‘Beyaz minibüsler’ ve Sri Lanka cehennemi

Untitled-1.jpg

 “Onların mücadeleleri bizimkiyle aynı değil” diyor Sasikumar Ranjanidevi, “Onların istediği ekonomik rahatlama, biz ise daha değerli bir şey istiyoruz: İnsan hayatı!”

44 yaşında bir kadın Ranjanidevi, elinde Sri Lanka rejimi tarafından kaybedilmiş eşinin fotoğrafları var. 18 Mayıs’ta başkent Colombo’da Gotabaya Rajapaksa’nın istifasını isteyen kitlesel protestolar sürerken, kimsenin pek hatırlamadığı 18 Mayıs Soykırım Günü’nde söylüyor bunları.

Sri Lanka’nın 27 yıllık kanlı savaşı 2009’da ağır bir Tamil soykırımıyla sona erdiğinde, Sinhala-Budist çoğunluklu bir ülkede Tamil etnik azınlığından olan Ranjanidevi, bir bebek, kayıp bir eş, iki kayıp erkek kardeş ve ağır bir travma ile hayatta kaldı. “Kızım babasının veya amcalarının kim olduğunu bilmeden büyüdü” diyor VICE World News’e verdiği demeçte. Ranjanidevi yıllarca kızından sırlar sakladı. Ona kaçtığı hava saldırılarından ya da bombardıman sırasında elleriyle kazdığı kumlu hendeklerden bahsetmedi. Ya da ona hamileyken nasıl bir ceset denizi üzerinde yürüdüğünü ve evlerinin nasıl bombaladığını.

Ranjanidevi’nin kızı şimdi 13 yaşında. 9 yaşına kadar Ranjanidevi ona babasının bir askeri kampta olduğunu söyledi. Ranjanidevi’nin eşinin gerçekte nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yok. On binlerce Tamil erkeği gibi, o da savaşta kayboldu.

Protestolar sürerken…

Son aylarda, on binlerce Sri Lankalı – muazzam yakıt, yiyecek ve elektrik kıtlığı, kuruyan dış rezervler, 50 milyar doları aşan dış borç ve 22 milyonluk ülkelerinin gördüğü en kötü ekonomik kriz nedeniyle- büyük protesto eylemlerinde buluştu. Protestocuların hedefinde özellikle, iç savaşın sona ermesinden bu yana ülkeyi çoğunlukla yöneten güçlü ve varlıklı Rajapaksa ailesi var. Gotabaya Rajapaksa, artık “Tamil sorununu tek darbede çözen bir savaş kahramanı” değil; hırsızlık ve yolsuzluk herkesi çok kızdırmış çünkü.

Protestolar Rajapaksa liderliğindeki hükümeti sarsmayı başardı. Ancak ülkenin en çok zulme uğrayan topluluğu olan Sri Lanka’nın Tamilleri, protestolarda gözle görülür bir şekilde yok. Ülkedeki 3 milyon Tamil’in Rajapaksa çetesini protesto etmek için her türlü nedeni olmasına rağmen durum böyle. Ekonomik kriz de onları daha çok vurdu aslında. Birçoğu, ülkedeki iç savaş sırasında hayatını kaybeden ya da “kaybolan” yüz binlerce insanın yanında, yıllardır sürdürülen ırkçılıktan dolayı tabii ki Rajapaksa’yı suçluyor. Ama yine de eylemlere katılmıyorlar ve bunun sebebini Ranjanidevi tek cümlede özetliyor: “Onların istediği ekonomik rahatlama, biz ise daha değerli bir şey istiyoruz: İnsan hayatı!”

Kayıp Anneleri hareketi

“Yaşadığım onca şeye rağmen sevdiklerimi geri istiyorum. Onları aramayı asla bırakmayacağım” diyor Ranjanidevi. Hükümet karşıtı kitlesel mitinglere katılmıyor ama yıllardır sevdikleri için eylemler düzenliyor. Ranjanidevi ve oğulları, eşleri, erkek kardeşleri ve babaları zorla kaybedilen binden fazla Tamil kadını, bu bölgede örgütleme ve kayıplarının hesabını sorma cesaretini gösteriyor. “Kayıp Anneleri” hareketi, Colombo’da pek duyulmasa da yıllar içinde küresel olarak tanınıyor.

Ranjanidevi, ailesini bulmak için on yıldır süren arayışında, ordunun gözdağı ve tehditlerine maruz kaldı. Askeri yetkililerden gelen telefonlar, askeri karakollara sık sık çağrılmalar… Onun gibi protestocu anneler ve eşler de tutuklamalar, tacizler ve saldırılarla karşı karşıya kaldı.

