyonalcilar “vatan savunması adına” kendi Emperyalist efendilerinin yaninda yer aldilar. 4 Ağustos 1914’te Almanya Sosyal Demokrat Partisi hükümetin savaş bütçesini onaylayınca partinin sol kanadında yer alan ve emperyalist savaş karşıt proleterinin mücadelesini ve birligini savunan Karl Liebknecht, Rosa LuxemburgFranz Möling ve Clara Zetkin önderliğindeki üyeler muhalif hareket oluşturdu. Ardinda da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in önderliğinde Spartaküst Birliği adını alarak yeni bir oluşuma gittiler.

Yaşanan kiriz ve yükselen işçi sınıfının mücadelesi Alman burjuvasını korkutmuş, devrimin ayak sesleri kapılarına dayanmıştı. Bunun karşisinda telaşa kapılan Alman hâkim sınıfları bu gelişme karşısında karşı devrimi hızla örgütlediler. Bunuda sosyal demokratların eliyle yaptılar. Savaş bütçesine verdiği onayla II. Enternasyonal’e ve dünya işçi sınıfına ihanet eden Alman Sosyal Demokrat Partisi bir kez daha işçi sınıfına ihanet ederek bu kez devrimin kanla boğulmasında aktif rol aldılar. Hükümetinde koalisyonun parçası olarak düzeni kurtarmaya soyundu, dalga dalga yayılan devrimi boğmak için karşı devrimin tetikçileri oldular.

Alman burjuvazisi ve onun hizmetindeki sosyal demokratlar acımasızdılar. Alman Devrimi ve Alman Sosyal Demokrat Partisi üzerine çok şey söylenebilir. Ama 102 yıl önce Alman devrimi yenildi ve 15 Ocak 1919`ta Spartaküs önderleri olan ve adları sonsuza dek dünya sosyalist hareketinin bilincinde yer alan Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg’u kaybetti. Devrimin önderleri yakalandılar ve ağır işkencelerden sonra infaz edildiler. Katledilmelerinden bir gün önce Rosa, “Berlin’de düzen hüküm sürüyor!” Sizi budala zaptiyeler! Kum üzerine kurulu sizin düzeniniz. Devrim daha yarın olmadan, zincir şakırtıları içinden yeniden doğacaktır ve sizleri dehşet içinde bırakıp, trampet sesleri arasında şunu bildirecektir: Vardım, varım, var olacağım!”

 

Son yazısında Karl Liebknecht`te “Spartaküs’e diz çöktürüldü!” Acele etmeyin! Biz kaçmadık, biz bitmedik. Bizi zincire de vursanız; biz buradayız ve burada kalacağız! Ve zafer bizim olacak… O gün geldiğinde hala hayatta olur muyuz … ama programımız yaşayacak; kurtulmuş insanlığın programı olacak. Her şeye rağmen…” diyordu.

Arada 102 yıl geçti ama onlar dünya sosyalistlerinin belleğinde, mücadelesinde yaşıyorlar. Karl Liebknecht ve Rosa Luksemburg vahşice katledildiler, fakat onlar hep bizimle oldular, onların kararlığı, duruşları ve sosyalizme katkılarıyla bizler güç veriyor. Varlıklarını hep hissediyoruz. Onların açtığı bayrağın altında savaşmaya devam ediyoruz. Ve sizlere söz veriyoruz, sizlerde devraldığımız bayrağı hep dalgalandıracağız.

Bugün dünyada emperyalist-kapitalist sitemin tüm insani talepleri baskı ve şiddetle bastırmaya çalıştığı yoksullukla, işsizlikle, açlıkla karşı karşıya kalan işçilerin, emekçilerin, yaşam kavgası veren ve katledilen, tecavüze uğrayan kadınların Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in rehberliğinde, örgütleniyor, mücadele ediyor. Onların sosyalizm için yürüttükleri mücadele kararlık ve biriktikleri miras bugün bizler açısında daha bir anlam taşıyor.

Rosa Luxemburg, karalığı, enternasyonal mücadelesi ve kadın kurtuluşu için sunduğu perspektif bugün de dünyanın her yaninda yükselen kadın eylemliklerine rehberlik ediyor. Bugün kadınların yok sayılması erkek egemen sistem tarafında katledilmesi karşısında Rosànin sözlerini haykırıyorlar; “Vardık varız var olacağız”.

10 Ocak 2021

Önceki İçerikArap Halklarına Bombalarla ‘Demokrasi’ Taşıyan ABD’nin Kendi Evindeki Demokrasisiyle İmtihanı
Sonraki İçerikZombilerden sonra hegemonyanın aynası