AKP Hükümeti’nin 2015 Hesapları

AKP Hükümeti, “çok süreçler sevdim, zaten yoktular” kıvamındaki “çözüm süreci” kavramını ağzında gargara yaparak, son 1,5 yılı hedeflediği şekilde geçirdi. Başta Kürt sorununu çözümü olmak üzere demokratikleşmeye ilişkin bir dizi beklenti yaratıp, geleceğe ilişkin pembe tablolar çizerek başardı bunu. Kürt Özgürlük Hareketi ile çatışmasız(!) içinde geçirilen bu süre boyunca durumu idare etti. Şimdiki biricik hedefi 2015’te yapılacak milletvekili seçimlerinden de galibiyetle ayrılmak. Kendine göre bunun stratejisini de oluşturmuş gibi. Bir taraftan savaş hükümetini pekiştirip, taraftarlarını bir savaşa hazırlıyor; diğer taraftan da seçime, -çözüm süreci, Alevi açılımı söylemleriyle- sakin bir ortamda girmenin taktik arayışlarına yöneliyor.

Dilinden düşürmediği çözüm süreci, AKP açısından Kürtleri oyalayacak bir argüman olarak kullanılageldi. Gerçekte ortada, yurtsever, devrimci, demokrat çevrelerin anlamlandırdığı haliyle, bir çözüm süreci hiç olmadı. AKP’nin fıtratına uymadığı ve konjonktür elvermediği için de, böyle bir süreç asla olmayacaktır. Kaotik bölgesel gelişmelere, AKP’nin sınıfsal karakterine, 12 yıllık performans ve tarzını bakarak bunları söylemek mümkün. Kürt tarafının büyük emek, sabır ve fedakarlığına rağmen gerçek budur.
Öte yandan, AKP’nin kendi kafasındaki çözüm sürecine gerçekten de çok ihtiyacı bulunuyor. Demokratik muhalefetin beklentilerine yanıt verecekmiş gibi, hamleler yapması (lunaparktaki rodeo atı gibi) hep o bilinen oyalama taktiklerini uygulaması bu ihtiyaç dolayısıyladır. Çok büyük ihtimalle AKP’nin akıldaneleri şöyle hesaplar yapıyorlardır: “2015 seçimlerinde istediğimi elde edebilmem için her şeyden evvel büyük tavizler vermeden çatışmasızlık ortamını bir şekilde korumam lazım. Bunu başarırsam en kötü ihtimalle mevcut halk desteğini kaybetmem. Ancak Kürt hareketini çatışmasızlığa ikna etmeliyim. Pratik karşılığı olmayan kimi göstermelik eylem-aktivite ve pembe söylemlerle bunu sağlayabilirim. Kürt hareketini oyalayarak milliyetçi tabanımın homurtularını da bastırmış olurum. Çatışmasızlığı bile seçim için propaganda eder, lehime kullanırım. Seçimi kazandıktan sonra da canlarına okuruz; tıpkı 2011 seçimlerin ardından yaptığım gibi…” 
Kafaları aşağı yukarı bu şekilde işliyordur. Ayrıca şurası da bir gerçek ki, bunu başarması halinde AKP devlet içindeki örgütlenmesini, hakimiyetini daha fazla güçlendirecektir. Kürt Özgürlük Hareketi’ni 2015 seçimlerine kadar kuru söylemlerle idare edebileceğini düşünmek AKP’nin gafleti midir? Bazıları buna “gaflet” veya “akıl dışılık” vb. sıfatlar yükleyebilir; lakin bunun bir önemi yok. Politik aktörlerin gaflete düştükleri tarih boyunca görülmüş bir hadisedir. Tıpkı onlar gibi AKP’nin gafleti de hata yapma, gaflete düşme ‘özgürlüğü’ vardır. Bu, devrimci, yurtsever, demokrat kesim açısından sorun veya “kriz” konusu olmalı mı? Olmamalı ama bizim cenahtan birileri bunu büyük bir dert olarak görebiliyorlar. Sol cenahta, alenen AKP’ye Kürtleri kullanabileceği şeklinde akıllar veren, “Kürdistan Seddi” gibi şuursuzca önermelerde bulunanlar var. AKP’nin derdi neden bunları geriyor acaba? Çok haklı bir soru (tepki): Bize ne Türkiye (AKP)’nin krizinden? Bu devletin (yahut iktidarın) içine gireceği krizden endişe değil, mutluluk duymak lazım. Çünkü egemenlerin krizleri, ezilenlerin ayağa kalkma iradesini kamçılar ve böylesi bir durumda genç, devrimci, örgütlü ve birleşik bir muhalefet hattı ile devrime yürünmesi bir hayal olmaktan çıkar.
Bu açıdan bakıldığında, bizleri asıl ilgilendirmesi, endişelendirmesi gereken şey, devletin krizi değil, ezilenlerin onca zulme karşın neden harekete geçmedikleridir; yani “ezilenlerin krizi”dir. Ezilenlerin tepkisizliğidir bizim krizimiz. Bizlerin bunu çözümleyecek doğru soruları sormamız, doğru cevaplar üretmemiz ve en önemlisi de ne olursa olsun kıyasıya bir pratiğe yönelmememiz gerekiyor. Keza, temel derdimiz ezilenlerin sömürü ve baskını nasıl hafifleteceği değil, nasıl ortadan kaldırılacağı şeklinde ortaya konulmalıdır.

Buradan başa dönerek, konuyu bağlayacak olursak: AKP’nin kısa vadeli hesabı 2015 seçimlerine sütliman bir ortamda girmek ve seçimlerden başarıyla çıkmak ise toplumsal muhalefetin ne yapıp edip bunun aksi bir ortamı oluşturması gerekir. Adil Bayram’ın dediği gibi “AKP, 2015 seçimlerini kazanmamalıdır.” Rest ise rest; kriz ise kriz…

 Tekirdağ 2 nolu F Tipi Cezaevi

* Özgür Politika gazetesinden alınmıştır. 11.12.2014

Önceki İçerikPentagon ve Büyük Petrol Şirketleri: Militarizm ve Sermaye Birikimi
Sonraki İçerikRojava’da Siper Yoldaşlığına, Devrimi Savunmaya