Zulme başkaldırının diktatörü alaşağı ettiği Sudan’a dair yazdıklarımızdan[2] bugünlere çok şey değişti (başkalaştı mı deseydim?)
Bir diğer deyişle, ilerlemeyen başkaldırının boşluğunu egemen kliklerin hamlesinin doldurduğu bir kaos devreye sokuldu; ya da “Halk ayaklanmasından diktatörlerin savaşına”[3] geçildi.
Askeri cuntanın yönetimi altındaki Sudan’da ordu ile paramiliter ‘Hızlı Destek Kuvvetleri’ (RSF) çatışmalar şiddetlendi.
Başında Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın bulunduğu Sudan ordusu ile konseyin başkan yardımcısı Orgeneral Mohammed Hamdan Dagalo tarafından yönetilen RSF arasında 15 Nisan 2023’de başlayan çatışmaların olası bir darbe teşebbüsünden kaynaklandığı iddia edildi.
Ordu Sözcüsü Tuğgeneral Nabil Abdallah, “Hızlı Destek Kuvvetleri, Hartum’da ve başka noktalardaki ordu kamplarına saldırdı. Çatışmalar devam ediyor ve ordu ülkeyi korumak için görevini yapıyor,” dedi.
Sudan’ı yaklaşık 30 yıl boyunca yöneten diktatör Ömer el-Beşir’in 11 Nisan 2019’da halk ayaklanmasıyla devrilmesi sonrasında yönetime cunta el koymaya kalkışsa da, halkın tepkileri üzerine ordu yönetimi sivillerle paylaşmak zorunda kalmıştı.
Ardından, 2021 Ekim’inde Orgeneral Abdelfettah el-Burhan liderliğindeki ordu yönetimi yeniden ele geçirmiş, Burhan RSF’nin orduya katılmasını istese de bu mümkün olmamış ve çatışmalar yayılarak yoğunlaşmıştı.
Doğu Afrika ülkesinde şiddetlenen çatışmalar komşu ülkelerin ve dış güçlerin de müdahil olacağı bir iç savaşa dönüşürken; bu Sudan için “yeni” bir şey değildi.
XIX. yüzyılda İngiltere ile Mısır’ın ortak hâkimiyeti altında yönetilen Sudan, 1956’da kazandığı bağımsızlığından beri iki iç savaşa, darbelere ve büyük katliamlara sahne oldu.
Kuzey ve Güney Sudan’ın daha fazla bölgesel otonomi talepleri nedeniyle 1955’te başlayan ilk iç savaş 1972’ye kadar sürdü. 1983’te ülkede şeriat hukuku ilan edildi.
Aynı yıl Sudan hükümet güçleri ile Sudan Halk Kurtuluş Ordusu arasındaki çatışmalarla ikinci iç savaş başladı. 1989’da Ömer El Beşir Müslüman Kardeşler’in desteğiyle darbe yaparak iktidarı ele geçirdi.
Bu savaşta açlık, hastalık ve çatışmalar nedeniyle 2 milyon kişi yaşamını yitirdi. 2003’teki Darfur Savaşı’nda Arap olmayan nüfusa etnik temizlik yapıldı. 2009’da Uluslararası Ceza Mahkemesi Darfur katliamında soykırım gerçekleştirdiği ve savaş suçları işlediği gerekçesiyle El Beşir hakkında yakalama kararı çıkarttı.
2011’de Sudan bölündü ve Güney Sudan bağımsızlığını ilan etti. 2019’da Sudan’ın Devlet Başkanı El Beşir, ekmek ve yakıt zammına yönelik aylarca süren kitlesel protestolar sonucunda ordu darbesiyle devrildi.
“Darfur Kasabı” olarak anılan El Beşir, 2008 ve 2017’de Türkiye’yi ziyaret etti ve Türk hükümeti Sudan’la ticaret hacmini genişletmek için anlaşmalar imzaladı.
30 yıl boyunca İslâmcı diktatörlük altında yönetilen Sudan’da El Beşir’in devrilmesinin ardından sivil yönetime geçmek için askeri geçiş hükümeti ile sivil muhalif koalisyonu kurulmuştu.
Ancak bu koalisyon da kalıcı olamadı. Ekim 2021’de koalisyonun askeri kanadından Orgeneral Abdulfettah Burhan olağanüstü hâl ilan ederek yönetime el koydu ve sivil siyasetçileri gözaltına aldı.
