HALKLAR AYAĞA KALKIYOR: NEOLİBERAL DÜZENİN DUVARLARI ÇATIRDIYOR

Kapitalizmin derinleşen krizleri, dünyanın dört bir yanında halkları isyana zorluyor. Neoliberal kemer sıkma, yolsuzluk, otoriterleşme ve iklim yıkımı; kıtalar arası bir öfke zincirine dönüşmüş durumda. Nepal’den Endonezya’ya, Filipinler’den Fransa’ya uzanan bu dalga, yalnızca tek tek ülkelerin değil, çürüyen sistemin tamamının sorgulanmasıdır.

Sosyal medya yasaklarını ve ifade özgürlüğüne dönük saldırıları reddeden on binler, Katmandu’da parlamentoyu kuşattı. 16–25 yaş arasındaki gençlerin omuzladığı bu direniş yalnızca internet özgürlüğü için değil; emek, özgürlük ve eşitlik talebinin isyanıdır. Devlet, orduyu sokağa sürerek 19 kişiyi katletti, ancak Nepal gençliği “Gördüğünüz yerde vurun” emrine rağmen geri adım atmadı. Bu, halkın öfkesinin küresel sermaye ve yerli oligarşiye meydan okumasıdır.

Prabowo Subianto’nun neoliberal kesintileri; sağlık ve eğitim bütçelerindeki yüzde 20’lik daralma, toplu işten çıkarmalar ve milletvekillerine sağlanan lüks ödeneklerle öfkeyi patlattı. Cakarta’dan taşraya yayılan eylemler, Suharto diktatörlüğünü deviren 1998 isyanını hatırlattı. Motor kuryelerden öğrencilere uzanan geniş kitle, “Yozlaşmış seçkinlerden halkın zenginliğini geri alma!” sloganıyla karakolları ve devlet binalarını işgal etti. Polis saldırılarında 11 kişi öldü, yüzlercesi yaralandı. Bu, Güneydoğu Asya’da yeni bir isyancı domino etkisinin başlangıcıdır.

İklim krizinin vurduğu Filipinler’de Marcos hanedanı, “sel kontrol projeleri” adı altında milyarlarca doları yandaş müteahhitlere peşkeş çekti. Halk, kaybolan 17,6 milyar dolarlık fonun hesabını sormak için Manila’da on binlerle sokağa çıktı. Öğrenciler, sendikalar ve dini örgütler yolsuzluk ağını ve lüks içinde yaşayan siyasetçileri ifşa etti. Marcos, 2026 projelerini iptal etse de öfke dinmedi: “İklim yıkımı ve neoliberal talan hesabını verecek!” sloganları meydanları doldurdu.

Avrupa’nın merkezinde Macron hükümetine karşı grev dalgası yükseliyor. İşçiler, emekliler ve gençler, parlamentodaki sağ ve aşırı sağın el ele yürüttüğü neoliberal saldırıya karşı “Her Şeyi Durdur!” diyerek ülkeyi felce hazırlıyor. Bu, yalnızca Fransa halkının değil, tüm Avrupa işçi sınıfının kapitalist sömürüye cevabıdır.

İtalya’da işçi sınıfı, “Gazze’ye giden silahları taşımayacağız!” diyerek limanları, otoyolları ve demiryollarını bloke etti. USB, CUB, SGB gibi sendikaların çağrısıyla yüzbinler, hükümetin savaş politikalarına ve İsrail’e silah satışına karşı tek bir ağızdan haykırdı: “Vergilerimizle soykırıma ortak olmayacağız!”

Limanlardan üniversitelere, otoyollardan tren hatlarına kadar ülke felç oldu. Bu tarihi eylem, savaş sanayiine karşı enternasyonal dayanışmanın güçlü bir çağrısı olarak dünya emekçilerine mesaj verdi.

Uluslararası finans çevrelerinin alkışladığı “aşırı liberal” Javier Milei, Buenos Aires eyalet seçiminde ağır bir yenilgi aldı. Kitleler; on binlerce kamu emekçisini işsiz bırakan ve sosyal harcamaları kesen programlara karşı meydanlarda buluştu. Peronist muhalefetin zaferi, Latin Amerika’da yükselen anti-neoliberal dalganın güçlü bir işaretidir.

Nepal’in gençleri, Endonezya’nın motor kuryeleri, Filipinler’in sel mağdurları, Fransa ve İtalya’nın grevci işçileri, Arjantin’in meydanları… Hepsi farklı dillerde aynı gerçeği haykırıyor: Kapitalist düzen ölüyor; ama ölürken milyonları açlığa, yoksulluğa ve felakete sürüklüyor.

Bu isyanlar “yerel” değil; emperyalizmin ve neoliberalizmin küresel çöküşüne verilmiş ortak yanıttır. Dünyanın her köşesindeki ezilenler ve devrimci sosyalist güçler, bu gerçeğin farkında olarak uluslararası dayanışmayı ve birleşik eylemi büyütme sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

Dünya işçi sınıfının ve ezilen halkların önünde iki yol duruyor: Ya şirketlerin, otoriter hükümetlerin ve savaş baronlarının dayattığı karanlıkta boğulmak… Ya da enternasyonal dayanışmayı örerek, üretim araçlarının kolektif mülkiyetini savunarak, eşit ve özgür bir sosyalist düzeni kurmak.

Bugün Katmandu’dan Cakarta’ya, Manila’dan Paris’e, Roma’dan Buenos Aires’e uzanan isyan; yarının uluslararası enternasyonalizminin ete kemiğe bürünmesinin habercisidir.

Önceki İçerikFilistini Tanımak Yetmez, Emperyalist Düzenin korkusu Sokağın gücü
Sonraki İçerikBirleşmiş Milletler zirvesinde bir kez daha Filistin halkının kanı, canı sermayeye meze edildi