Değişik duyguların karmaşası

Tamiller ve ‘Kayıp Anneleri’ tabii ki çektikleri acıların sorumlusu olan Gotabaya Rajapaksa ve aile çetesinin zor duruma düşmesinden, hatta defolup gitmesinden memnun. Ama değişik duygular içindeler.

Kolombo’daki protestolarda birçok kişi VICE World News’e bu anın insanları daha önce hiç olmadığı kadar “birleştirici” olduğunu söylüyor. Örneğin Sinhala bir performans sanatçısı olan Anu Madhubhashinie, “İnsanlar burada olmak için renklerini, inançlarını ve çekişmelerini geride bırakıyor. Herkesin birleşik bir cephe oluşturmaya çalıştığı böyle bir şeyi daha önce hiç görmemiştim” diyor ama Tamiller aynı heyecanı pek hissetmiyorlar. Jaffna şehrinde yaşayan Tamil sivil haklar eylemcisi Anushani Alagarajah, “Kimse bunun tarihi bir an olduğunu inkar edemez” diyor. “Fakat Tamil halkı ilk günden beri bu konuda şüpheci oldu, çünkü burada biz protestolar yaparken bu ölçekte bir destek görmedik.”

Aslında Tamillerin yaşadığı kuzey kentlerinde ekonomik kriz daha kötü, birçok aile günde sadece bir öğün yemek yiyebiliyor, ancak yıllardır açlığa alıştıklarını söylüyorlar. Ayrıca, muhtemelen belleklerindeki korkunç anılar, onlara sokağa çıktıklarında ordunun Colombo’dakinden çok daha vahşi olabileceğini söylüyor.

18 Mayıs trajedisi

18 Mayıs gününün Sri Lanka’da iki anlamı var. Bu tarih, Rajapaksa hükümeti tarafından yıllardır “Zafer Bayramı” veya “Ulusal Savaş Kahramanları Günü olarak “ kutlanıyor.

Tamil coğrafyasında ise aynı gün, 2009’daki korkunç katliamı hatırlamak için “Soykırım Günü” olarak anılıyor. 18 Mayıs’ta gerçekleştirilen, Mullivaikkal Katliamı, Sri Lanka iç savaşının sona erdiği gün olarak belleklerde yer etmiş durumda. Sri Lanka hükümeti, mayıs ayının başından itibaren Tamil Kaplanları’nın (LTTE) son mevzisi olarak bilinen Mullivaikkal’ı “yasak bölge” ilan etmiş ve bütün ağır silahlarıyla 3 kilometre karelik bu küçük toprak parçasını kuşatmıştı. 300 bin ila 330 bin arasında sivilin bulunduğu bölge tamamen ablukaya alındıktan sonra ordu, hava bombardımanı, uzun menzilli toplar, obüsler ve küçük havanlar, RPG’ler ve diğer ağır silahlarla saldırıya geçerek BM verilerine göre bir haftada 40 bin ila 70 bin arasında sivili öldürdü. Öyle ki, çoğu çocuk ve kadınlara ait olan cesetlerin çoğu tanınmaz halde birbirine karışmış, parçalanmış uzuvların kan ve çamura bulanarak ayırt edilemediği korkunç ölüm tarlaları oluşmuştu.

Tamil anneler, kız kardeşler, babalar ve erkek kardeşler, Mullivaikkal sahilindeki toplu yas ayininde sevdiklerini hatırlamak için ateşler yakarken, yukarıda drone’lar uçuşuyor ve düzinelerce polis ve asker, töreni izliyor.

Sri Lanka’da işler şimdilik böyle ilerliyor. Bir yanda ayaklanma, diğer yanda acılı bir belleğe dayanan temkinlilik…

Beyaz Minibüsler

Hem iç savaş sırasında, hem de 1980’lerin Marksist JVP ayaklanması sırasında kaybedilen insanların çoğunun hikâyesinde mutlaka bir ‘Beyaz Minibüs’ var. Kaçırmaların kurbanları ağırlıklı olarak Jaffna ve Colombo’da yaşayan Tamillerdi. “Beyaz Minibüs” kaçırmaları Jaffna’da hayatın bir parçasıydı ve hepsi cezasız kaldı. O dönem cumhurbaşkanı olan Mahinda Rajapaksa’nın kardeşi ve savunma bakanı Gotabaya Rajapaksa, istihbarat örgütünün de başıydı ve “beyaz minibüs kaçırmalarının mimarı” olmakla suçlandı. Gotabhaya’nın yanıtı ise çok basitti: “Beyaz minibüsler yalnızca ‘suçluları’ kaçırıyor!”

