Ortadoğu’nun en kanlı süreçlerinden biri yaşanırken, ABD ve İsrail yeni bir “barış planı” adı altında Gazze halkına yeni bir tasfiye operasyonu dayatıyor. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ofisi, ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 maddelik Gazze planı doğrultusunda Washington ile işbirliği yapılacağını ve planın ilk aşamasının “derhal uygulanacağını” duyurdu.
İlk adım olarak İsrail müzakere heyetinin harekete geçmesi talimatı verilirken, İsrail ordusuna da “rehinelerin dönüşü” bahanesiyle askeri hazırlık yapılması emredildi. Ordunun yaptığı açıklamalarda Gazze’deki askerlerin güvenliğinin öncelik olduğu söylense de, gerçekte bu adımların amacı açıktır: Gazze’deki direnişi kırmak, Filistin halkını teslim almak ve emperyalist işgali kalıcılaştırmak.
Soykırımın Gölgesinde “Barış” Masalı
Trump’ın sunduğu “barış planı” kâğıt üzerinde ateşkes ve rehine takası gibi başlıklar içerse de, sahadaki gerçeklik bunun tam tersini gösteriyor. Gazze’de son 24 saatte 66 Filistinli katledildi; 7 Ekim 2023’ten bu yana katledilenlerin sayısı 67 bin 74’e, yaralı sayısı 169 bin 430’a ulaştı.
Gazze Sivil Savunma Ajansı’nın açıklamasına göre, Hamas’ın planın bazı unsurlarını kabul etmesine rağmen İsrail bombardımanları durmadı, en az 20 ev yıkıldı, çocuklar da dahil olmak üzere onlarca sivil hayatını kaybetti. Bu tablo, emperyalistlerin “barış” kavramını nasıl bir maske olarak kullandığını gözler önüne seriyor.
ABD-İsrail Planının Gerçek Hedefi: Teslimiyet ve Silahsızlandırma
Planın özünde, Filistin direnişinin silahsızlandırılması ve Gazze’nin siyasi, askeri ve toplumsal açıdan teslim alınması hedefleniyor. ABD ve İsrail, “rehinelerin serbest bırakılması” gibi insani bir gerekçeyi öne sürerek, arka planda Gazze’nin geleceğini Washington-Tel Aviv hattında belirlemeyi amaçlıyor.
Hamas’ın üst düzey yetkilileri, ABD’nin ateşkes planı kapsamında rehinelerin bırakılmasını kabul ettiklerini açıklarken, Filistin topraklarından sürülme ve silahsızlandırma maddeleri üzerine hiçbir taahhütte bulunmadı. Bu durum, planın gerçek niyetini daha da açığa çıkarıyor.
Öte yandan, Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenmesi planlanan “Filistin birliği ve Gazze’nin geleceği” konulu konferans, Filistin içi diyalog adı altında dış müdahalenin kurumsallaştırılması anlamına geliyor. Emperyalizm, Filistin halkının iradesini değil, kendi çıkarlarını merkeze alıyor.
Soykırımın Politik Çerçevesi: Emperyalist Çıkarlar, Bölgesel Hesaplar
Bugün Gazze’de yaşanan katliam yalnızca İsrail’in saldırganlığının ürünü değildir. ABD’nin bölgesel stratejileri, İsrail’i Ortadoğu’nun ileri karakolu haline getirmiştir. Washington’un “barış planı” adı altında sunduğu her proje, Filistin halkının iradesinin bastırılması ve bölgede emperyalist çıkarların tahkimi anlamına gelir.
Netanyahu hükümeti, içeride siyasal kriz ve toplumsal meşruiyet kaybıyla boğuşurken, dışarıda ABD ile uyum içinde hareket ederek nefes almaya çalışmaktadır. ABD ise bu krizi kendi bölgesel çıkarları doğrultusunda kullanmakta, İsrail’in saldırılarını “barış” retoriğiyle örtbas etmektedir.
Gerçek Barış Nerede?
Trump’ın “barış planı”nın ve İsrail’in saldırılarının gösterdiği gerçeklik açıktır: Barış, emperyalist merkezlerde değil; Filistin halkının iradesinde vardır.
Adalet, ABD’nin planlarında değil; Gazze’nin yıkılmış evlerinde, yitirilen çocukların kanında aranmalıdır.
Çözüm, Filistin halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesindedir.
Bugün emperyalizm “barış” adı altında işgali kalıcılaştırmak, Filistin halkını silahsızlandırmak ve teslim almak istiyor. Ancak halkların hafızası ve direnişi, bu maskeyi çoktan düşürmüştür. Gerçek barış, direnişin örgütlü gücünde ve emperyalizme karşı yürütülecek ortak halk mücadelesinde hayat bulacaktır.
Halkların İradesi: Gerçek Dostluk ve Gerçek Barış
Halkların gerçek dostu devletler değil, ezilenlerin omuz omuza yükselen gücüdür. Gazze’deki soykırımla dayanışmak için dünyanın sokaklarını dolduran milyonlar bunu bir kez daha gösterdi. Emperyalist-siyonist dayatmalar değil, halkların eşitlik ve özgürlük temelindeki kendi kaderini tayin hakkı gerçek barışı sağlayacaktır.
Bugün Gazze, insanlığın vicdanıdır. Gerçek barış, halkların iradesinde, direnişin örgütlü gücünde ve dayanışmanın büyütülmesindedir.