HDP içinde yer alan sol sosyalist kurumlar, Yeşil Sol Parti ile Emek ve Özgürlük İttifakı ne yapıyor?
Başta Kürt halkı olmak üzere halklarımızın ve onun öncüsü devrimcilerin ödediği ağır bedeller ve bu bedeller sonucu kazanılan mevziler üzerinde tepinilemez. Bugün Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya gibi Türkiye devrim önderlerinin devamcısı ve savunucusu olduğunu söyleyenlerin, diğer yandan Cengiz Çandar ve Hasan Cemal gibi sınıf düşmanı sistemin tescili liberallerini halkın özgürlüğü adına umut yapamaz.
Önce NATO konusuna değinecek olursak;
HDP Dışişleri Komisyonu sözcüsü Hişyar Özsoy, HDP’nin oylamaya katılmama kararı üzerine “Finlandiya’nın güvenlik kaygılarını meşru gördüğümüz için hayır demek istemedik” diye açıklama yaptı.
Dünya’nın dört bir yanında işçi sınıfına ve ulusal bağımsızlık hareketlerine karşı mücadele veren NATO, geçmişte Gladyoyu, kontrgerillayı, paramiliter güçleri ve faşist çeteleri örgütleyerek büyük bir yıkıma ve katliamlara sebebiyet vermiştir. NATO’nun genişleme evresinin yarattığı mali ve siyasal yükü, emekçilerin sırtına yükleyen sermaye sınıfları, bu durumun “ulusal çıkarlar” gereği olduğu yalanını söylemektedir.
NATO’nun kuruluşundan bu yana sadık bir işbirlikçi rolünü üstlenen Türkiye sermaye sınıfı ve iktidarı NATO’nun genişleme evresinde bunu fırsat bilerek, emperyalistlerden daha fazla pay koparma pazarlıklarına girişti. Sözde ulusal çıkarları üstte tuttuğunu iddia eden AKP iktidarı, asıl olarak Finlandiya ve İsveç’e Kürtlerin Türkiye’ye iadesini ve bu ülkelerde faaliyetlerin yasaklanmasını dayatırken, Finlandiya’dan kopardığı tavizler sonucu, Finlandiya’nın NATO’ya katılımını onayladı.
Bugün yangın yerine çevrilen ve Kürt halkını katliam, soykırımla teslim alma temeli yürütülen savaşın destekçisi ve planlayıcısı kim? Kürt Özgürlük Hareketinin başta medya savunma alanları olmak üzere süren savaş ve saldırılarını bir NATO operasyonu olarak gördüğü ve bu yönlü açıklama ve tespitleri. Diğer yandaysa, emperyalistler ve onun savaş örgütü olan NATO’nun kuruluşundan beri halklara hangi güvenceyi vermiştir? Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, savaş, katliam dışında NATO şimdi Finlandiya halkına ve bölge halklarına bunun dışında ne sunacak?
Kürt yurtseverler ve devrimciler kolayca bu tutumu nasıl ele almalı, neresinden tutmalı? Hişyar Özsoy, “Hiçbir zaman askeri anlaşmaya ‘evet’ oyu vermiyoruz, her zaman ‘hayır’ diyoruz. İlk defa askeri bir anlaşmada böyle yapıyoruz. Şimdiye kadar hepsine ret oyu verdik. Ama bu defa Finlandiya’nın güvenlik kaygılarını meşru gördüğümüz için bu oylamaya katılmama kararı aldık, ‘hayır’ da demek istemedik.” NATO meşruysa ülkemizdeki NATO üslerine hayır söyleminden vaz mı geçtiniz? Ya da Kürt özgürlük mücadelesi ve sol sosyalist değerler üzerinde yürüttüğünüz politikadan mı vazgeçtiniz? Bu tutum ve yapılan açıklamanın hiçbir tutarlılığı yok. ABD emperyalizmine göz kırpmaktan başka bir şey değil bu. Bu tutum sol sosyalist, devrimciler açısından kabul edilemez. Bugün Kürt halkına karşı yürütülen savaşın destekçisi ve finansörü NATO. Kürdistan’ın doğasını, ovasını her gün kimyasalla boğulması sağlayan, bu kimyasalı sömürgeci TC’ye veren yine NATO. Ülkemizde yaşanan kitlesel katliamlar ve kontrgerilla örgütlenmesi onun eylemlerinin NATO tarafından planlanıp uygulandığı tüm çıplaklığıyla ortada.
Diğer yanda, düne kadar AKP ve cemaatin liberalleri ve Kürt özgürlük hareketini silahsızlandırıp sistemin restorasyonu için çabalayan, ezilenlerin sindirilmesi ve düzene entegre edilmesi için çalışan Hasan Cemal ve Çengiz Çandar gibi sınıf düşmanları ile ne baharlar gelir, ne de demokratik cumhuriyet.
