Kavgamızın Önderi CEVAHİR Mücadelemizde Yaşıyor

“Burası İstanbul Maltepe

Cevahir’i vurdular kahpece… “

Tarih 1 Haziran 1971, yer İstanbul Maltepe, oligarşinin kan kusan namluları bu kez iki adalıya çevrilmişti…

Tam 50 yıl önce 12 Mart askeri faşist cuntası toplumsal muhalefeti ve boy veren devrimci mücadeleyi boğmak için iş başındaydı. Devrimcilere karşı başlattığı sürek avındaydı.

17 Mayıs 1971’de İsrail Başkonsolosu Efraim Elromu kaçırarak rehin tutan THKP-C 1 Nolu bildirisinin yayınlaması üzerine, faşist darbenin başbakanı Nihat Erim Hükümeti İstanbul çapında sokağa çıkma yasağı ilan ederek operasyon başlatır. Bunun üzerine Efraim Elrom THKP-C tarafından infaz edilir. 29 Mayıs 1971’de Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir İstanbul Maltepe’de polisle girdikleri çatışma sonucu bir binaya sığınırlar. Daha sonra öğrenirler ki sığındıkları ev Binbaşı Dinçer Erkan’ın evidir. Binanın birinci katında kalan anne ve çocuğu zarar görmemesi için dışarı çıkarırlar. Daha güvenli olur düşüncesiyle üçüncü kata çıkarlar. Evde bulunan anne ve iki çocuğun dışarı çıkmasını isterler. O sırada mutfaktan su almaya giden 14 yaşındaki Sibel Erkan kapıların kapanması sonucu içerde kalır. Çatışma ve kuşatma boyunca Mahir ve Hüseyin, Sibel’in zarar görmemesi için kendilerini siper ederler. Çatışma sonrası Sibel Erkan; “Mahir ve Hüseyin abiler bana hiç fenalık yapmadılar” der.

51 saat süren çatışma sonucu 1 Haziran 1971 günü saat 11.00’de keskin nişancıların açtığı ateşle 83 kurşunla Hüseyin Cevahir ölümsüzleşir. Mahir Çayan ise yaralı olarak yakalanır.

Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir Türkiye’de teslim olmayan devrimci geleneği yaratanlardan oldular.

Hüseyin Cevahir, 1947 yılında, Dersim‘in Mazgirt ilçesine bağlı Yeldeğen köyünde doğdu. Cevahir’in aile çevresi Dersim soykırımının, 38 Sürgününün derin izlerini taşıyanlandandı. Hüseyin Cevahir, THKP-C’nin kır gerillası hazırlıkları sırasında, gerilla hazırlıklarının Dersim dışında başlatılmasını önerir. Bu kuşkusuz ki onun Dersim soykırımına ilişkin duyduğu bir duyarlılığıydı; “… çünkü o bölgede yakın zamanda bir soykırım yaşanmış, halk çok acı çekmiştir. Devlet 1938’de Dersim’de katliam yaptı, eğer biz Dersim’den bir silahlı mücadele başlatırsak, bunu bahane ederek Dersim’i yok ederler.”

Yüksek öğrenim için önce İstanbul sonra Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. Emperyalizme karşı yükselen gençlik mücadelesinin içinde önce TİP ardından FKF içerisinde yer aldı. Kısa sürede gençlik içinde öne çıkan Cevahir 1969 yılında FKF‘nin Dev-Genç‘e dönüştüğü kongre içinde aktif olarak yer aldı. Bu dönemde Mahir Çayan ile tanıştı. THKP-C‘nin oluşum sürecinde yer aldı ve kurucularından oldu. İlk merkez komite de yer alarak, Doğu Anadolu bölge sorumluluğunu üstlendi.

Hüseyin Cevahir, “İstense de istenmese de unutulması imkânsız” diye tanımlanır hep. Peki neydir Cevahiri imkânsız kılan? Bir devrimcinin nasıl olması gerektiğinin en iyi örneklerinden oldu Hüseyin Cevahir. Çok yönlü bir devrimci, şiir, edebiyat konusunda da yetenekleri ve üretkenliğiyle dikkatleri üzerine çeken bir öncü devrimciydi. Siyasal üretimleriyle de devrimin yolunun şekillenmesinde büyük katkılar sundu. Öğrenciyken yaz tatilinde Kürt kentlerini, köylerini dolaşıp izlenimlerini yazdı, doğru tespitleriyle ulusal sorun üzerine devrimci bakış açısını en sağlıklı tarzda ifade edenlerden oldu. Bugün THKP-C ve Hüseyin Cevahiri savunuyor adı altında sosyal söven duruş içinde olanların onu hiç anlamadıkları ortada.

