Barajın Ötesi

Türkiye seçime gidiyor.

Belli; Türkiyeli sol, sosyalist eğilimlerin büyük çoğunluğu gibi biz de seçimlerde HDP’yi destekliyoruz.

Çünkü Türkiye devrimi yenilgileri ve yanlışlarıyla yasal ve kurumsal kitle siyasetinde HDP’den daha ileri bir alternatif oluşturamamıştır.

Çünkü HDP, AKP gericiliğine karşı bugün en ileri savunma mevzisini oluşturuyor.

 

 

 

Çünkü HDP’nin temel gücünü TC sömürgeciliğine karşı 35 yıldır özgürlük mücadelesi yürüten Kürt devrimi ve Kürt halkı oluşturuyor.

Böylece HDP, Türkiye’de sömürge faşizmi/demokrasisi diyalektiğinin temel kurgularından biri olan Türk sömürgeciliğinde bir yırtılmaya yol açabileceği için HDP’yi destekliyoruz.

TC statüsünde açılan bu alanda Kürt özgürlük hareketinin bölgedeki devrimsel etki ve gücünün Kuzey’deki özerkleşme sürecine bağlı olarak daha kalıcı olması mümkün olacağı için HDP’yi destekliyoruz.

Keza böyle bir yırtılmanın, Kürt halkı gibi Alevi toplumunun, kadın cinsiyetinin kendi ezilmişliklerine karşı daha ileri düzeyde mücadele ve başarı yolunu açması mümkün olacağı için HDP’yi destekliyoruz.

Sömürgeciliğe karşı yükselen Kürt demokratik atılımının metropollerde işçi, işsiz, emekçi, yoksul Kürt çalışanlarının sömürgen sermaye düzenine karşı mücadelesini de açığa çıkartıp yükselteceği için HDP’yi destekliyoruz.

Kürt halkının estirdiği bu demokratik rüzgârın metropollerdeki Türkiyeli proleter, emekçi ve yoksulların da direniş ve mücadele ruhunu dirilteceği için HDP’yi destekliyoruz.

Türkiye gibi geri kapitalizmlerde proletarya ve devrimci demokrasi güçlerinin daha ileri örgütlenme ve mevzilenme imkânlarını siyasal demokratik alanda sağlanan ileri gelişmelerde bulma ihtimalinden dolayı ve HDP’nin böyle bir siyasal açılımı zorlayabileceğinden dolayı HDP’yi destekliyoruz.

Ve en çok da hangi gerekçeyle olursa olsun mevcut gidişe muhalefet eden, gidişten hoşnut olmayan yığınların 80’lerden beri gelen ve özellikle AKP iktidarı döneminde iyice ağırlaşan yenilgin ruh halini parçalayacak moral bir başarıyla taçlandırmanın toplum ve siyaset psikolojisi için gereğini önemli gördüğümüz için HDP’yi destekliyoruz.

Kürdistan’dan Türkiye metropollere doğru esen direniş, mücadele ve zafer rüzgârının Türkiye toplumunda yaratacağı toplumsal bilinç ve algı dirilişini devrimci bir mühimmat olarak gördüğümüz için HDP’nin başarmasını istiyoruz.

Toplumsal politik umudu daha ileri taşıyabilmemiz için HDP başarılı olmalıdır.

Ancak buraya kadardır. HDP’yle daha ilerisi yoktur.

Türkiye’nin 80’lerden beri iyice çölleştirilmiş sömürge demokrasisi koşullarında bütün uluslardan emekçiler, kadınlar ve gençler, aleviler kendi demokratik taleplerinin karşılığını bugün HDP’de görebiliyorlar.

Çünkü HDP, bölgesel yeniden yapılanmada Türkiye sosyal demokrasisinin payına düşen bir yeniden yapılanma modelidir.

Bu seçimlerle, uluslararası sermayenin Brezilya’da İşçi Partisi, Yunanistan’da Syriza örneğinde görüldüğü post neo liberal konjonktürde ezilenlerin ve yoksulların öfke ve eylemini kendi kriz ve yeniden birikim programlarına bağlamakta gösterdiği başarısının Türkiyeli örneğinin eşiğindeyiz.