Cengiz Çandarın kısaca zikzaklı geçmişi;
1968’de “kahrolsun amerikan emperyalizmi” diyen bir devrimci;
1970’te sonradan Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi merkez komitesi üyeliği yaptı ve buradan da kovuldu. Doğu Perinçek’le yola çıkan Çandar, ondan kopsa da siyasi duruşunun ondan çokta farklı olduğunu söylemek mümkün değil.
1971’de Filistin’de gerilla; 1970’lerin ikinci yarısında Yaser Arafatçı ve Beyrut’a bir otelde kalırken, gece Allahın varlığını nasıl hissettiğini ve inançlı biri olduğunu vb kendisi anlatıyor.
1980’de İran Devrimiyle birlikte keskin bir Humeyni’ci.
1987’de MİT müsteşar yardımcısı meşhur Hiram Abas’ın adamı. Hiram Abas, Ulaş Bardakçı, Kızıldere ve 12 Mart’a katledilen devrimci önderlerin operasyonlarını yöneten ve bizzat yer alan biri. Ayrıca Siyonist İsrail 1982 de Lübnan’a girdiğinde, H. Abasta bir gurup katille Ermeni kamplarına girip katliam yapan biri. Bunlar fazlasıyla o döneme yönelik anılarını yazan MİT’çilerin kitaplarında var. ( Hiram Abas 1991 yılında Devrimci Sol tarafından cezalandırıldı )
1990’da Dışişleri bakanı Mesut Yılmaz’ın yanında “resmi” görevli.
1991’de Turgut Özal’ın danışmanı. Aynı zamanda ezilenlere ve ulusal kurtuluş savaşı veren halklara karsı emperyalizmin savaş örgütü olan NATO’nun seminerlerinde eğitimci, ABD Çevik Kuvveti’nin karargahına girebilen tek Türk gazetecisi.
Kısacası her devrin adamı Cengiz Çandar. En son “yetmez ama evetçi”, “Tayyipçi”lige şimdide Yeşil Sol Partici olmaya karar vermiş.
Hasan Cemal İttihat ve Terakki partisinin en önemli şahsiyetlerinden olan Cemal Paşa’nın torunu siyasi yelpazesi ve duruşu ile tekçilik konusunda dedesine “layık” bir duruş içinde oldu.
Önümüzdeki seçimlerin ne kadar önemli olduğunu vurgulayanlar ve Devrimci mirasın sahibi ve devrimci olduğu iddiasında olan sol, sosyalist partilerin, bu gibi yönelimler karşısında ki tutumları ne olacak?
Seçimler vb bir yana, devrimci değer ve birikimler böylesi pragmatik bir yaklaşıma kurban edilmez. Emperyalizmin savaş örgütü, dünya halklarının özgürlük mücadelesini kan, katliamla bastıran katillerin birliği olan NATO meşrulaştırılamaz. Ve sistemin liboşları, ‘yetmez evetçileri’, ezilen, sömürülenlerin karşısına alternatif olarak sunulamaz. Devrimci mirasın ve geleceğinin seçimlerle dejenere edilmesi kabul edilmez.
Başta Emek ve Özgürlük İttifakı, HDP’yi ve içinde yer alan devrimci ve sosyalistleri sorumluluğa çağırıyoruz. Popülist politikalara halkların geleceği ve değerlerinin malzeme edilmesine ortak olmamalısınız. Tarih ve halklar karşısında ki sorumluğunuzu unutmamalısınız.
Dostlar, parlamentoda yer almak o alanı ezilenlerin lehine kullanmak demek, NATO’ya hayır denilemediği bir parlamento çizgisi demek değildir. Seçimlerde bizlerin sınıf düşmanı olan birilerini taktik olarak aday yaparak gerçek baharlara ulaşamayız. Faşist sistemin tekçi, ırkçı cumhuriyetini restore etmekle elde edilemez. Gerçek baharlar emekçilerin, ezilenlerin, yok sayılanların gücüne güvenmek, onların mücadelesi ve emeğiyle eşit, özgür yaşamın kurulacağı halkların baharı olan hakların cumhuriyeti sosyalizmdedir.
Halkların özgürlük mücadelesi ve onun kan, can bedeli yarattığı değerler ne Türkiyeleşme politikalarına, ne de seçim politikalarına kurban edilemez. Gerçek kurtuluş ve özgürlük sistemin liberalleriyle elde edilemez. Bu süreçte sistemin eski liberallerini umut yaparak değil gerçek anlamda özgürlük ve halkların eşit bir arada yaşaması, ancak halkların mücadelesiyle elde edilir.
7 Nisan 2023