Kürt Halkını savunmak devrimi, sosyalizmi savunmaktır

Faşist işgalci Türk devleti her fırsata Kürt halkına karşı katliamcı soykırımcı politiklerini uygulamakta geri kalmıyor.

Kobanê yenilgisini hazmedemeyen faşist rejim Kobanê zaferini 7 yıl dönümünde hem zafer kutlamalarına gölge düşürmek ve yenilgini intikamını almak istedi. Bunun için kendisinin ve uluslararası güçlerin denetiminde olan DAİŞ çetelerinin kaldığı Hesekê’de ki cezaevine yönelik organize ettiği çeteleriyle baskın düzenledi. Ancak burada hesapları tutmadı bir kez daha ağır yenilgiyi aldılar. Ancak asil olarak bu yenilgiyi alan Türk devleti, DAİŞ’in yenilgisini hazmedemediği için Şengal, Maxmûr ve Rojavanin Derik şehirlerine onlarca hava saldırısı düzenledi.

Diğer yanda İşgalci Türk devletinin 1 Şubat gecesi Maxmûr, Şengal ve Rojava da Derik’e Kürdistan’ın yönelik eş zamanlı olarak düzenlediği hava saldırıları ardından Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Saray’da buluştu. Bu bir tesadüf olmadığı açık ortada bugüne kadar faşist işgalci TC ile girilen ilişkiler ve Şengal’a yönelik ortaklaşan saldırılar keza Rojava’yı kuşatma politikleri göz önüne alındığında çokta tesadüfü bir buluşma olmadığı ortada. Bu bir yana birazcık ulusal onura sahip olsa toprakları bombalanırken, sivil halkı katledilirken çıkıp ayni saatlerde katileriyle poz vermek o katliamı onaylamak, suç ortaklığıdır.

Faşist Türkiye devleti ve onun bütün kurumlarıyla çöküntü yaşadığı, tüm politikalarıyla köşeye sıkıştığı bir süreçte. Bu politikaları karşısında uluslar arsı güçler dönem dönem Türkiye karşıtı gibi görünse de bu yaşanılanlarda onların onayı ve oluru olduğu çok açık ortada. Her defasında soykırıma maruz bırakılan Ezidi halkı DAİŞ çeteleri karşısında silahsızlandırıp birikip kaçanlar ve o gün ortada yok olan KDP, Irak devleti ve uluslar arsı güçler bugün Şengel’i kuşatmış her fırsata onun kendi öz savunmasını yok etmeye çalışıyorlar. Bir yanda kuşatma ve tehditlereler bunu sürdürürken diğer yanda is faşist TC’nin hava saldırılarına yol vererek bu teslim alma sürecini ve tasfiyeyi tamamlama pesindeler.

Ayni süreç Rojava açısında da geçerlidir, her fırsata Rojava yönetimine ve Demokratik Suriye Güçlerine övgüler dizenler, müttefik diyenler ona yönelik saldırılar karşısında sessizler. Şengal da izlenen politikanın benzeri Rojava’da izlenmekte müttefik görünümü altında tasfiyecilik ve Rojava ’nin Kürt özgürlük hareketinde koparılması politikası adim adim uygulanmak isteniyor. İnsan hakları, demokrasi DAİŞ’e karşı mücadele vb hepsi koca bir yalan. Birleşmiş Miletler koruması altında olan mülteci kampı statüsünde ki Maxmur sürekli bombalanıyor ses yok oda yetmiyor KDP’nin ambargosu ve Irak kuşatması da cabası.

Kısacası bugun asil olarak hedeflenen DAİŞ’in tasfiyesi falan değil, asil olarak hedeflenen basta Kürt özgürlük hareketinin tasfiyesi ve kurt kazanımlarının yok edilmesi. Yürütülen mücadele ödenen bedellerin sonuncu olarak KDP çizgisinde işbirlikçi uşak çizgisinde bir Kürt oluşumudur.

Onların tüm bu hesaplarını bozacak olan ise kararlı mücadele hattının daha da geliştirilmesi ve bu temelde Kürt halkıyla birlikteliği ve ortak mücadeleyi daha da büyütmektir. Unutmayalım ki bütün emperyalist ve sömürgeci faşist politikalar devrimci bir irade karşısında, örgütlü bir halk karşısında çaresizdir, en gelişmiş teknoloji dahi devrimci yaratıcılık, irade ve yöntemler karşısında iflas etmek zorundadır. İşgalci faşisti politika ve tekniklerin başarılı olduğu yer ve zamanda, devrimcilerin ve yurtseverlerin kendi politikalarını, taktiklerini, örgütsel ilişki, yöntemlerini ve ittifaklarını ciddi bir şekilde gözden geçirmeleri kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bugün ders çıkarmamız gerekir diyorsak, bu ders çıkarma böyle bir adımla başlamak zorundayız.

Bugün devrimcilere düşen görev daha çok Kürt halkının yaninda olmak, her alanda bu saldırılar karşısında harekete geçmek, gerçek dostlarının kendi gibi ezilen halklar olduğunu, kurtuluşun birlikte mücadele, birlikte devrimde olduğunu gösterebilmektir. Bu sadece Kürt halkının değil ülkemiz devriminin bir ihtiyacıdır.

Sonuç olarak, emperyalizm ve uzantısı işbirlikçi faşist sistemin bütün politikalarıyla hedef haline getirmemiz, Kürt halkına karşı yürütülen bu yok etme savaşına karşı devrimci savaşı geliştirmek bütün güçlerimizle ve her türlü mücadele yöntemiyle ortak duruşu sergilemeliyiz. Bu sürecin önümüze koyduğu görevler, devrimi savunma, halkları́ savunma ve geleceğimizi inşa etme görevleridir. Tüm irade ve gücümüzle bu görevlere sarılmalıyız ve mutlaka başarmalıyız, başarmak zorundayız. Tarih devrimcilere de yurtseverlere de başka bir alternatif bırakmamıştır.

2 Şubat 2022

Önceki İçerikSavaşa beş kala; Avrupa solunun Ukrayna tutumu
Sonraki İçerikKadın örgütlerinden 8 Mart programı