Şimdi bizler, yenilgilerimiz ve zaaflarımız bizlere daha ileri ve daha korunaklı siyasal mevzilenmelere sahip olmamızı engellediği için Türkiye finans kapitalizminin Türkiyeli yoksul, ezilmiş ve ötekileştirilmiş yığınlarının öfke ve eylemini kendi AKP-RTE’den kurtulma programına bağlayan süreciyle ortaklaşa akıyoruz.  

Bu nedenle HDP’de bugün sadece emekçi halklar, kadınlar, aleviler, demokrat aydınlar yoktur. Aynı zamanda Türk sömürgeciliğini yeniden yapılandıran AKP katılımcısı ve Kürt halkının Kobane’ye kazandıran 6-7 serhildanını provokasyon gören Kürt feodali Dengir Mir Fırat da vardır. Kobane’ye karşı IŞİD’i silahlandıran ve Paris’te üç Kürt kadın devrimciyi katleden MİT’e teşekkürler yağdırıp Türkiye halkının Gezi ayaklanmasını provokasyon gören Hamidiye paşası Sırrı Sakık da vardır.

Bu nedenle, aynı zamanda sömürgeci ve işgalci BOP projesinin eş başkanı RTE’yi allayıp pullayıp Türkiye ve Kürdistan halkına pazarlayan Hasan Cemal’ler, Cengiz Çandar’lar da HDP’yi destekliyor. Tarhan Erdem’ler, Türkiye sosyalizminin 12 Mart sonrası çıkışını eritip 12 Eylül’de askeri faşizme teslimiyetine yol açan ve şimdilerde Cumhuriyet gazetesi altında toplanıp Kürt devrimine ve Türkiye soluna ayar vermeye çalışan Aydın Engin’ler,  Ahmet İnsel’ler gibi bil cümle Soros kadroları ve bunların arkasına takılan Türkiye liberalleri de HDP’yi destekliyorlar.  

Bu koşutluk bizim duruşumuzdaki yanlışlığı göstermez.

Modernleşmeye kapalı kadim bezirgân tarihin klasik coğrafyasında hortlayan ortaçağ gericiliğine karşı burjuvazinin modern toplum programlarıyla koşutlaşmak tarihsel bir süreçtir.

Sorun bu mücadeleyi burjuvaziye teslim etmek ve onun yaptığıyla yetinmektir.

HDP liberal programıyla ezilen ve emekçilerin burjuva modernitesiyle ortaklaşılan programını söylemleştirmekte ve orada kalmaktadır.

Bundan öte HDP yoktur.

Oysa biz komünistiz. Bizim “hayallerimizin iktidarı” bunlardan aşkındır.

Bizim hayallerimizin iktidarı fabrikalarda tarlalarda, okullarda ve sokaklarda proletaryanın ve emekçi halkların modern ve tarihsel devrim değerlerinin kızıl kara bayraklarınca temsil olur.

Dolayısıyla biz HDP’yi Türkiyeli ve Kürdistanlı emekçilerin, kadınların, gençlerin, aydınların, devrim ve demokrasi güçlerinin HDP’yi aşması için destekliyoruz.

HDP’yi aşkın kesintisiz bir mücadele için HDP’yi destekliyoruz.

Tarihsel süreçler parendelerle aşılmaz.

Bu süreçlerin diyalektik inkâr doygunlukları gereklidir.

Bu nedenle devrimin önderliğini dayatamadığımız bu siyasal kesitte devrimin önderliğini dayatabilecek ideolojik, siyasal ve örgütsel tahkimatlarımızı gerçekleştirebilmek için bu liberal programla ortaklaşmak mümkündür.

Ve bu koşullar itibariyle reel politikte bu liberal programla ortaklaşmak tarihsel politikte Kürt yoksullarının devrimsel atılımıyla yoldaşlaşmayla koşuttur.

HDP’nin bugün güncel programı Kürt ve Türk liberalleri ve uluslararası sermaye tarafından destekleniyor olsa da bu programı işgalci emperyalizme ve sömürgeci TC’ye geçerli kılan Kürt devriminin ve Kürt halkının yüksek bedellerle yükselttiği mücadelesidir. Türk ve Kürt burjuvazisi ve uluslararası sermaye şimdi öncelikle ve özellikle Kürt devrimi olmak üzere Türkiyeli devrim ve demokrasi güçlerinin yükselttiği siyasal demokrasi bayrağını AKP gericiliğinden kurtulma çerçevesine sığdırılan bir tarzda sahiplenerek kendi laik ve Müslüman yeniden yapılanma programına maya kılmak istiyor.