Sudan 2021’den beri başta iki askeri yetkilinin güç sahibi olduğu bir generaller konseyi tarafından yönetiliyordu. Çatışmalar ülkenin fiili devlet başkanı konumunda Burhan ile yardımcısı ‘Hızlı Destek Güçleri’ (HDK) lideri General Muhammed Hamdan Dagalo arasındaki bir güç kavgasından kaynaklanıyor.
Uzmanlar ana meselenin 100 bin kişilik HDK’nin orduya dahil edilmesi, ülke çapında yeniden konuşlandırılması ve bu askeri gücü kimin yöneteceği olduğunu belirtiyor. 2013’te kurulan HDK; Darfur’da isyancılarla savaşan, Yemen ve Libya’daki çatışmalara müdahale eden ve insan hakları ihlâlleriyle suçlanan bir paramiliter güç…
Sudan’da sadece iç iktidar kavgalarından söz etmek eksik olur. Stratejik coğrafi konumu, tarımsal ve maden kaynaklarında zenginlikle yabancı ülkelerin de dikkatini çeken Sudan’da Mısır, Rusya, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye etki sahibi olmak için çabalıyor.
Batılı ülkeler Sudan’ın askeri yönetiminin Kızıldeniz’de olası askeri bir Rus üssünün kurulmasına sıcak bakmasından ötürü kaygı duyuyorken; Sudan’daki iç savaş, İslâmcı bir rejime bir kez daha alan ve dış güçleri doğrudan ilgilendirecek yeni bir savaş cephesi açabilirdi de![4]
* * * * *
2011’e dek Sudan 2.5 milyon kilometrekarelik yüzölçümü ile Afrika’nın en büyük ülkesiydi. 1956’daki bağımsızlığın hemen ardından başlayan iç savaş nüfusun yüzde 10’unun ölümüne neden olmuştu. Böylesine büyük bir toprak parçasında toplam 35 milyon nüfuslu 600 kabile yaşıyor, 400 dil konuşuluyordu.
Ülke 2011’de Sudan ve Güney Sudan olarak bölündü. Öyle bir tablo ortaya çıktı ki…
Tüm petrol yatakları güneyde, petrolü dünya pazarlarına taşıma limanları kuzeyde!
Sudan’ın altı petrol, üstü su… Böylesine doğal zenginliklere sahip ülkenin üzerinde yaşayan fakir insanlar da kanla besleniyorken; petrol ticaretini yapan şirketler de tavırları ve politikalarıyla iç savaşın taraflarını çatışmayı sürdürmeye ve sakin olmaya davet ediyordu!
Örneğin Sudan’daki askeri güçlerin iktidar savaşında, ABD arabuluculuğuyla ateşkes anlaşması sağlanmaya çalışılsa da, ateşkes birkaç saatin ardından bozulup çatışmalar sürüyordu.
‘Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre Sudan’da dokuzu başkent Hartum’da olmak üzere, 16 hastane, saldırılar nedeniyle kullanılamaz durumdayken;[5] çatışmalarda bilanço ağırlaşıyordu.
Örneğin ‘Radio 4’e konuşan Fatima isimli bir İngiliz vatandaşı, “Ülke bir iç savaşa sürükleniyor, herkes ülkeden kaçmanın yollarını arıyor,”[6] derken; DSÖ açıklamasında, “15 Nisan’dan beri Hartum, Güney Kurdufan, Kuzey Darfur ve Kuzey eyaletleri ile değişik bölgelerdeki çatışmalarda en az 83 kişi öldü, bin 126 kişi yaralandı. En şiddetli çatışmalar Hartum’da yaşanıyor” bilgisini verdi.[7]
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi, Sudan’da 2.8 milyon insanın yerinden edildiği, bin 133 kişinin yaşamını yitirdiği, 11 bin 796 kişinin de yaralandığı bilgisi paylaşıldı.[8]
Sudan Sağlık Bakanlığı ise, ordu ile HDK arasındaki çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısının 528’e, yaralıların sayısının 4 bin 599’a yükseldiğini duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, çatışmalardan 12 eyaletin etkilendiği belirtilerek, 18 eyaletteki hastanelerde 528 ölü ve 4 bin 599 yaralının rapor edildiği bildirildi.
