Hukuk sistemi şu anda benim hukuki anlamda suçlu olup olmadığımı tartışıyor. Benim için mesele suçluluk değil, milyonlarca insanı harekete geçiren ve geçirmeye devam eden şeydir: Savaş, yerinden edilme, sömürü, ataerkil ve ırkçı baskı, yoksulluk ve topyekûn ekolojik yıkım üreten küresel koşulların üstesinden nasıl gelebiliriz?
Yıllarca yeraltında yaşadıktan sonra geçtiğimiz aylarda tutuklanan, ikinci kuşak RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) üyesi olmakla suçlanan Daniela Klette, Rosa Luxemburg Konferansı’na bir mektup gönderdi. Mektubun tam metni şöyle:
Rosa Luxemburg Konferansı’nın değerli katılımcıları,
Sevgili yoldaşlar,
Bugün sizleri Vechta’daki hapishaneden selamlıyorum. Neredeyse bir yıl önce, onlarca yıl yeraltında yaşadıktan sonra tutuklandım. Önümde, silahlı kamulaştırmalara katılmakla suçlandığım birkaç yıl sürecek davalar var. Buna ek olarak yargı, kapitalizme ve emperyalizme karşı şehir gerillası eylemlerine katılmakla suçlanacağım bir başka davayı daha yürütüyor.
Vietnam kurtuluş mücadelesi ABD liderliğindeki emperyalizmi yenilgiye uğrattığında 17 yaşındaydım. Bu inanılmaz zafer, napalm bombalarına, kurtuluş hareketine karşı savaşan devasa askeri makineye ve ABD ordusunun Batı’nın, özellikle de Almanya’nın yardımı ve suç ortaklığıyla Vietnam halkına yönelik katliamlarına rağmen, küresel dayanışmayla elde edildi.
Gözaltında tecrit işkencesine karşı açlık grevi yapan bir adamın öldürüldüğünü öğrendiğimde 16 yaşındaydım. Bu Holger Meins’di ve sisteme karşı tavır almış ve devlet tarafından zorla beslenirken kasıtlı yetersiz gıda ve tıbbi bakımın esirgenmesi sonucu hapishanede öldürülmüştü.[1]
Birçok ülkede kurtuluş ve sömürgecilik karşıtı mücadelelerin verildiği bir dönemdi: Örneğin ABD’de ırkçı baskıya karşı ve devrim için Kara Panterler, Güney Afrika’da apartheida karşı mücadele ya da Nikaragua’da diktatörlüğe karşı FSLN. İnsanlığın kapitalizm ve emperyalizmden neler bekleyebileceğini anlamaya başladım. Evet, kendimi sömürü ve baskıdan kurtulmak için, kapitalizm ve patriyarkaya karşı, savaş ve militarizme karşı mücadele eden küresel hareketlerin bir parçası olarak gördüm.
Hukuk sistemi şu anda benim hukuki anlamda suçlu olup olmadığımı tartışıyor. Benim için mesele suçluluk değil, milyonlarca insanı harekete geçiren ve geçirmeye devam eden şeydir: Savaş, yerinden edilme, sömürü, ataerkil ve ırkçı baskı, yoksulluk ve topyekûn ekolojik yıkım üreten küresel koşulların üstesinden nasıl gelebiliriz?
Güçlüler, iktidarlarını korumak için büyük savaşa hazırlanıyor. Toplum artan yoksulluk, militarizasyon ve sağa kayışla şekilleniyor. Kapitalizm ekolojik felakete doğru ilerliyor. Dünyanın bugünkü durumu, bu koşulların üstesinden nasıl gelineceğine ilişkin soruların haklı olduğunu ve gerekli olmaya devam ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu sorular hepimiz içindir ve bunlara ancak kolektif olarak ve büyük ölçekli hareketler yoluyla yanıt verebiliriz. Keşke bu sorular üzerinde birlikte çalışmak için yanınızda olabilseydim. Ancak baskı ve devletin kapsamlı bir muhalefet tarihini yok sayma kararlılığı böyle bir şeyi engelliyor.
Özgürlükçü ve devrimci solun bir parçası olduğu için cezaevine konulan hiç kimse sadece iddia edilen ya da gerçekleşen eylemleri nedeniyle hapse atılmıyor. Hepimiz, devletin devrimci mücadeleler tarihini gayrimeşrulaştırma ve bizi yıllarca hapiste acı çekmeye mahkum ederek gelecekteki mücadeleleri caydırma niyeti nedeniyle hapsediliyoruz. Bu benim için olduğu kadar ABD’deki Mumia Abu-Jamal ve Leonard Peltier, Yunanistan’daki tutuklu anarşistler – Marianna, Dimitri, Nikos, Dimitra – ve dünya çapındaki diğer birçok siyasi mahpus için de geçerlidir.
Bu anlamda bana karşı açılan dava, özgürlükçü, radikal sol ve anti-kapitalist muhalefete açılan bir davadır.
İmkânı olanların yakında başlayacak olan duruşmama katılarak bunun sadece bana karşı bir dava olmadığını, başka bir düzeyde kapitalizmin yıkılması sorunuyla uğraşan herkese karşı bir dava olduğunu göstermelerinden büyük memnuniyet duyarım. Her türlü dayanışmaya minnettar olurum!
Size başarılar diliyorum ve evet, bu yılki Rosa Luxemburg Konferansı’nda çok eğleneceğinizi de umuyorum!
Dayanışma, mücadele ruhu ve hepinize içten selamlarımla,
D. K.
11 Ocak 2025
Dipnot:
[1] Holger Meins, yakalandıktan sonra hapishanede ölen ilk Kızıl Ordu Fraksiyonu üyesiydi. Klette’nin anlattığına göre, 9 Kasım 1974’te, RAF’tan mahpusların açlık grevini kırma çabası sırasında tıbbi ihmalin ve kötü muamelenin doğrudan bir sonucu olarak öldü.
[Abolition Media’da yer alan İngilizce orijinalinden Ayşe Düzkan tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]