Filistin halkı 1920’lerden günümüze topraklarını işgalden kurtarma mücadelesi veriyor. 13 Mayıs 1948 tarihinde Filistin halkının direnişine, mücadelesine rağmen emperyalistlerin desteğiyle işgal edilen Filistin toprakları üzerine inşa edildi İsrail devleti. Kan üzerine inşa edilen siyonist İsrail devleti’nin tankı, topu, tüfeği ve bombasına karşılık Filistin halkı; taşı, sopası, sapanı, yüreği, beyni ve toprağına olan sevdasıyla direndi bugünlere kadar. Son derece haklı ve meşru olan Filistin halkının mücadelesi tüm olumsuzluklara, ihanetlere, katliamlara, baskılara, gözdağı vermelere rağmen Filistin halkının özgürlük çığlığı susturulamıyor ve halkın savaşma ruhu hala dipdiri.
Filistin’in bağımsız devlet kurma hakkı emperyalistlerin uluslararası yasalarında bile tanınmışken, ABD emperyalizminin belirlediği program çerçevesinde İsrail devleti ile Filistin yönetimi (FKÖ) arasında imzalanan Oslo anlaşmasıyla Filistin’e ‘özerklik’ verilerek Filistin halkının bağımsızlık mücadelesi bastırılmak istenmiştir. ABD’nin belirleyiciliğinde emperyalizmin Ortadoğu’daki çıkarları gereği 1993 yılında imzalanan Oslo anlaşmasına göre İsrail işgal ettiği Batı Şeria topraklarından çekilme ve Filistinli siyasi tutukluları serbest bırakma şartlarını kabul etmişti. Ancak İsrail bu şartların hiçbirini yerine getirmediği gibi her geçen gün Filistin halkına yönelik daha da insanlık dışı saldırılar yapmaktan geri durmadı.
Emperyalizmin Ortadoğu’daki vurucu güçlerinden biri olan İsrail devleti son günlerde Filistin halkının üzerine yine bombalar yağdırıyor.
Real sosyalizmin dağılması ve dünya komünist hareketin içine girdiği gerileme ve duraklama dönemiyle birlikte Filistin mücadelesinde öncülük rolü dinci gericiliğin eline geçti. Bunun için genel olarak emperyalizmin kuklası Arap ülkeleri ve Başta da faşist Türk devleti Filistin halkına sahip çıkıyor görünümü altında hep İsrail Siyonizm’inin yanında yer almışlardır tarih boyunca. Bugün de faşist iktidar Filistin konusunda her türlü sahtekârlığı yaparken, İsrail’e en çok uluslararası anlaşmalar yapan iktidar olmuştur. Onların bu iki yüzlü sahtekâr politikaları karşısında bizlerin yetersizlikleriyle birlikte bu faşist kafatasçı katillerin Filistin halkını sahipleniyor sahtekârlığına alan açmıştır.
Kendi ülkesinde farklı düşüncelere, farklı renklere karşı her türlü zulmü uygulayanlar, Ermeni, Pontus, Süryani, Alevi soykırımları yapan ve Kürt halkına karşı bu soykırımı her yöntemle sürdürenler nasıl Filistin halkını sahiplenebilir ki? Ancak onların bu sahtekârlıklarını, iki yüzlü politikalarını teşhir ederek, Filistin halkının haklı mücadelesinin yanında olmak ve sahiplenmekle başarılabilinir.
Filistin halkının gerçek dostları devrimcilerdir. Filistin’de savaşan Deniz’ler, Teğmen Ali’ler ve savaşarak ölümsüzleşen onlarca devrimcilerdir. Filistin halkının haklı mücadelesini sahiplenmek için İsrail konsolosunu cezalandıran siper yoldaşlığın öncü kahramanları Mahir Çayan’ların bizlere devrettikleri mirastır.
Son olarak İsrail’in Şeyh Cerrah mahallesinden Filistin halkını sürmek istemesi ve yerine Yahudileri yerleştirmesi yeni bir isyanı başlattı. 7 Mayıs’ta başlayan bu yeni saldırı dalgası, Batı Şeria’nın üçte birini ilhak etme planının devamıdır. ABD ve Emperyalistlerin ‘’Yüzyılın Barışı’’ diye lanse ettikleri işte böyle bir vahşettir!
Ortadoğu’da ‘’kanayan yara’’ diye adlandırılan Filistin ‘’sorunu’’, esas olarak, emperyalist politikalar doğrultusunda sürekli olarak gündemde tutulmaktadır. Emperyalizmin çıkarlarının gerektirdiği çerçevede kimi zaman tırmandırılan, kimi zaman sakinleştirilmeye çalışılan çatışmalar, emperyalistler Ortadoğu’dan elini çekmedikçe de sürecektir.
Ortadoğu’yu kendi uzun vadeli çıkarları için uygun hale getirmeye çalışan emperyalistler sıcak çatışmalardan ziyade bölgedeki sorunları kendisi için acil olanlardan başlayarak parça parça ele alıp kendi yöntemleriyle çözmeyi(!) politika olarak tercih edecektir.
Özel olarak Filistin halkının genel olarak da Ortadoğu halklarının gerçek kurtuluşu ezilen halkların ortaklaşa yükseltecekleri anti-emperyalist mücadele sonucunda emperyalizmin Ortadoğu’dan kovulmasıyla gerçekleşecektir. Ortadoğu halkları için başka bir kurtuluş yolu yoktur. FHKC Genel Sekreteri George Habbaş’ın, FHKC’nin 29. Kuruluş yıldönümünde (Kasım 1996) yaptığı bir konuşmasında ifade ettiği gibi ‘’Direnmek, direnmek ve yine direnmek. Ve mücadelenin hedefe ulaşıncaya kadar sürmesi.’’
13 Mayıs 2021