Sudan’ın eski başbakanı Abdullah Hamduk, ülkesindeki çatışma bir iç savaşa evrilirse ve erkenden durdurulmazsa durumun Suriye ve Libya’dan daha kötü olabileceği vurgusuyla ekledi: “Sudan’da ordu ve küçük bir isyancı grup arasında savaş yok, hemen hemen ikisi de iyi eğitilmiş, donanımlı ordular”![9]
Gerçekten de “vekâlet savaşı”nın sürdürüldüğü Sudan’da, başka devletlerin, savaş lordlarının, kiralık askerlerin katılımıyla, Çad gibi komşularına sıçrama potansiyeliyle genişlemeye devam eden iç savaşı, emperyalist “yeniden paylaşım” bağlamında düşünmek gerekiyor…
Sudan’ı, Sahra Çölü’nün güneyindeki Sahel bölgesi jeopolitiği içinde değerlendirmek gerekiyor. Sudan, özellikle de Güney Sudan, ender mineraller, uranyum, bakır, elmas, altın gibi kıymetli madenler ve petrol-gaz kaynakları açısından zengin bir ülke. Çin, Sudan’a, esas ağırlığı petrol ve gaz alanında olmak üzere, altyapı tesisleri, maden çıkarma, gıda üretimi alanlarında önemli yatırımlarıyla bu “zenginliklerden” yararlanabilmeyi kolaylaştıracak biçimde yerleşmiş durumda. Bu iç savaşın, dünyanın toplam ender minerallerinin yüzde 60’ını çıkaran, piyasasının yüzde 80’ini kontrol eden Çin’in bu avantajını aşındırmaya başladığı söyleniyor.
Sudan’da 2012 yılında bulunan ve Sahra’nın bir ucundan öbürüne uzanan, çok zengin altın damarı özellikle önemli. Sudan’da ve Sahel bölgesindeki, Burkina Faso, Fildişi Kıyısı, Mali, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde çıkarılan altının, elmasın, diğer madenlerin yasadışı trafiği büyük ölçüde Sudan limanları üzerinden gerçekleşiyor. Bu altın ticareti aynı zamanda, Gine, Burkina Faso, Mali’deki cuntaların, bölgedeki cihatçı örgütlerin de önemli bir gelir kaynağı. Güney’in ayrılmasıyla birlikte petrol gelirlerini kaybeden Sudan rejimi için, uranyum, ender mineraller ama özellikle altın büyük bir önem kazanmış.
Bir adım geri çekilip Sahel’e bakınca Rusya’nın savaş şirketi Wagner, ABD ve Fransa’nın istihbarat ve askeri varlığı (Hartum’daki ABD elçiliği Kiev’dekinin düzeyindeymiş), bunların yanı sıra Mısır, Körfez Emirlikleri gibi ülkelerin birbirleriyle rekabet hâlinde olduğu görülüyor. Tüm bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler içinde olmaya çalışan Çin’in şimdilik “tarafsız” kaldığı, iç savaşın bir an evvel bitmesini arzuladığı anlaşılıyor.
Bu resim içinde, ABD ve Avrupa’nın Sudan iç savaşında orduyu temsil eden General Abdülfettah el- Burhan’a, Emirliklerin ve Rusya’nın ise, Müslüman “Cancevid” milislerinin resmileştirilmesiyle oluşmuş Hızlı Destek Gücü denen yapının başı Hamdan Dagalo’ya yakın olduğu söyleniyor. Sudan, giderek bir vekâlet savaşları alanına dönüşüyor.[10]
Ve bir şey daha: Sudan’da iki egemen askeri gücün çatışması 2019 Devrimi’nin demokrasiye dair bütün umutlarını yerle bir emesi yanında, Hala Al-Karib “Dünya bizi ülkenin kaynaklarıyla zenginleşmek isteyen generallerin eline bıraktı,”[11] derken; Sudan’daki vekâlet savaşlarının etki (ya da kapsama) alanının zannedildiğinden de geniş bir yarıçapa sahip olduğu asla göz ardı edilmemeli…
Örneğin Osama Ali’nin, “Sudan ordusu ile RSF arasında süregelen çatışmaların Libya’ya sıçrayabileceğinden söz edilirken; yaşananların Libya’da hem siyaseten hem güvenlik rejimi açısından önemli sonuçları olabilir,”[12] vurgusu boşuna değil; peki, “Askeri rejimin yönettiği Sudan’da demokrasi yanlıları için hâlâ bir şans var mı? Darbeden beri ne Batı ne de Suudi Arabistan’ın gücü sivillere teslim etme niyeti yok.