Ve bizler de Gezi Haziranı gibi büyük toplumsal kalkışmalara karşın bu gerici iktidarı alaşağı edemediğimiz, toplumun demokrasi ve özgürlük taleplerine en önde bayraktarlık edemediğimiz için günahlarımızın bedelini önceden gericiliği başımıza bela eden liberallerin şimdi bizim taleplerimiz üzerinden siyaset yapmasına mahkûm kalarak ödüyoruz.

Ama ötesi var; şimdi HDP’yi desteklerken bu zaaf ve yetersizliklerimizin bilinciyle davranamazsak, şimdiden bunlara önlem alamazsak yarın kendi demokrasi ve özgürlük sloganlarımızın yeni Ortadoğu’yu şekillendirme savaşlarında, emperyalist uluslararası ve Türkiye burjuvazisinin işgalci ve sömürgeci mızraklarının ucuna takılmasına şahit olmamız kaçınılmazdır.

Devrim güçleri bu siyasal zeminde ciddi dar boğazlar içindedir.

Bu nedenle, egemenlerin, Türkiye’de yığılmış mali krizin yükünü metropollerde proletaryaya bindirmek, Kürt toplum dinamizmini sistemsel bir tehdit olmaktan çıkararak emperyalist yayılmacılığın arabasına bağlayabilmek için Rojava devrimini barzanileştirmek ve Kürt devrim önderliğini teslim almak ihtiyacı gibi kısa dönem programlarını toplumun devrimsel ajitasyon kaynakları itibariyle seçim sürecine bakışımızda sürekli göz önünde tutmamız gereklidir.

Seçim süreci diyoruz çünkü bu seçimler bir ara sınıf iktidarından çıkarak oligarşik iktidarın yeniden yapılandırılacağı bir siyasal geçiş döneminin başlangıcını oluşturmaktadır.

Aylarla hesaplanabilecek kadar yakın dönemde yapılacak erken seçimler daha şimdiden Türkiye’nin gündemine girmiş durumdadır.

Bu itibarla devrim güçleri, oligarşinin bir hegemonya krizi yaşayacağı kesin olan önümüzdeki dönemi özellikle örgütlenme ve mücadele zaaflarını giderme yönünde değerlendirmelidir.

Kürt devrimi, “Türkiyelileşme” adıyla Kürt halk potansiyelini tek siyasal parti üzerinden statükoya bağlama oyununu DBP’yi kurarak bozdu. Ayrıca her an mücadeleye gereken her düzeyde insiyatif koyabilecek güçlü bir savaşçı yapısı ve üstün başarılarla öncülüğünü kanıtlamış bir kurmaya sahip. Bu nedenle beyaz Türklerle de, liberallerle de, sorosçularla da aşık atmaktan çekinmiyor.

Oysa Türkiye devrimciliği hala HDP içinde Kürt liberallerin eteklerine yapışmış solcularla, BHH içinde CHP’den rahmet bekleyen oportünistlerin temsil ettiği yasalcı, teslimiyetçi siyasal konjonktürü aşma gücünü gösteremiyor.

Dönemin siyasal karakteri ve örgütlenme ve mücadele hattındaki zaafların giderilebilmesi itibariyle Kobane direnişiyle öne çıkmaya başlayan pratik devrimcileşme sürecini önümüzdeki geçiş sürecinde kolektif bir devrimci savaş merkezi oluşturmak ve yakın gündemin ülkesel ve bölgesel sömürü ve sömürge savaşlarına karşı proletaryanın emekçilerin birleşik devrimci savaş hattını oluşturmak üzere değerlendirmek seçimlere ilişkin proleter devrimci yaklaşımın olmazsa olmaz koşuludur.

Böyle bir devrimci görevle birleştirilmemiş seçim yaklaşımı son tahlilde liberallerin, sorosçuların, uluslararası sermayenin ekmeğine yağ sürmekten öteye geçemeyecek şekilde küçükburjuva demokrat duyarlıktan öte başka bir anlam ve içerik taşıyamaz.

Yaşasın Türkiye ve Kürdistan Devrimleri

Önceki İçerikDevrimci Karargah, 1 Mayıs İşçi Bayramı’na ilişkin görüntülü bir mesaj yayımladı
Sonraki İçerik27 Nisan, Gezi Haziranı, Kobane Ruhuyla 1 Mayıs’ta Taksim’e