“Kalın çizgileriyle edebiyatımızın dünü” gibi bir inceleme yazısı yazdı, edebiyat ve sanat üzerine devrimci bakış açısını şekillendirmeye çalıştı. “Küba devrimi üzerine” inceleme yazısıyla oportünizme, revizyonizme karşı devrimci çizgiyi, bunun ülkemizde nasıl şekilleneceğinin rotasını ortaya koydu.

“Ortadoğu halklarının devrimci mücadelesi ve kurtuluşu birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Artık Ortadoğu’da Ürdün’ün, Lübnan’ın, vs. tek tek kurtuluşu değil, bütün Ortadoğu halklarının emperyalizmden ve feodalizmden kurtuluşu söz konusudur. Aynı şekilde, Latin Amerika’da da kurtuluş kıta çapında olacaktır” şeklindeki, “komşu ülke halklarının birlikte mücadele etmesi” yönündeki tespiti bugün de geçerliliğini koruyor.

Cevahir, salt teorik çalışmalarıyla değil, her yönüyle, yaşamıyla, sahip olduğu zenginliği ve donanımı sığdırdığı hayatının sonunda da, 51 saat süren destansı bir direnişle teslim olmamama geleneğinin ilklerinden ve öncüsü olarak, 1 Haziran 1971 İstanbul Maltepe’de ölümsüzleşti.

Onların çıkışı bir kopuştu, ilkti, örümcek ağıyla yere mıhlanmış 50 yıllık revizyonizmden, parlamento koridorlarında sosyalizm hayali gören reformizmden köklü bir kopuş ve devrim yolunun çizilmesiydi. Onlar emekçi halkların, baskı sömürü ve asimilasyona karşı halkların, baharın müjdesi oldular; silahlı mücadelenin, devrimimizin rotasının öncüleri oldular. Onlar oligarşinin zulmü karşısında aydınlık bir gelecek, sosyalizm ideali için silaha ilk sarılanlardan olmanın onuruyla yüceldiler. Mücadelenin ateşi içinde piştiler ve mücadelemizin içinde yol gösterici öncü önderlerimiz olarak yaşıyorlar. Onların salt mücadeleleri değil, isimleri 50 yıldır kuşaktan kuşağa doğan çocukların isimlerinde yaşıyor.

Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir, Ulaş Bardakçı sömürü ve zulüm düzenini yıkmayı ve yeni bir toplumsal düzen, sosyalizmi, yeni bir dünya kurmayı hedefliyorlardı. Bu büyük amaçlar için her şeyi göze almış insanlar arasında ki ilişkide çok güçlü ve sağlam bağlara sahip olmak olmazsa olmaz bir kuraldır. Onlar bu bağlar olmadan böylesi büyük bir amacın gerçekleştirilemeyeceğini, cesaret, azim ve kararlık sağlanamayacağını en iyi bilenlerdendiler. Bu güçlü bağ yoldaşlık ilişkilerinden geçiyor. Yoldaşlık ilişkileri ideolojik, politik, örgütsel birlik temeli üzerinden yükselen, aynı ruh ve şekillenmede kaynağını buradan alan ilişkilerdir. Bu ilişkilerin en güzel örneği de Mahir, Hüseyin, Ulaş oldu. Hem yaşadılar hem öğrettiler. Bugün aradan 50 yıl geçmesine rağmen onların o sıcak, candan yoldaşça ilişkilerinin derinliği herkesin yüreğini aydınlatmaktadır.

Kavgamızın Cevahiri ve On’larımız Mahir, Ulaş mücadelemizde, yüreklerimizin en derinindeler. Onlar mücadelemizin önderleri, yol açıcılarımız olarak hep yaşayacaklar…

31 Mayıs 2021

Hüseyin Cevahir’in SBF okul arkadaşı şair Arkadaş Zekai Özger Hüseyin Cevahir için yazdığı “Aşkla Sana” şiiri.

 

“Alnını

dağ ateşiyle ısıtan

yüzünü kanla yıkayan

dostum senin

uyurken dudağında gülümseyen bordo gül

benim kalbimi harmanlayan isyan olsun

şimdi dingin gövdende

uğultuyla büyüyen sessizlik

bir gün benim elimde

patlamaya sabırsız mavzer olsun

başını omzuma yasla

göğsümde taşıyayım seni

gövdem gövdene can olsun…”

(Arkadaş Z. Özger)

Önceki İçerik8. Yıldönümünde Yaşasın Gezi Başkaldırısı
Sonraki İçerikBUGÜNDE ‘68/ ‘71’İ ANLAMAK[1]