El-Burhan’ın askeri darbesinin ardından Sudan’da kitlesel eylemler düzenlenmişti. Gelecek belirsiz…
‘Sudan Şeffaflık ve Politika İzleme Merkezi’ yöneticisi Suliam Baldo, iki generalin de ‘savaşı bitirmek için’ pek bir sebebi olmadığını söylüyor. ‘Ülkenin doğal kaynaklarını sömürmelerini, desteği parayla satın alıp aynı sistemi sürdürmelerini sağlayacak güç, kontrol ve yolsuzluk ağları için savaşıyorlar’ diyor.”[13]
* * * * *
Sudan’da ordu ve paramiliter güçler arasında devam eden çatışmalarda yüzlerce sivilin yaşamını kaybettiği koşullarda, 26 ülkeden sol partiler ortak açıklamasında, “Egemen güçlerin kanlı savaşında Sudan halkının yanındayız,”[14] derken; Sudan Komünist Partisi (SKP) Merkez Komitesi de, “Halkımızı, tüm ulusal güçleri, radikal değişim güçlerini ve direniş komitelerini devrimin hedefleri etrafında birleşmeye, barışı, güvenliği ve istikrarı yeniden tesis etmeye” çağırıp, “Bu, zamanın talebi ve ortaya çıkmanın tek yoludur,”[15] vurgusunu yapıyor.
“İç savaş ve devrim arasında Sudan”[16] bir patikaya varmış görünüyor. Özgürlük ile dikta arasında ayrışmalar derinleşiyorken, görülmesi gerek: “Devrimi doğuran koşullar ortadan kalkmadı. Tersine derinleşti.”[17]
Şimdi bir karar verilmesi kaçınılmazdır.
Hem de Saint Just’ün, “Özgürlüğün düşmanlarına özgürlük olamaz,” vurgusuyla ve “Yarı yarıya devrimler yapılmaz,” uyarısını “es” geçmeyen bir kararlılıkla, “Alayına isyan” diyen düşünce/ davranışla…
TEMEL DEMİRER
N O T L A R
[*] Newroz, Ekim 2023…
[1] Epikür.
[2] Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Sudan’ın Öğrettiği”, Newroz, Temmuz 2022… https://temeldemirer.wordpress.com/2022/07/03/sudanin-ogrettigi/
[3] “Halk Ayaklanmasından Diktatörlerin Savaşına Sudan”, Devrimci Duruş, No:112, Mayıs-Haziran 2023, s.17-18.
[4] Elçin Poyrazlar, “Sudan Krizi Neden Önemli?”, Cumhuriyet, 21 Nisan 2023, s.7.
[5] Miyase İlknur, “Sudan’da Tahliye Edilmeyen Personele ‘Nöbetçi Yok’ Açıklaması”, Cumhuriyet, 14 Mayıs 2023, s.5.
[6] “Avrupa Ülkeleri Sudan’daki Vatandaşlarını Tahliye Ediyor”, Birgün, 23 Nisan 2023, s.11.
[7] “Kanlı Hesaplaşma”, Birgün, 18 Nisan 2023, s.11.
[8] “Sudan’da Çatışmalar: 2.8 Milyon Kişi Yerinden Oldu”, Yeni Yaşam, 7 Temmuz 2023, s.9.
[9] “Sudan’da Ölü Sayısı 528’e Yükseldi: ‘Suriye’den Daha Kötü Olacak’!”, 30 Nisan 2023… https://www.avrupademokrat2.com/sudanda-olu-sayisi-528e-yukseldi-suriyeden-daha-kotu-olacak/
[10] Ergin Yıldızoğlu, “Yeniden Paylaşım ve Sudan”, Cumhuriyet, 27 Nisan 2023, s.9.
[11] “Hala Al-Karib: Cuntacılar Açgözlü”, Birgün, 24 Nisan 2023, s.10.
[12] Osama Ali, “Çatışmalar Libya İçin Kötü Haber”, Birgün, 24 Nisan 2023, s.10.
[13] Obiara Ikoku, “Sivil İktidar İçin Mücadele Sürüyor”, Birgün, 29 Mayıs 2023, s.10.
[14] “Kirli Savaşınıza Derhâl Son Verin”, Birgün, 29 Nisan 2023, s.11.
[15] “Sudan’da Yaşananlara Dair Sudan Komünist Partisi’nin Açıklaması”, 24 Nisan 2023… https://www.facebook.com/photo/?fbid=623980999768742&set=pcb.623981086435400
[16] Ivana Benario, “İç Savaş ve Devrim Arasında Sudan”, Atılım, Yıl:3, No:113, 28 Nisan 2023, s.8-9.
[17] “Sudan Devrimi Tehlikeli Eşikte”, Mücadele Birliği Gazetesi, S.S.Ajans, 23 Temmuz 2022.