Kaybedecekler

Selefist faşist Erdoğan yönetimindeki işgalci Türk ordusu ve beslemesi çeteleriyle her türlü savaş kurallarını hiçe sayarak Rojava’da katliamını sürdürüyor.

“Barış pınarı” adı altında Suriye’de oluşturmak istediği terör koridoru için halklarımız katliamlardan geçiriliyor.

Uluslararası emperyalist güçler ve onun işbirlikçisi yerel gerici ve faşist selefi güçlerin Ortadoğu ve özelliklede Suriye’de hayata geçirmek istedikleri programı Kürt özgürlükçülüğü ve Rojava devrimiyle yerle bir edilmişti. Rojava devriminin ardından ortaya çıkan gelişmeler ve selefi yapılar ile DAİŞ çetelerine karşı Kürt özgürlükçülüğü ve uluslararası enternasyonalistler, Türkiyeli bir kısım devrimci yapıların yürüttüğü can bedeli mücadeleyle yerle bir edildi. Büyütüp besledikleri her türlü destek sundukları DAİŞ çeteleriyle çıkarları çatışınca ve Avrupa’nın başkentlerinde bombaların patlaması sonucu bu güçler Rojava devrimine “yardım” adı altında bu cephede yer aldılar. Kuşkusuz ki, bu sadece iki taraf içinde taktiksel bir ittifaktı.

DAİŞ çetelerinin yenilgiye uğratılması ve ardından ortaya çıkan tablo, bölge içinde birçoklarının hesaplarını tekrardan yerle bir ederken, Rojava devrimi ve onun gerek bölgede gerekse dünyada yarattığı umut ve etki hepsini rahatsız etmeye başladı. Bir dönemler Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanı olan selefist faşist Erdoğan ilk günden beri bu çetelerinde en büyük destekçisi ve yönlendiricisiydi. Hatırlanırsa aldığı yenilgiler sonrasında; “Kürtlere bulaşmakla yanlış yaptık, Kobanê’ye, Şengal’e Türk devleti bizi yönlendirdi” diyorlardı.

İşte DAİŞ çetesi ve tür devlerinin başarısızlığı karşısında faşist Erdoğan perde arkasından destek verme yerine bizzat kendisi devreye girdi. Faşist Türk devletinin yeni Osmanlıcılık hayalleri ve yayılmacılık, içteki sıkışmışlık, sistemin içinde bulunduğu çıkmaz ve açmazlar karşısında bu yönelimi kendisi için bir kurtuluş yolu olarak gördüğü çok açık ortada. Bu yönelim içinde başta Kürt halkını kendisini düşman seçerek onun katliamı, her türlü kazanımlarını yok etmek, aynı zamanda bu yola ülkede milliyetçi, şoven damarda beslenmek istiyor.

Kuşkusuz faşist Türk devletinin işgal ve katliamına başta ABD emperyalizmi olmak üzere Rusya ve diğer güçler yeşil ışık yaktı. ABD’nin hemen bölgeden çekilmesi Rusya, İran, Türkiye Soçi çerçevesinde işgalden kısa süre önce yaptığı toplantı ile aynı zamanda Suriye yönetimi ilk kez QSD ve YPG/YPJ’yi terör örgütü olarak ilan ediyordu. Hepsinin amacı iradesi kırılmış bir Rojava ve Kürt’ü.

İşgalle birlikte ortaya çıkan tablo ve gösterilen tarihi onurlu direniş ve dünya halklarının tepkisi karşısında istisnasız tüm dünya ülkeleri (birkaçı hariç) işgali kınarken, bol laf dışında somut bir adım atmıyorlar. Buda çok iyi gösteriyor ki, Rojava devriminin yenilmesi hepsinin içindeki en büyük ukde. Ancak gerek başta DAİŞ ve selefist gurupların Türk ordusuyla birlikte saldırı içinde yer alması, TC’nin tutuklu DAİŞ’cileri kurtarmak için attığı adımlar onları ürküttü. İnsanlık dışı açıklamalarda bunu çok iyi göz önüne sermektedir; “Türkiye’nin işgali bölgede DAİŞ’in yeniden canlanmasına neden oluyor”. Yani orada başta Kürt halkı, Arap, Süryani, Ermeni, Alevi, Türkmen… halkların katledilmesi soykırımdan geçirilmesi değil.

Ama tüm bu gelişmeler karşısında Kobanê’den bir genel olarak bölgede başta DAİŞ çetelerine karşı mücadele ve iradeyi nekadar dillendirseler de yeterince kavrayamadıkları ortada. Unuttukları Rojava insanlığın vicdanı olduğu, umudu olduğu. Unuttukları Rojava’da ortaya çıkan köleliğe, yok sayılamaya, İnsanlığın ve doğanın yok edildiği, insanlığın köleliğe mahkûm edildiği bir dünyaya başkaldırı olduğuydu.

En önemlisi de, kadın özgürlükçülüğünün ve kadın iradesinin “bizde varız” deyip yaşamı eline alma iradesiydi. İşte ezenle ezilen, işgalcilerle özgürlükçüler, bugün Rojava’da bir kez daha çok sert ve bedeli çok ağır bir irade savaşı yürütüyorlar. Tıpkı, Ekim devriminde, 2 dünya savaşında geçilemeyen Stalingrad, Vietnam’da, Küba’da, Tıpkı Kobanê’de ve Rakka’da olduğu gibi.

Bunun için başaramayacaklar. Rojava devrimini korunmak, işgalcileri kovmak, çetelerini yenmek, insanlığın geleceğini sahiplenmektir. Rojava devrimini savunmak ve yaşatmak insanlığın ortak düşü olan kurtuluşu, özgür-eşit bir dünya düşünü savunmaktır.

Başaramayacaklar, başarmamaları için nerde yaşıyorsak, nerde olursak olalım Rojava devrim mevzilerindeymişçesine mücadele etmek, işgale, faşizme ve katliamlara, soykırıma karşı ayağa kalmak temel görevimizdir.

NATO’nun ikinci büyük ordusu günlerdir tüm teknik ve hava üstünlüğüne rağmen sınırı geçememesi bu direnişin kazanıldığının ıspatıdır.

Bu direnişin onuru direnenlerin, bu direnişin onuru halkların olacak…

17 Ekim 2019

Önceki İçerikMazlum Ebdi: Direnişin olduğu yerde zafer de olacaktır
Sonraki İçerikSuriye’de çok yönlü hamleler