Sri Lanka: Kayıplar ülkesi

Sri Lanka’da polis ve ordunun gerçekleştirdiği zorla kaybetme olayları, Tamil iç savaşıyla başlamış değil. 1980’lerden bu yana Sri Lanka’da binlerce insan kaybedildi ve tam olarak sayıları da bilinmiyor. BM, 1999’da yaptığı bir araştırmada 12 bin Sri Lankalının, polis ve ordu tarafından gözaltına alındıktan sonra ortadan kaybolduğunu ortaya koymuştu ama bu sayı hiç gerçekçi değildi. Daha sonra, iç savaş başladığında ise durum tamamen kontrolden çıktı. Örneğin 2003’te Kızıl Haç 20 bin kaybolma şikâyeti aldığını ve bunların sadece 9 bininin çözüldüğünü, belirtmişti.

Özellikle iç savaşın son günlerinde sayı dehşet verici bir seviyeye ulaştı. Tam bir soykırım gerçekleştiren ordu ve polis LTTE üyesi olsun olmasın binlerce insanı alıp götürdü ve bir daha geri dönmediler. Hükümet, 2016’da sadece iç savaşta kaybedilenlerin sayısının 65 bin olduğunu kabul ederek, akrabalarına gaiplik belgesi vermeyi önerdi. Ayrıca sözde bir Kayıp Şahıslar Ofisi (OMP) aynı yıl oluşturuldu ama halk asla güvenmedi.

Sonunda, 2019’da Cumhurbaşkanı Gotabaya Rajapaksa, “Onların hepsi öldü” diyerek ölüm belgeleri düzenlenmesini istedi ve büyük öfkeye yol açtı. O gün annelerden biri, Jennifer Weerasinghe şöyle haykırıyordu: “Oğlum yaşıyor ve onu hâlâ arıyorum. Oğlumun davası devam ediyor. O sonucu bekleyeceğim. Ölüm belgelerini kabul etmeyeceğim!”

Yırtık, soluk fotoğraflar…

Eşi kaybolan 50 yaşındaki Ilagan Udaya Kumari, oğlu kaybolan 70 yaşındaki Analaxmi Ariaratnam ve yine oğlu kaybolan 53 yaşındaki Sangara Pilay Vanalogini… Sri Lanka’nın Vavuniya kentinde protesto gösterisinde. Parlak renkli sariler giymiş bir düzine kadın, açık bir çadırın gölgesinde çömelmiş, geçen arabalara yırtık pırtık fotoğraflar sallıyor. Onlar, ülkenin iç savaşında on yıldan fazla bir süre önce kaybolan çocuklarının şimdi sararmış olan okul fotoğrafları.. Her biri kendi oğlunun veya kızının hikâyesini anlatırken kadınlar ağlıyor ve başlarını sallıyorlar. Kasipillai Romee 16 yaşındaydı. Doktor olmak istiyordu. Sheeva Kumar 20 yaşındaydı. İşe gitti ve bir daha eve gelmedi. Rajendran Uday, askerler gece yarısı gelip onu götürdüğünde 22 yaşındaydı…

Kayıp Anneleri 4 yıldır sokakta

Sri Lanka’nın Kayıp Anneleri, 4 yıldan fazladır sokaklarda çocuklarının, eşlerinin hesabını soruyor ve adalet istiyor. Bu süreç boyunca 78 üyeleri yakınlarının akıbetini öğrenemeden yaşamını yitirdi. Kayıpların anneleri, babaları, akrabaları, sevdiklerinin nerede olduğunu öğrenmek için oturma eylemi yapıyor ve 1980’den 2009’a kadar kaybedilenlerin listelerini her seferinde hükümete sunuyorlar. Bu arada polis ve ordunun tehditleriyle, hatta şiddetiyle karşılaşsalar da vazgeçmemekte kararlılar. Onların mücadelesi, aynı zamanda uluslararası ve yerel olarak dayatılan “mağduriyet” kavramlarına da meydan okuyor.

15 Temmuz 2022

Arif Mostarlı

Y. Yaşam Gazetesi

Önceki İçerikMücadelede ısrar, örgütlükte ısrar, sosyalizmde ısrardır…
Sonraki İçerikRojava’da Doğru Yolda